MÜZAYEDE
1978 - London Green Village
Duygularımı satışa çıkardığım anlar oldu. 1974 kışıydı, parmakla sayılabilecek kadar kalabalık teşkil eden insanlar güruhu vardı müzayede salonunda. Baktığınızda renk görmüyordunuz yüzlerde, kıyafetlerde. Dumanlı bir gri tonu sadece. Sadece ve sadece avlanıyorlardı. Satışa çıkan duyguları en rezil bedellere satın almak için hayvanlar gibi koku seçiyorlardı sanki. Kimisi merhamet satın almak, bir diğeri kıskançlık kapatmak ama çoğu cesaret duygusu satın almak, ona sahip olmak istiyordu. Sonra bu duyguları peşkeş çekeceklerdi. Lanet olsundu. Cesaret az bilinen bir duyguydu. Ve ben de vardı. O gece satmaya karar verdim ve oradaydım. Yanıma ensesi kalın bir ihtiyar yanaştı. Gölzeriyle size baktığında ister istemez yere bakıyordunuz.
- Selam evlat, dedi.
Cevap vermedim.
- Tahmin edeceğin gibi cesaret arıyorum, dedi.
Soru sorarken beni aşağıdan yukarıya süzdüğünü de belli etmekten kaçınmadı. Çetin bir müzayede salonuydu. Asla kalabalık olmayan ama en fazla ciro yapan müzayede salonuydu Londra'nın. Lafı uzatmak istemedim.
- Cesaretim var ve ondan hemen kurtulmak istiyorum, dedim.
- 1540 Milyon Pound veririm hemen şimdi, dedi.
- Anlaştık, dedim bir çırpıda.
Duygularımı satma konusunda dahi şansım yaver gitmiyordu. Hatta az bulunan, bulunsa da satılmaya kıyılamayan cesaret duygusu olsa bile akılalmaz bir sıradanlıkta işler sarpa sarıyordu. İhtiyar beni onaylıyor gibi; Anlaştık öyleyse, dedi. Sol omuzdakilerden mi? diye sordu.
- Hayır, diyip sustum. Belki de susmamalıydım, çünkü O'na soru sorma fırsatı, konuşma kozu verdim.
- Sol dememiş miydin evlat, dedi. Bunu öyle bir söyledi ki kendimden şüphe ettim ve aynı anda kendime geldim.
- Cesaret duygumu satıyorum sadece, sol omuzumda ve sağ omuzumda olup olmadığını söylemedim. Sağ omuzumda olduğunu şimdi söylüyorum işte.
O yıllarda cesaret duygusu omuzlarda bulunuyordu. Çoğunlukla sağ omuzdaydı. Ve şimdi bu lanet olası ihtiyar bunu kendine nakde çevirmek için bir fırsat olarak görüp yüzünde küçük kusmuklar parıldatıyordu. Bir çöp kutusunun konuşmaya başlaması gibi;
- 540 Milyon Pound gider evlat, 1000 Milyon Pound'un oldu artık. Ben sol olmuz sanmıştım.
Köpekleşmeye başladı. Demek ölmemek için kendisine köpek güdüleri aşılayanlardandı. Ağzının suları akıyordu. Tat duyguları, vicdanları, tek gözlerini veriyorlardı. İnsanlar içinde havlamalarına ve ağızlarından salyalar akıtarak yürümelerine "olanak sağlayan" köpek güdüleri batırıyorlardı kendilerine. Ölmeyip 32 yıl daha yaşamak için. Yaşamdan anladıkları neydi sorusu sorulmayı bırakalı yıllar oldu.
- İstemiyorum senin leş poundlarını, dedim.
Hoşt amk, diye de ayağımı yere vurarak yolladım. Arkasına bile bakmadan uzadı. Dışarı çıkıp sigara içmeye karar verdim. Akciğerlerim kederle doluydu.