Kısa Hikaye

Kömürcü

Kömürcü

bilenler bilir, ilkokulda hocalar teker teker ayağa kaldırıp öğrencinin kendini tanıtmasını isterler. bir gün yine böyle bir soru silsilesiyle karşı karşıyayken hoca sordu: "baban ne iş yapıyor?" eğdim biraz boynumu, düşündüm bir süre. babam kömürcüydü benim. eve kir, pas içinde gelirdi. gelirken de çikolata falan alırdı yemem için ama yemezdim. o ne öyle üstünde kara kara lekeler falan. biraz düşündükten sonra kafamı kaldırıp hocaya dedim ki: "babam öldü benim" hoca bir bozardı, yamuldu falan, oturdum yerime. sınıftaki kafalar bana çevrilmiş, acıyan gözlerle bakıyor. kömürcü deseydim de kıkırdayan ağızlarla bakacaklardı, ne fark eder? eve gittim okuldan çıkıp. hayat bilgisi ödevimi yaptım. sayfa 26'dan 31'e kadar. oturdum bir youtube açtım sonra. berkcan güven diye birisi babasıyla video çekmiş. babasıyla gülüp eğleniyorlar baya. hatta babası küçükken kamerayla çok haşır neşir olduğu için girmesi kolay olmuş bu işlere. babası çekmiş bir tane bilgisayar elinin altına, oynayıp ederken birkaç uygulama öğrenmiş o da. babasının ve elit ailesinin desteğiyle eğlenerek para kazanır hale gelmiş. ben babama "youtube" desem.. "yeniyor mu?" falan der herhalde. s3 miniyle izlediğim video sona yaklaşırken şarjım azaldı, taktım hemen. arkadaşların aralarında konuştuğu bilgisayar oyunlarını oynayan abileri izledim. sonra, kaç para oldu acaba şu cihazların en ucuzu deyip birkaç siteye göz attım. annemi çamaşır leğenini kucaklarken görüp kapattım onu da. gidip tuttum bir ucundan. 

akşam ezanının son cümleleri mahalleye tükürülürken babam girdi kapıdan. elinde albeni marka çikolata. uzatmış heyecanla, almam için gözlerimin içine bakıyor sırıtarak. alıp atıyorum koltuğa. "yemekten sonra yerim" diyorum. çömelip sarılıyor bana sıkı sıkı. açıyorum kollarımı ben de. arkasında kavuşturuyorum yavaşça. iki elimle kavradığım ekmek bıçağını saplıyorum sırtından. irkiliyor önce şiddetle. sanki hıçkırık tutmuş, ama bırakmaya hiç niyeti yokmuş gibi "hığh" diyor olanca gücüyle. "hadi" diyorum içimden. bırak şu kollarını da düş yere. "leş gibi kömür kokuyorsun!" bu arzumun gerçekleşmesi biraz sürüyor. yıllardır görmediği yavuklusuna kavuşan bir gurbetçi gibi sarıyor vücudumu uzun süre. en sonunda devriliyor komşumuzun eskisi olan tüysüz halıya. bana bakıyor hala gülerek. "kızmadım oğlum" diyor. "hakkın var mı ki?" diyorum göz çukurlarına diktiğim gözlerimle. o çukurlar da kapanıyor sonra usulca. son nefesi karışıyor evimizin rutubetine.. 

aradan zaman geçiyor, gidiyorum sabah okula. mesleğinde taze bir öğretmen kaldırıyor beni ayağa, soruyor babamın ne iş yaptığını. bu sefer hiç bekletmeden veriyorum cevabını: "babam öldü benim!" başım, hiç olmadığı kadar dik duruyor o an boynumda. çünkü babamdan en iyi, yalan söylememeyi öğrendim.