Pandemi Günlükleri
Defne/ Mart 2020
1.Bölüm-Beklentiler
Pandemi takvimime göre 15 gündür evdeyim. Dün akşam zoom uygulaması üzerinden yoga grubu ile yaptığımız bir sohbete katıldım. İlk haftaki panik ve umutsuzluk hali kendini olayların akışına bırakmaya sal vermiş gibi hissettim. Hocamız bu dönem içerisinde neler yapıyoruz, herhangi bir rütüelimiz oluştu mu diye bir soru sordu. Gelen cevaplar huzur doluydu. O ana kadar bende öyleydim… Ta ki onların düzenli olarak yoga yaptıklarını ve hareketlerin içine yerleştikleri günleri nasıl sükunet içerisinde geçtirdiklerini anlatmalarına kadar.
Bir anda konuşma izni isteyip gürlemeye başladım. Hareketlerin sıralamasını unuttuğumdan, bu konuda hocalarımdan yani kendilerinden destek alamadığımdan, hatırladığım kadarını yapma öğüdünün benim için yetersiz olduğundan dem vurup söylendim. Asabiyetim sanırım ekrandan taştı hatta bir anda gözlerim yaşardı. Öğretilen hareketlerin banka kasasında saklanan değerli evraklar gibi gizli saklı tutulmasının anlamsızlığından şikayet ettim. Hafıza sıkıntım var işte anlamıyor musunuz diye hepsine bağırıp uygulamayı suratlarına kapatmak istedim. Yapamadım tabii...
Gruptan arkadaşların bazıları bir dönem aynı şeyi kendilerinin de hissettiklerini fakat artık buna takılmadan pratik bilgilerini hatırladıkları kadar yogalarını gerçekleştirdiklerini anlatmaya başladılar. Aman ne güzel! Hocamız, öğrenme şekillerimizin hayatta ilk öğretmen olan ebeveynlerimize kadar dayanabileceğini, bir şeyi korku, sevgi veya endişe ile öğrenmenin farklı duygu durumları yaratabileceğini bununda ileriki dönemlerde öğrenmeyi ve ona bakış açımızı etkileyebileceğinden bahsetti. Sonrada ondan istediğim hareket sırlamasını bana verdiği takdirde taleplerimin bununla son bulmayacağını bu seferde başka bir şeye kafaya takabileceğimi söyledi. Sırf bu yüzden bir süre sadece belirli 3 hareket yapmamı istedi. Bu teklife tamam dememek için bin takla attım ama sonunda kabul ettim. Oysa beni mutlu edebilecek şey bu değildi, sadece sıralamanın ta kendisiydi.
Hazır evde zamanım varken yogamı yapmak istemem çok normal çünkü yogayı seviyorum. Benim gibi yol=hız x zaman formülüne uygun yaşayan birinin yoga yapmaya karar vermesi bile bir paradoks. Zamana yayılan ve hazmedilerek öğrenilmesi gereken her şey benim gibi önüne koyulan tabağı kısa sürede pırl pırıl yapan biri için ne zor! Kronometre yutmuş birine ‘acele etme ama yetiş’ demek gibi. Hele şu ’an’da yaşayalım klişesini sadece sevgilimi tavlama zamanlarında çokça söyledim o kadar.
Peki neydi hadise o zaman? Acaba hareketlerin tamamını şak diye mükemmel yapsam bu seferde hocamın dediği gibi başka bir şeye mi takılacaktı bu kafa? Bu telaşım, yoganın şifasının bana bir an önce varması için olabilir mi? İçimde bu kadar şifalanmaya ihtiyacı olan şey nedir o halde?