ZAMAN

 

Hatırladığım kadarıyla biz su dolu bir tankta uyandık. Önlük giymiş bir kadın bize çok ilgi gösteriyordu. Ondan hoşlandım. Sarı saçları boyalıydı ama ona çok yakışmıştı.

Tatlı derin bakışları, koyu kahve gözleri merhamet doluydu. Ona anne diyordum.

Yüzü, aynı önümdeki fanustaki kıza benziyordu. O kıza kız kardeşim diyordum. Bazen de ikizim diyordum. Çünkü önümüzdeki karta göre aynı yaştayız.

 

Ama sağı solu belli olmazdı o kadının. Bazen  oda can yakan işlemler yapar ya da bizi karanlıkta kız kardeşimle suda bırakır giderdi. Kafamıza bağlanan elektrotlar olmasa belki çıkmanın bir yolunu denerdim.. Ama elektrotlarla bağlıydık buraya üstelik dışarıda nasıl yaşanır bilmiyordum.

Kardeşimde bilmiyordu herhalde. Zaman zaman bizi  buradan çıkarıp normal dışarıda vakit geçirdiğimiz oluyordu gerçi. O zaman koridorda oynardık. Ama önce fanusta bizi adapte eder öyle suyu boşaltırlardı. Normal oksijen tüpü bağlıydı ağzımıza. Ama suyu boşaltınca bir süre kendimize gelip, nefes alabildiğimiz görülünce çıkartırlardı. O işlemi yapmayı bilmiyordum. Yoksa artık fanusun kapağını açabilecek gücüm vardı. Sonra kardeşi mide kurtarırdım.

Ama muhtemelen bunu denerken ikimizi de öldürürdüm.

Uyuyamadım. Öylece kardeşimin kesilen saçlarına baktım. Koyu saçları kesilmiş. Küt kesmişler. Üstelik dün şekilsizdi. Bugün düzeltmişler. İki gündür bu kız buraya ağlayarak geliyordu. Hemen uykuya dalıyordu. O kadar üzgün ki. Onu tanırım. Çünkü bir tek onu görüyorum.  Bazen fanusun içinde uyurken bile iç çekiyor ve baloncuk yapıyor. Bu kıza ne yapılıyor böyle? Bana hiç kötü davranılmadı. Ona da. Ama bu iki gündür onun bacakları ya da kollarında morluklar, kızarıklıklar oluyor.

Neyse ki yakında fanusla işleri biter. Bizi çıkarıp tek tek götürmeyi bırakırlar. Ve şu fanusu kaldırıyorlar. Bir süre düzgünce bir arada kalıyoruz. Anca o zaman onunla konuşurum.

 Cama defalarca vurdum ama nefesimi boşa tükettim. Uyanmadı. Oksijen alarmı vermesin, tüp yenilenmesine gelip bana kızılmasın diye uğraşmayı kestim. Yakında ona sorarım ama o zamana kadar ona bir şey olmasına korkuyorum. Bir dahaki sefere bizi çıkardıklarında tutup kolundan onu da çekerim ve kaçarız. Eminim. Bunu yapabilirim artık gücüm var. Elimdeki bir sivri şeyle içlerinden birini rehin alabilirim.

 

Öylede yaptım. İçlerinden yeni gelen zeki adamı rehin aldım. Korktular ve bizi bıraktılar. Sonra adamla kaçtık. Oda bize yol gösterdi. Ama önlüklü o kadını( anne) bizi bırakıp göz yumdular diye vahşice katlettiler. O adam engel oldu onu korumama. Bana ‘kendini belli etme, kaçamayız’ dedi. Yardıma gidemedim. Saklandık. O adam bana sonra dedi ki anne onu öldürmek istemiş. O an hain olabilecek birini kaçırdığımı anladım.

Tehlikelide olsa kardeşimi Anne’yi bulması için yolladım. Adamı elimde tutmak zorundaydım.

Ona ‘kurtarmaya kalkma, saklan’ dedim. Bu adamın beni sürüklediği yerden daha güvenli olur gibi geldi. Ama yanılmışım. Hem de çok.

Adam iyiymiş. Anne de iyiymiş ama sandığım kadar değilmiş. Bu adamı çok şey bildiği için öldürmeye çalışmışlar. Sonra çok pişman oldum ve üzüldüm. Kardeşimi tehlikeye attım. Kurtarmalıydım ve ne olursa olsun Anneyi çok kötü öldürürler.

Adamı dinlemedim ve kız kardeşimi kurtarmaya gittim. Keşke gitmeseydim. O kaçıyormuş zaten. Olanları görmüş. Anne ona kaç diye işaret yapmış, oda kaçmış.  Benim yüzümden yakalandı. Çünkü ben yakalandım. Tam kaçarken yakalanışımı gördü ve oda ortaya çıktı ve bom.

Sonra işkence.

Beni dışarıda tutup kardeşime işkence ederek bana daha işkence etmiş oldular çünkü saatlerce kız kardeşimin çığlıklarını, inlemelerini ve arada kesilen sesiyle güm güm atan kalbimi dinledim. Anlıyorum ki bayılıyor. Tekrar ayılıyordu. Yine aynı şeyler, elektrik, çığlık. Ağlamaktan içim dışıma çıkmıştı.

Defalarca kilitli kulübeyi tekmeledim. Nafile içeri alınmıyorum. Çığlıklar. Kardeşim bilmiyorum dedikçe tekrar ediyorlardı.

En son bir tak sesi.

Sustu. Çok uzun sürdü. Sesi uzun süre kesildi ve ayılmadı bu sefer.

Bitmiştim.

Hayatımdaki tek kişi ölmüştü. Dünyam başıma yıkıldı. Başımdan aşağıya kaynar bir kova döküldü. Ne yapacaktım ben? Dizlerimin bağı çözüldü, diz üstü çöküp kaldım. Yapayalnız kalmıştım.

Ona bunları yaptılarsa bana kim bilir ne yaparlardı?

Nasıl öleceğim umurumda olmadı çünkü yalnız yaşayamazdım. Onsuz yaşamayı bilmiyordum ben.

Sonra adamlar çıktı. Daha kapıda yerlerde tekmelediler. Linç edilmiştim. Ağzım yüzüm her yerim şişmiş, kan içindeydim. Üç kere bayıldım. Üçünde de ayılınca yerde yatan kardeşimi görüp yine bayıldım.

En sonunda kendimi bıraktım beni tişörtümden tutup çöp gibi götürüyorlardı ki kardeşim uyandı. Evet. Evet gözlerini açtı. İnanamıyordum. Ölmemişti.

Bir hışımla, son gücümle ellerinden kaçıp kardeşime koştum ve yanına yere kapaklandım. O an kapıyı ardımızdan biri kapattı. Yere yatıp üstümüze kapandı. Dışarıdan içeriye mermiler yağdı. Sonra bir anda kesildi. Gittiler. Biri giderken ’pislik içerde’ dedi.

Öteki: ‘Boşver zaten içerideler,yerleri belli, gidelim. ‘ dedi.

Üstümüze kapanan kahramanı merak ettim. Rehinemdi o. Bizi bırakmamış.

Kız kardeşime seslendim. ‘Korkma burdayım. Beni duyabiliyor musun? ‘ Dedim ve elimi kafasının altından çekince tekrar bayıldı.

Adam bana zamanımızın az olduğunu hemen kardeşimi de kucaklayıp başka konteyner bulup geçmemiz gerektiğini söyledi. Gittik. Kapıyı ardımızdan kilitledi.

 Bana dönüp ‘Şimdi vaktimiz sınırlı yapacağımız şeyse önemli. Hayatımız pahasına yapmamız gereken bir şey. Ben kız kardeşine bir şeyler anlatıcam. Ses çıkarmayacaksın. . O uyanınca elimdeki bir elektrotu kardeşine birini sana bağlıyacağım ve elimdeki şu küp şekilli şeye. Sende bana katılacaksın. ‘dedi fısıldayarak.

Kafa sallayıp denileni yaptım. Belliki şu durumda ona güvenmek zorundaydım. Kardeşim kan kaybından ölmek üzereyken, kriz geçirirken bile sessiz kaldım. Ağladım ama hıçkırmak isteğimi bastırdım. Sesimi kesmek için ağzımı kapattım. Hatta bir ara kardeşiminkini de. Bilinci gidip geliyordu. Biz ne yaptık,ne kadarı oldu bilmiyorum.. Kardeşim sonunda çok kan kaybedince uyukladı. Oda kanı durdurmak için kafasına bastırmak zorunda kaldı. Kriz geçirdi, titredi, morardı. Öldü sandım çünkü nefesi yavaşladı. Ona bağırmak, saldırmak istedim. ‘sakin ol’ dedi. Ona bir şey olmadığını söyledi. Cebinden  bastırınca kendiliğinden yanan garip ,kömür gibi birşey çıkarıp kafasına bastırdı. Bayıldığı için kardeşim anlamadı. Sonra o taşı sarı bir battaniyeye un ufak edip tersten sarıp kardeşimi ısıttı. Sonra benim ve onun boynundaki elektrotları çıkardı.