İTİRAF
İnsan yıllarını geride bırakırken, bir de yaş kemale ermişse ne çok hesaplaşma içine giriyor. Bu geç kalınmış dönüşler acıtıyor içini. Gençlikteki düşüncelerde hatalar ne çok. Ne çok yanılmışız , ne de çok hatalara savrulmuşuz bu düşünüşlerde. Ne gereksiz ve boş detaylarla harcamış ve bitirmişiz aşklarımızı , hayatlarımızı. Bu kadar sınırda kalmamalı insan. Yüreğindekini, özündekini dibine kadar anlatabilmeli karşısındakine; her kim varsa. Bu anne olur, sevgili, eş yada kardeş olur. Hiç fark etmez. Duygular yaşandıkça çoğalmıyor mu? İçinde yaşaya yaşaya, içinde kura kura bitirmiyor muyuz caaanım güzellikleri. Her insana bir anlatma yolu var içinde kalanları. Anlatmak! Anahtar kelime bu işte. Yargılanmayı, yanlış anlaşılmayı göze alarak anlatmaya başlamak gerek . Bir şeylerden, bir yerlerden. İçimize susa susa ve itirafsız , yalan yanlış kusa kusa soğutuyoruz birilerini kendimizden. Sonra gelsin pişmanlıklar ve zamansız yakarışlar. Konuş, anlat kendini. Karşındakinin anlayacağı dilde anlat, onun gölgesine sığınarak anlat ama anlat. Ki yıllar sonra keşkelerin olmasın.