Çocuk

Zeytin’in Uyku Hikayesi

Zeytin’in Uyku Hikayesi

Zeytin’in hayatta sevdiği çok şey vardı. Mesela uçan sinekleri bir atlayışta avlamak... yorulunca sıcacık bir köşe bulup kıvrılmak...  sokaklarda kirlenince tüylerini yalaya yalaya temizleyip, pırıl pırıl yapmak... canı çektikçe ön patilerini uzatabildiği kadar öne uzatıııp, başını da öne eğip, bütüüün vücuduyla gerinmeek... balık yemek, tavuk yemek, yumurta yemek... En çok da ona iyi davranan çocukları seviyordu. Sokaklar kalabalıktı çünkü. İnsanlar hep bir yerden başka bir yere koşturuyorlardı. Çoğu Zeytin’in hemen orada, bazen park etmiş bir arabanın altında, bazen kapının kenarında, bazen duvarın üstünde olduğunu görmüyorlardı. Acele acele işlerine, okullarına gidiyorlardı. Ama çocuklar... hele ki o iyi kalpli çocuklar... onlar mutlaka görürdü Zeytin’i. Zeytin onların etrafında dolanıp, bacaklarına sürünürdü. Çocuklar da ona tatlı, güzel sözler söyler, bazen başını sever, bazen siyah beyaz tüylerini okşarlardı. 

“Kedi” diyorlardı ona. Ya da “kedicik”. “Sokak kedisi” dendiğini de duymuştu. Ama bir gün, tam da sevgiye ihtiyacı olan bir gün, kendisi gibi siyah beyaz bir oğlan çocuğuyla göz göze geldiler. Teni bembeyaz, saçları simsiyah bir çocuktu bu. Ve Zeytin’e sevgiyle bakmıştı. Gülümseyince gözlerinin içi gülmüştü. Zeytin’e doğru eğilip, “Gel pisi pisi pisi” demişti. Zeytin ilk başta biraz çekinmişti ama sonra çocuğun gülen gözlerine güvenip yaklaşmıştı. Uzuuuun uzun sevmişti çocuk onu. “Benim adım Kaan”, demişti, “senin adın ne kedicik?” Ama Kaan bir cevap alamamıştı. Zeytin’in adı yoktu o zaman daha. Kediydi o; bir sokak kedisi işte. Onlarca kediden biri. Siyah-beyaz ve minik olan. 

Ertesi gün Kaan’ı yeniden gördüğünde Kaan ona üç hediye getirmişti. Biiir, çok lezzetli bir mama. İkiii, bir kap temiz leziz su. Üüüç, çok güzel bir isim. “Sen zeytin kadar siyah, zeytin kadar parlaksın kedicik. Adını Zeytin koydum”. Zeytin çok sevmişti adını. Çok da mutlu olmuştu bir adı olduğu için. 

Zaman içinde mahallelerindeki bir çok kişi Zeytin’in adını öğrendi. Kaan da her gün ziyaret ediyordu Zeytin’i;. uzuuun uzun onun siyah beyaz tüylerini seviyordu. Zeytin de mırrr mırrr mırrr şarkılar söyleyerek Kaan’ın etrafında dolanıyoor, bazen de kucağında ısınıyordu. 

Havalar iyice soğuyunca Kaan karton kutulardan bir minik ev yaptı Zeytin’e. İçine eski kıyafetlerini, evde yırtılmış kullanılmayan havluları ve kenarları pırtık pırtık olmuş bir bebeklik yastığını koydu. Kaan gibi kokuyordu bu kutu. Zeytin çok sevdi kutusunu. Soğuk gecelerde sıcacık bir evde, yumuşacık bir yastığın üzerinde uyumak ne güzeldi. 

“İyi ki Kaan var hayatımda” diye düşündü Zeytin. Kaan onun hayatını güzelleştiriyordu. Kaan’ı her gördüğünde “mırrr, mırrr, mırrr” diye mutluluk şarkıları söylüyordu. 

Bir gün mahalleye yeni bir kedi geldi. Büyük bir kediydi bu. Güçlü bir kediydi. Bulduğu her yemeği yiyor, en güzel köşelere o kıvrılıyordu. Bir başka kedi yakınlarında dolaşınca, “tıssss” yapıyor, dişlerini, pençelerini gösteriyor, onları kovalıyordu. Çok geçmeden Zeytin’in evini buldu bu koca kedi. Zeytin’in kutusuna yerleşti. Onun da kutuya yanaşmasına izin vermedi. 

Zeytin küçüktü. Koca kedi adı gibi kocamandı. Zeytin zayıftı. Koca kedi çok güçlüydü. Zeytin kendine güvenemedi; “o benim evim” diyemedi. Koca kedi kendine çok güveniyordu. Kendisinin olmayan kutuyu evi ilan etmişti. Şimdi Zeytin ne yapacaktı? 

Zor zamanlarda sevdiklerinden yardım ister insanlar. E tabi kediler de! 

Zeytin düşündüüü, taşındı... bol bol kaşındı. Kaan’dan yardım istemeye karar verdi. Ama Zeytin insanların dilini konuşmuyordu. Nasıl anlayacaktı Kaan onu? 

Zeytin ne yapıp edip derdini Kaan’a anlatmaya kararlıydı. Kaan’ı görünce miyav miyav miyavladı. Başıyla Kaan’ın bacaklarını şimdi koca kedinin yattığı kutusuna doğru yönlendirmeye çalıştı. Ama olmadı. 

Kaan Zeytin’in bir derdi olduğunu anladı ama derdinin ne olduğunu bir türlü anlayamadı. Zeytin’e “Ne oldu güzel Zeytin? Ne demek istiyorsun?” diye soruyordu. Ama Zeytin’in miyavlarından bir şey anlamıyordu. 

Sonra Zeytin’in aklına bir fikir geldi. Kutusuna doğru kendisi beş kedi adımı yürüdü. Biiir... ikiii… üüüüç... döööörrt… beeeş. Kaan’a döndü: “Miyavvv miyavv miyavv” diye onu yanına çağırdı. Kaan zeki çocuktu. Hemen Zeytin’in yanına gitti. Sonra Zeytin kutuya doğru altı kedi adımı daha attı. Biiir... ikiii… üüüüç... döööörrt… beeeş… altı. Kaan’a döndü: “Miyavvv miyavv miyavv” diye onu yanına çağırdı. Kaan, “Geliyorum Zeytinciğim” dedi ve Zeytin’in durduğu yere gitti. Kutuya az kalmıştı artık. Koca kedi de işte orada, Zeytin’in kutusunda yatıyordu. Zeytin yedi adım daha yaklaştı kutusuna. Biiir... ikiii… üüüüç... döööörrt… beeeş… altıııı… yedi. Kaan’a döndü ama “Miyavvv miyavv miyavv” diye onu yanına çağırmasına gerek kalmamıştı artık. Kaan zaten onu takip ediyordu. Ve kutuya yaklaşan Kaan kutuda başka bir kedinin yattığını gördü. “Aa, kim var burada? Ama Zeytin bu senin yatağın!” deyince Zeytin çok sevindi. Evet, işte yatak onundu da koca kedi gelip almıştı yatağını. Kaan yardım ederse kutusunu geri alabilirdi. 

Kaan koca kediden korkuyor gibi değildi. Koca kedi de Kaan’dan korkmadı. Kaan’a tıslayıp, onu yanından uzaklaştırmadı. Bir süre bakıştılar. Sonra Kaan “Senin bir evin, kendi yatağın yok mu kedicik?” diye sordu koca kediye. Koca kedi miyavladı. Kutunun içinde doğrulup başını uzattı. Kaan da koca kedi’nin uzattığı başını sevdi! 

Bunu gören Zeytin şaşırdı. Niye Kaan bu koca kediye ilgi gösteriyor, hiç anlamadı. Hatta galiba bir parça da kıskandı. Kaan’ın kedisi kendisiydi. Kaan sevmesindi başka kedileri; sadece Zeytin’i sevseydi olmaz mıydı? 

Ama Kaan kalbi kocaman bir çocuktu. Zeytin’in derdine iyi gelen çözümü de yine o kocaman kalp buldu. 

Kaan koşarak eve gidip annesine anlattı durumu. “Anneciğim, Zeytin gibi birçok kedi sokakta üşüyor; yatacak sıcak bir köşe arıyor” dedi. Annesiyle beraber bir plan yaptılar. Kaan'ın okulundaki öğretmenlere, öğrencilere, öğrencilerin babalarına annelerine haber verdiler. Herkes evinden eski kıyafetlerini, eskimiş havlularını getirdi. Bulanlar karton kutular, koli bantları getirdi. Koliler bantlandı, sağlamlaştı. Eski kıyafetler, havlular kolilere yerleşti. Kolilerin üstüne resimler yapıldı; koliler güzelleşti. Ve böylece onlarca yeni kedi evi hazırlandı! 

Kedi evleri sokaklara taşındı. Bu evlerden 10 tanesini de Kaan’ın sokağı boyunca yerleştirdiler. Koca kedi, kutulardan birini kendine seçti. Zeytin de kendi kutusuna geçti. 

O gece Zeytin çoook mutlu girdi yatağına. Çünkü mahalledeki bütün arkadaşları kendine sıcak bir yatak bulmuştu. Ne de iyi olmuştu! 

Önce uzuuun uzun gerindi. Ön patilerini öne uzattııııı… arka patilerini arkaya uzattıııı… küçük bedenini esnettiii, rahatlattı.

Sonra kavuştuğu yatağına kıvrılıp yattı Zeytin. Yumuşacıktı yatağı; sıcacıktı. Gözlerini kapattı Zeytin. Tatlı bir uykuya dalıııp gitmek üzereydi. 

O sırada bir fısıltı duydu. “Zeytiiin, uyudun mu?” Kapanmış gözlerini küçücük açtı. Karşısında Kaan vardı. Kaan başını sevdi Zeytin’in. Zeytin başını arkaya doğru kaldırınca da, Kaan Zeytin’in çenesinin altını, sonra da boynunu kaşıdı. Ne güzeldi sevilmek. Zeytin mırrrr… mırrrr…  mırrr... diye mutluluk şarkıları söylemeye başladı. 

Kaan uzuuuun uzun sevdi Zeytin’i. Başını, boynunu, sırtındaki parlak tüylerini… Bir yandan da Zeytin’in şarkısını dinledi. 

Zeytin’in göz kapakları çoook ağırlaşmıştı artık. Gözleri küçücük kısılmıştı. En sonunda kapattı gözlerini Zeytin. Ama şarkısını söylemeye devam etti. 

Kaan anladı Zeytin’in çook yorgun olduğunu. “Hadi uyu güzel kedicik” dedi. Üstüne yumuşacık eski bir kazağını örttü. 

İyice yerleşti kutusuna Zeytin… Üstünde kazaktan battaniyesinin ağırlığı... Üstüne yattığı yastığın yumuşaklığı… Onu seven Kaan’ın elinin sıcacık dokunuşları…Mırrrr mırrr mırrrr diye mutluluk şarkısını söylerkeeeen, Zeytin çoook huzurlu bir uykuya daldıııı.  

Hadi sen de kapat gözlerini… izin ver dinlensin gözlerin. Rahaaatça uzat kollarını, bacaklarını… hatta gerin biraz Zeytin gibi… bütüüün gün başını taşıyan boynunu rahatlat… yastığın, yatağın üstüne bıraaak, bırak dinlensin. Bütüün gün seni oradan oraya götüren bacaklarını rahatlat… ve yatağın üstüne bıraak, bırak dinlensinler. Bütün gün çalışan kollarını rahatlat… ve sakince yatağın üstüne bıraak, bırak sakince dinlensinler. 

Sıcak bir köşeye kıvrılıp uyumaya hazırlanan bir kedi gibi kendi köşendesin sen de. Uyuyakalmış bir kedi kadar sakiiin, uyuyakalmış bir kedi kadar sessiiiiiz… rahaaaat… ve uyumaya hazır… çoook tatlı rüyalar görmeye hazıır… dinlenmeye, güçlenmeye hazıııır… Uyku çok iyi gelir kedilere. İlk fırsatta yatar uyurlar; dinlenirler. Uyku sana da çok iyi gelecek. Seni dinlendirecek. Seni güçlendirecek. Seni yarına hazırlayacak. Keyifli, kesintisiz bir uyku seni bekliyor... keyifli, renkli rüyalar da. 

İyi geceler, tatlı rüyalar! 



Uyku Hikayeleri 
Gizem Toska 
Şubat 2020