Fantastik

GİZEMLİ YOLCULUK/KAPILAR

GİZEMLİ YOLCULUK/KAPILAR

Hasan, ince uzun boylu, zayıf yapılı, ailesine bağlı bir kişiydi. Yaşlı olan anne babasına saygı gösterir, onlara her zaman hürmet ederdi. Kendisi yemez içmez, annesi ve babasına yedirirdi. Öyle ki annesi ve babası yemeden kendi ailesine bile yedirmez, onlara öf bile demezdi.

        Ailesine bu kadar bağlı olmasına rağmen hüzünlüydü. Çünkü iki evladını da bir kaza sonucu kaybetmişti. Bu elem verici kazadan sonra evlatlarının acısını unutabilmek için kendisini uykuya vermiş, bundan sonra da uykuyu çok sever olmuş ve bu yüzden de uyku hastalığına yakalanmıştı.

Yakalandığı uyku hastalığından dolayı uzun süre uyur, uyku sırasında da çeşitli rüyalar görürdü. Uyku sorunu yüzünden girdiği işlerde bir türlü tutunamamış, sürekli iş değişikliği yapmak zorunda kalmıştı.

Bu kadar çok iş değişikliği yapmasına rağmen, yine yılmamış. Ailesini geçindirebilmek için, kendi kendine ‘ne iş olursa olsun yaparım’ demiş ve sonunda ormanda bekçilik yapmaya başlamıştı. Girdiği bu işte de çalışkanlığı, dürüstlüğü ve temizliği sayesinde tutulmuştu. Ne var ki, girdiği bu işte de uyku sorunu başına sıkıntı olmuş, sürekli olmasa bile, arada bir amirinden azar işitir olmuştu.

Uyku sorunu yüzünden, ormana gittiği zaman orada uyur, uyuduğu içinde ormana sadece bir göz atmak zorunda kalır ve ailesinin yanına uykulu gözlerle giderdi. Ailesi, uykulu gözlerle geldiği zaman, onun ormanda uyuduğunu anlar ve orada uyuyup kalmasına kızarlardı. Uykuya daldığında, uzun süre uyuduğu için ona ‘garip rüyalar görüyorsun’ diyerek ikaz etmelerine rağmen, bu ikazları bir kulağından girer öbür kulağından çıkardı. Ayrıca aynaları çok sever, onlara bakmaktan zevk alırdı. Bunun yanında, belki bir gün işe yarar diyerek, ilk yardım dersi almıştı. 

        Amiri, Hasan’ı çalışkanlığından ve titizliğinden dolayı çok severdi. O yüzden bazı yanlışları olsa bile, bazen göz yumardı. Bazen de, çok sert ikazları olurdu. Bir gün ormana gittiği zaman, uykuya daldığı için hırsızlar ormandan kaçak odun kesip götürmüşlerdi. Ormanda, bunlar olup biterken o sırada, ormanda uyumakta olan Hasan, ağaçların kesip götürüldüğünün farkına varamadan evine döndü. Ertesi günü, ormandan kaçak odun kesip götüren adamlar yakalanıp suçlarını itiraf edince Hasan’ın ormandayken bile uyuduğu anlaşıldı.

Amiri, onun ormandayken bile uyuduğunun anlaşılması üzerine, onu odasına çağırarak önce nasihat etti daha sonra da sinirli bir şekilde:

           - Bak Hasan, sen iyi bir insansın, dürüstsün, çalışkansın; ama çok uyuyorsun. Buna son vermezsen eğer, işinden olacaksın haberin olsun, diyerek ormana birkaç gün gelmemesini ve evde dinlenmesini tavsiye edip, eliyle işaret ederek odasından çıkmasını istedi. 

        Hasan, amirinin tavsiyesine uyarak evine doğru yol aldı. Hanımı, onun ormandayken uyuduğunun anlaşılıp amiri tarafından azarlandığını duyduktan sonra oldukça sinirlenmiş ve evde bir o tarafa bir bu tarafa dönüp durmuştu.  Onun eve gelmesinden sonra karşısına alarak:

           - Be hey adam! Senin bu uykuculuğun artık canıma tak etti. Sen uyku sorununu gidermeden bir daha eve adımını atma dedi ve onu evden kovdu.

        Hasan, uyku sorunu yüzünden hem amirinden azar işitmiş hem de evden kovulmuştu. Bu yüzden ne yapacağını bilemez halde yüzü asık, huzursuz bir şekilde evden çıktıktan sonra akşama kadar sokaklarda dolandı durdu. Akşam olunca, yatıp uyumak için bir hana vardı. Orda hancıya durumunu anlattıktan sonra kendisini birkaç gün idare etmesini rica ederek, kalacağı bir oda istedi. Hancı, onu dinledikten sonra merhamete gelerek, kendisini birkaç gün idare edeceğini, ama bu birkaç gün sonra hanımına gidip ondan özür dileyerek eve almasını, eyer eve almazsa artık bundan sonra kendisini handa ağırlayamayacağını söyledi.

        Aradan birkaç gün sonra hancıya teşekkür ederek ayrılan Hasan, hanımının kendisini eve alıp almayacağını düşünüyor öylece ilerliyordu. Hanımına, kendisini ne yapıp edip affettirmeli, eve girmeliydi. Kendisini affettiremeyip eve giremezse nerede kalır, ne yer ne içerdi. Bu düşünceler içerisinde evine vardı, kapıyı çaldı. Kapıyı açan hanımı, onu karşısında görünce sitemli bir şekilde:

           - Ne istiyorsun yine, diye sordu.    

        Hasan, hanımın sitemli sorusu karşısında ilk başta sersemlese de sonra kendisini toparlayarak hanımından özür dileyerek kendisini eve almasını rica etti.

        Hanımı, onun boynu bükük halde, özür dilemesi karşısında kalbi yumuşadı. Ona merhamet duymaya başladı. Onu eve almaya karar verdi ve ona:

   - Biliyorum ki evlatlarımızı kaybettikten sonra sende bende perişan olduk, zor durumda kaldık. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, ben metanetimi korudum ve kendimi kısa sürede toparladım, ama ya sen, sen ne yaptın.  Metanetini koruyamadın ve kendini uykuya verdin. Bu yüzden de uyku hastalığına düştün. Ne olur artık kendini toparla ve kendini işine ver. Bak, zaten bu işi de zar zor buldun, ne olur bu işi de yüzüne gözüne bulaştırma, dedi ve onu eve alarak birkaç gün dinlenmesine izin verdi.

Aradan birkaç gün geçmesine rağmen evde uyanamayınca hanımı bir kova suyu başından aşağıya dökerek uyanmasını sağladı. Fakat, uykusunu yine yenemedi ve o şekilde hazırlığını yapıp evden çıktı. Ahırdan atını alarak eyerledi. Atını eyerledikten sonra, evlerini her tehlikeden korumaya çalışan, Sibirya köpeği cinsi olan karabaşı da yanına alarak ormana doğru yola çıktı.  Bu seferki ormana gidişinde hayatının tamamen değişeceğinin farkına bile varmadan öylece ormana doğru gidiyordu.