YENİ BİR GEZEGEN

Ekip elemanları gerekli işlemleri yaparken, Brain da tarif edilmez bir bekleyiş içerisine girmişti. Çünkü o da ilk defa mutlu sona bu kadar yakın hissediyordu kendisini. O ana kadar geldikleri yol bile bu kadar uzun gelmemişti sanki. Yaklaştıkları gezegenle ilgili inanılmaz umut verici belirtiler ortaya çıkmıştı. Kendilerine özel zaman ölçerleri bile bir anda ağırlaşmıştı şimdi. Normalde bir saniye süren hareketi dakikalara dönmüştü. Gerekli hazırlıklar hızla yapılıyordu. Gezegenin gözle görünmesiyle birlikte heyecanları daha da körüklendi. O görüntünün zihinlerine çakılması için ikinci kez bakmalarına da gerek kalmamıştı. Belirli bir mesafeye yaklaşıldıktan sonra değerlendirmeler yapılmaya başlandı:

  • Gezegenin yüzeyinde derin çukurlar ve yükseltiler mevcut. Ayrıca ilginç kalıntılar var. Yüksek sıcaklıktan etkilenip eriyik hale gelmiş olabilirler. Hiçbir canlı belirtisi yok. Fakat nedense terk edilmiş bir yeri andırıyor.
  • Ayrıca bu tuhaf gezegenin derinliklerinde enerji kaynağı olabilecek bazı maddelerin sinyallerini alabiliyoruz. Ancak miktarlarını öğrenmek için yüzeyde incelemelerde bulunmalıyız.
  • Gezegenin çevresinde, içerisinde farklı gazlar bulunan seyrelmiş bir tabaka da bulunuyor.

 

(Tüm bunları bilgisayarındaki verilerden yorumlayarak tahmin ediyordu Zerya.)    

  • Sıcaklık bizi etkileyecek derecede mi?

 

  • Hayır. Tehdit edici bir sıcaklık yok.

 

  • O zaman gerekli iniş hazırlıkları yapılsın.

 

  • Ne zaman orada oluruz?

 

  • Yarın.

 

Kaptan Sergei, “yarın” ne kadar da uzak bir kelime diye düşündü. Parmak uçlarında ayrıldı oradan. Hiç orada bulunmamış gibi sessizdi. Endişeleri onu derin bir karanlığın içine çekmeye çalışıyordu sanki. Çünkü karmakarışık duygularla bu yabancı gezegene ilk adımı atacak kişi kendisi olacaktı. Endişe, korku, heyecan. Onlar için yaklaştıkları gezegen kadar yabancı kelimelerdi hâlbuki.