Benliğini arayan bir dünya insan
İnsan nasıl yaşayacağını düşünüyor. Yaşamanın yollarını arıyor kendince bu hayata adapte olmaya uğraşıyoruz. Bu kadar derin olmak çok yoruyor, çünkü etrafında kimse senin kadar derin değil, olmasını da bekleyemezsin zaten her insanın bir hayat şekli var. İnsan belki de 18’li yaşlarında kimlik arayışına girmeye başlıyor, galiba benliğini bulmak dediğimiz nokta tam da bu. Bir noktadan sonra etrafındakilerin basit olduğunu düşünmeye başlıyorsun. Bunun sebebi belki de gerçekten yaşıtlarından farklı olmak, çağımıza göre anormalsin bunu bilmek güzel, bazen çok yorucu olsa bile herkesle aynı olmamak farklı bir duygu. Sahi bu hayat denen şey nasıl bir düzen içerisinde, bunu açıklayan bir durum yok mudur gerçekten. İnsan başını yastığa koyduğu zaman rahat uyuyabiliyor mudur? Bunun cevabı herkese göre değişkenlik gösterir. Hani derler ya şöyle bir tabir vardır. ’’Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir. ’’ Aslında istatistiğe döktüğün zaman doğru bir tabir. Çünkü senin kalbin hassas ise herkesi anlarsın, herkesi seversin, herkese güvenirsin sen iyiysen herkes sana iyi görünür. Bu dünyayı cehennem yapan bu belki de. Bir dizide şöyle diyordu. ’’Mutluluk sana gelmez, senin ona gitmen gerekir ’’ herkesin mutluluk arayışı farklıdır. Bazen para, bazen aşk hangisidir terazide ağır basan, hangisinin ağırlığı önemlidir. Kimse bunu düşünmez aslında sebebini çok da uzakta aramamak lazım ‘’öğrenilmiş çaresizlik’’. İnsan kendi içine dönmeli, düşünmeli belki de. Ancak o zaman kurtuluruz bu öğrenilmiş çaresizlikten.