İlk yazı gibi bir şey
Öncelikle şunu söylemeliyim ki kimsenin okuması gibi bir beklentim yok. Hep böyle oldu zaten. Hep yalan söyledim bu konuda.
Fakat özgüven sorunum öyle yükseklerde ki daha kimseye bırakmadan gömüyorum kendimi. Üstüme toprak da atıyorum. Değmeyin keyifsizliğime. Sanırım bunu yapmak, kendimi en kötüsüne layık görmek.
Öykülerin hiçbirini okumadım henüz. Aslında burası sanırım öykü tadında yazıların olduğu bir platform olacak. Fakat ben bunu yapabileceğimi de sanmıyorum.
Hep geriden geldim hayatım boyunca.
İlkokuldaydım daha. Yeni yeni yazmayı öğreniyoruz. Öğretmen yeni yazma fişi vermiş. Koskoca sınıfta sadece ben, gidip eski fişi yazsam olur mu diye sordum.
Ortaokul son sınıftı sanırım. Şimdi sekizinci sınıf oluyor. Doğa konulu bir yazı istemişti öğretmen. Ben şiir yazıp götürdüm. Çok beğendiler ve bütün okulun dinleyeceği şekilde okumamı istediler müdürün odasından. Görünmeyecektim. Başkası okusa olur mu dedim. Ama sonra biri atlayınca emeğine kıyamayıp sesim titreyerek ben okudum.
Çağrı merkezinde çalışırken İngilizce çağrı almaya başlayacağım gün, yarın başlasam olur mu diye sordum.
Bunlar hatırladığım örnekler işte.
Ve şimdi de, daha önce benzerini yaptığım bir işte - ki başarılıydı-çalışıyorum fakat yine yapamıyorum.
Günlük gibi bir şey oldu bu. Ama her gün yazarsam aslında bu da benim kendi hikayem olur.
Mantıklı.
Şimdilik bitiriyorum. Kendine iyi bak.