YARDIMCI

Basın toplantısını değerlendirmek için bütün komiserler toplanmıştı. Baş komiser olarak gidip durum değerlendirmesini yönetmem gerekiyordu. Tabi bundan önce daha önemli bir işim vardı. Muhbirin kim olduğunu öğrenmek gibi. 

Bir kaç kişi vardı aklımda. Giray zengin bir aileden gelen biriydi. Ailesinin servetini ya da nüfusunu kullanarak içeriden birisini satın almış olabilirdi. Sürekli yanımda olanların ve zor durumda olduğunu bildiğim bir kaç memurun telefon görüşmelerini araştırması için yakın bir arkadaşımı aramıştım. 

Toplantı odasına gitmeme nedenlerimden biri de buydu. İçimizde çürük elmanın kim olduğunu öğrenmekti. Sabırsızca telefonumun çalmasını bekliyordum. Bir yandan elimde çeviriyordum telefonu çaldığı gibi açabilmek için. Arkadaşım ben çok bekletmeden aradı. 

Beklemediğim şey birden fazla muhbirin olmasıydı. Biri olası kişilerdendi ama diğerini hiçbir şekilde tahmin edemezdim. Belki tahmin edebilirdim ama önce içime o şüphenin düşmesi gerekirdi. 

İçimizdeki muhbirlerin biri Fatih idi. Her yerde kedi gibi beni takip etmesi ondandı demek ki. Olabildiğince ilk elden bilgi edinmeye çalışmıştı. Ona kızamıyordum bile. Hasta olan bir çocuğu vardı. Zor bir tedavisi olmalıydı ki Giray pisliği ile iş yapmak zorunda kalmıştı. 

Diğer muhbir beni şaşırtan kişiydi. Zeynep... Neredeyse en çok güvendiğim kişilerden biriydi. Giray'ın sevgilisi Zeynep. İşte ona kızabilirdim. İş ve aşk hayatını birbirinden ayıramamış olması yanlıştı. Belki de sırf bu yüzden Giray onun ile bir ilişki yaşıyordu. 

Kendi yaşadığım şoku atlatmaya çalışarak derin nefesler aldım. Kendi şokumu atlattıktan sonra olan bitenden Osman Müdürü haberdar ettim. Hazır herkes toplantı odasında olduğu için bizi kimse görmemişti. 

Sonrasında kendi yaşadığım şoku diğerlerine de yaşatmak için toplantı odasına girdim. Herkes kendi arasında sessizce durum değerlendirmesi yapıyordu. Birden fazla kişinin fısıltısı büyük bir gürültüye neden olmuştu ama. Ben içeri girdiğimde bu gürültü bıçak gibi kesildi.

İfademi hiç değiştirmeden sandalyeme geçtim. Hepsi gözlerimin içine bakıyordu. Ne diyeceğimi dikkatle dinliyorlardı. Elimde bir bomba vardı ve bende patlayacağına onlarda patlamasını tercih ederdim. 

"Aramızdaki muhbirin kim olduğunu bulduk."

Kısa bir şok anında ölüm sessizliği olmuştu. Belli etmemek için ne Fatih'e ne de Zeynep'e bakmamaya çalıştım. Acaba isimlerini verse miydim? Yoksa sadece birinin ismini verseydim? Bir tanesinin ismini vereceksem hangisini seçmeliydim? Yoksa ikisini birden mi açıklasaydım? Herkesin öğrenmesine gerek var mıydı?

Komiserler, kafamdaki düşüncelerden daha fazla ses çıkarmaya başladığında onları susturdum. 

"SESSİZ OLUN! Ben muhbiri bulduğumu söylediğim gibi niye birbirinizi suçladınız. Ekip arkadaşlarınıza güveniniz bu kadar mı? Birbirimize güvenemeyeceksek neden burada çalışıyoruz ki. Dışarıda bizi akbaba gibi bekleyen yüzlerce suçlu var. Ekip arkadaşlarınıza sırtınızı yaslayamıyor musunuz?"

Memurlardan biri kem küm bir şeyler söylemeye çalıştı ama ağzından anlamlı bir şey çıkmadı.

"Bundan sonra herkes kendine çeki düzen versin. Başkasının güvenine ihanet edecek hiçbir şey yapmayacaksınız. ANLAŞILDI MI?"

Güven konulu vicdanlara dokunan konuşmamdan sonra hepsi beni onayladı. Fatih muhbir olduğunu o kadar belli ediyordu ki. Benim cümlelerimden sonra resmen kızarmıştı. Zeynep ise hiç oralı değil gibiydi. Sanki konu kapanmış gibi davaya geri döndüm.

"Şimdi neler biliyoruz?"

Zeynep "Saadet Hanımın oğlu ve yardımcısının verdiği ifadeye göre yüzü çizilenlerin ikisi Alper'in adamı. Peşlerine ekip taktık. Bir tanesinin kim olduğunu bilmiyoruz. Her hangi bir sabıka kaydı yok."

Zeynep benden sonra işleri yöneten kişi olmuştu davada. Bilgi aktarmasını engellemek için onu bu davanın dışında tutmalıydım.

"Şu Saadet Hanımın eski kocası ne oldu?"

Zeynep "Yolda amirim. Merkeze getiriyor bizim çocuklar."

Murat "Başka onun intikamını alabilecek birileri var mı?"

Hale "Ben ailesini araştırdım. Öldüğünde bir kız kardeşi varmış. Geçen sene, bir trafik kazasında ölmüş. Yeğenleri var bir de."

"Onları da bir kontrol edelim ne olur ne olmaz."

Fatih yaşadığı utancı biraz olsun atlatarak konuşmaya dahil oldu.  "Amirim, Alper bu kadını susturmaları için emir vermiş olabilir mi?"

"Olabilir. Bu yine de onu sorguya alabilmemiz için eller tutulur bir neden değil."

Murat "Velda ne olacak amirim?"

"Gerçek katilin her insan gibi haberleri izlediğini düşünürsek söylediklerimi duyup paniklemiştir. Ya hata yapacak ya da yeni bir cinayet işleyecek."

Zeynep "Belki de suç ortağı var o öldürecek birini ve esas suçlunun kurtulmasını sağlayacak."

"Sen intikam için bir dizi insan öldürmeye karar vermiş olsan bunlardan herhangi birini bir başkasının yapmasına izin verir miydin?"

Murat "Mantıklı."

Zeynep "Şimdi ne yapıyoruz amirim?"

"Saadet hanım üzerinden gideceğiz şuan. Alper'in adamı olan o iki kişi gelecek nasıl olsa. Onları sorguya alacağız. Bakalım Saadet hanımı neden tehdit etmişler. Bu arada Zeynep sen Sedat Yıldırım'ın eski davalarını yeniden inceleyen grubun başına geçeceksin. Fatih sen de Saadet Hanımın hasta dosyalarını inceleyen gruptasın. Biz geri kalanlar ise üçüncü kişinin ve katilin peşinde olacağız. Anlaşıldı mı?"

Zeynep "Anlaşıldı amirim."

Fatih "Anlaşıldı amirim."

Ve daha bir çok kişiden anlaşıldığına dair mırıltılar geldi.

"Tamam, dağılabilirsiniz artık. Murat ve Hale siz kalın."

Odayı yavaş yavaş boşalttılar. Odada Murat ve Hale komiser kalmıştı. Onlar polis okulundan beri sevgililerdi. Murat'a ne kadar güveniyorsam Hale'ye de o kadar güvenirdim.

Murat "Biz neden kaldık amirim."

"Sizin bilmeniz gereken bir şey var. Hale bu söylediklerimden sonra Murat'ı tutman gerekebilir."

Murat "Neden ki amirim?"

"Muhbirler Fatih ve Zeynep'miş."

Hale şaşkınlıktan ona söylediğimi yapamamıştı. Murat zaten Fatih ismini duyduğu gibi ayaklanmıştı. Odadan çıkıp Fatih'e saldıracağına emindim. Zeynep'e bir şey yapmama ihtimali kadın olmasındandı. Hale yaşadığı şoktan yapamadığı içi kalkıp onu durdurmak bana kalmıştı.

"Dur oğlum yaaa! Celallenme hemen!"

Murat "Amirim tutmayın beni! Gösterim onlara muhbir olmak ne demekmiş! Tutmayın beni amirim!"

"Dur oğlum! DUR BİR YA!"

"Amirim sizin söylediklerinizi kulağınız duydu mu? Ben bunları işittikten sonra nasıl durabilirim?"

"Duydum keşke duymasaydım. Duymamış gibide yapamam. Zeynep ile Giray bir süredir sevgililermiş. Fatih ise çocuğunun ameliyatı için ona bilgi taşıyor büyük ihtimalle. Zeynep evet bir çok şey hak ediyor olabilir ama Fatih bunları tam olarak hak etmiyor."

Hale "Peki amirim, o birbirimize güvenelim konuşması neydi. Biraz dalga geçer gibi olmadı mı?"

Aklıma son anda gelip yaptığım şeyin açıklamasını yaptım.

"Vicdanları ile konuştum ben. Vicdan sahibilerse eğer!"

Murat "Peki ben ne yapacağım şimdi amirim. Onların yüzüne tükürmeden nasıl onlarla muhatap olurum."

"Olacaksın. Onlar nasıl şimdiye kadar senin iş arkadaşın ise bundan sonra da öyle olacak. Sadece onlar nasıl bizi kullandılarsa bizde onları kullanacağız."

Hale "Nasıl?"

"Neyin haberde duyulmasını istiyorsak onları söylemelerini sağlayarak."

Hale "Bunu nasıl yapacağız?"

"Eğer gerçekten vicdanları ile konuştuysam hiç bir entrikaya gerek kalmayacak ama istediğim noktaya değinememişsem diye ikisini de davadan bir nebze olsun uzaklaştırdım. Osman müdür bu konu ile kararını verene kadar hiç bir şey bilmiyor gibi yapacağız. Anlaştık mı? "

Karşındaki ikili beni onaylayamadan odaya bir polis memuru girdi. Sessizce söylemeye geldiği şeyi bekledik.

"Amirim emrettiğiniz gibi robot resimde olan iki kişiyi sorguya aldık."

"Murat sen birinin sorgusuna gir, ben diğerinin."

"Tamam amirim."

Sorgu odasına girmeden önce sorgulayacağım kişinin dosyasını biraz inceledim. Koray Arslan. Adam dövme, kaçırma, tehdit etme gibi bir sürü sabıkası vardı. Tacizden de bir iki yıl yatmıştı. Hatta sırf bu taciz iddiasından dolayı askeriyeden kovulmuştu. 

Düşünceli bir şekilde sorgu odasına giderken telefonum çalmaya başladı. Arayan Ferit'ti. Alper bilmem gereken yeni bir görev vermiş olmalıydı. Hızlı bir şekilde cevapladım aramayı. Ferit'te hızlı bir şekilde anlatmaya başladı zaten.

"Abi bilmen gereken bir gelişme var."

"Anlat dinliyorum."

"Alper yaptığın açıklamadan sonra oldukça telaşlandı. Bir kadını arıyor. İsmini öğrenemedim ama kadını bulan kişiye ödül vaat ediyor. Oğlunu da güvenli eve gönderdi."

Oğlu mu? Birinin onu öldüreceğini düşünüyor olmalı. Yoksa neden onu saklamak istesin ki? Demek ki katil onlardan biri değil. Onlar katilin cezalandırdığı kişiler sadece.

"Tamam Ferit sen gözünü kulağını iyi aç. Kadının kim olduğunu öğrendiğin gibi bana haber ver. Bir şey öğreneceğim diye de kendini tehlikeye atma!"

"Tamam abi."

Öğrendiklerimi düşünmeyi daha sonraya bıraktım. Sorgulamam gereken biri vardı. Aklımı başka soru işaretleri ile doldurmama gerek yoktu. 

Sorgu odasından içeri girdiğimde masada öylece oturmuş olan iri yarı adamı gördüm. Boyu en az 1.90 falan olmalıydı. İnsan irisi derler ya öyle bir şeydi. Sakince karşısına geçip oturdum. Şuanda o bir suçlu değildi. Maktul olmak üzereydi hatta. Sanki sohbet edermiş gibi sorguya başladım.

"Neden burada olduğunu biliyor musun?"

Koray'da en az benim kadar sakince cevapladı.

"Katilin bizden biri olup olmadığını öğrenmeniz için."

"Katilin sizden biri olduğunu düşünmüyoruz."

"O zaman neden herkesi ifadeye alıyorsunuz?"

" Maktullerin ikisi sizden biri olduğu için. Ölen adamlarınızın maktul Servet ile nasıl bir bağlantısı vardı öğrenmek için?"

"Ne o hâkimi ne de polisi tanımam ben. Onlar bizden bile değil. Nasıl bir hâkim ve bir polis bizden olabilir ki."

Söylediklerine inanmadığımı belli edercesine tek kaşımı kaldırdım. Karşımdaki ne demek istediğimi anlamadı. İlla söyletecekti yani!

"Bilmediğin bir şey için fazla eminsin sanki!"

Kafa karıştırmak için başka bir açıdan soru sormaya başladım. "Kim için çalışıyorsun?"

"Kendim için."

"Kim sana para veriyor?"

"Alper abinin mekânında güvenlik görevlisiyim. Yani paramı o veriyor."

"Benim paramı da devlet veriyor ve ben onun için çalışıyorum. Yani sen de Alper için çalışıyorsun."

Bu söylediklerime cevap beklemedim. Masanın üzerine koyduğum dosyayı göstererek ekledim.

"Burada ne yazıyor biliyor musun? Askeriye de astsubaymışsın. Taciz davasından dolayı işine son verilmiş. Daha sonra Alper'in yanında güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başlamışsın. Onun için adam tehdit etme kaçırma yaralama gibi suçlarında var."

"Taciz bir iftiraydı."

"Bir iftira yüzünden mi 3 yıl 7 ay hapis yattın?"

Artık gerilmeye ve öfkelenmeye başlamıştı. Kıvama gelmişti yani.

"Nereye gelmeye çalışıyorsunuz?"

"Diyorum ki yalan söylemeyi beceremiyorsun. Hâkim ve polisin sizin adamınız olduğuna dair zaten kanıtlarımız var."

"Benden onların neden öldürüldüğünü öğrenmek istiyorsunuz."

İşte sohbetin en verimli noktasındaydık. Kafamdaki bir düğüm çözülecekti.

"Evet. Servet ile ikisi ne yaptılar?"

"Bilmiyorum."

Geri adım atması beni sinirlendirmişti. Belki birazcık zorlamak gerekirdi.

"Sedat gibi mi?" Sırtımı sandalyeye yaslayıp şöyle bir süzdüm onu ve devam ettim. "Bakıyorum da alnına bilmiyorum yazısı baya iyi yakışır."

"Katilin beni de mi öldüreceğini söylüyorsunuz?"

"Katil mi?"

Alaycı bir gülüş sergiledim. Benim şuan ki büründüğüm hali bilen herkes benim psikopat olduğumu söylerdi. Bakışlarımla ses tonumla olsun onlardan bir farkım yoktu. Yıllarca katillerle çalışınca onları taklit etmekte çok zor olmuyordu.

"Buradan çıkınca bir ihtimal alnına bir kurşun yediğini. Üzerine ufak bir not bırakıldığını düşün. Herkes seni öldürenin o katil olduğunu düşünür. Başkası yapmış olsa bile."

Bir anlık gözlerinden korku geçti. Hızlıca bunu gizledi ve karşı saldırıya geçti

"Beni tehdit mi ediyorsunuz? Avukata ihtiyacım var gibi duruyor. Avukatım olmadan konuşmayacağım."

"Yani bir şeyler biliyorsun."

"Avukatımı arar mısınız?"

Tepemde akbabaların ötmesini isteseydim bu işlere hiç kalkışmazdım be Koray. Yanlış ata pardon akbabaya oynuyorsun!

"Alper ile nasıl bir anlaşmam var biliyor musun? Ben sizi özgürce sorgulayacağım oda fuhuştan içeri girmeyecek. Elimdeki delili görmezden geleceğim. Sence arasan avukat gelir mi?"

Artık anlamıştı. O çok güvendiği patronun onu yalnız bıraktığını. Alper'in kendini kurtarmak için her şeyi yapabileceğini. Bu çözülmesine yetmişti.

"Bir psikolog vardı. Büyük bir davayı başlatacak bir ipucu bulmuştu. Onu susturdular üçü."

İşte böyle şimdi işe yarar şeyleri anlatmaya başlamıştı. Dosyada ki üç robot resmi çıkarıp önüne koydum. Biz üçüncü kişiyi bulamamıştık ama belki o tanıyor olabilirdi.

"Üçünüzün gidip o psikoloğu tehdit ettiğinizi biliyoruz. Bu üçüncü kişi kim?"

"Bir mühendis o. Alper abinin şirketinin genel müdürlüğünü yapıyor. Adı Ali Aldemir."

Anlamak için sordum "Yani işlerin temiz görünen kısmını yönetiyor."

"Öylede denebilir. İlk başlarda o da bizim gibiydi. Sadece elemandı. Sonra çok hızlı yükseldi. Okumuştu sonuçta abinin daha çok işine yarıyordu. Birde Alper abinin oğlunun arkadaşıydı."

Aklımda yeni bir soru oluştu ama hepsini sırayla soracaktım.

"Bu psikolog neyin ipucunu buldu?"

"Komiserim ben bunu söylersem buradan çıkışta beni yaşatmazlar."

"Zaten yaşama ihtimalin az. Katil o psikoloğun ölümüne neden olan herkesi bitiriyor. Sizde o konvoydasınız. Normalde yapmazdım ama maktul olmanızı istemeyiz."

Sıkıntılı bir iç geçirdi.

"Bir tecavüz olayıydı. Sungur abinin işe sokmaya çalıştığı kızlardan biri hastasıymış psikoloğun. Ona yapılanı anlatmış."

"Posta posta söyleme lan kız kim?"

"Kız kim bilmiyorum ama eğer konuşsaydı Alper'in oğlu içeride olurdu."

"Başına ödül koyduğu kız o kız mıydı?"

Bunu bilmeme şaşırmıştı. Artık hiç bir mimiğini gizleyemiyordu.

"Evet. Dört yıl önce Ali ve Kaan'ın arkadaşıymış kız. O zamanlarda iç kapıda görevliydim ben. Bir konuşmayı duydum sadece. Oğluna ne yaptın diyordu. Sanırım tecavüz etmişlerdi. Baya sinirlenmişti bu olaya Alper."

"Sadece oğlu ve Ali mi? Başka kimlere vardı?"

"Sungur birini gözüne kestirdiyse o kişi ondan kolay kolay kaçamaz. İlk bir ay boyunca satmadığı kişi kalmaz. Ali ve Kaan ilk olmuştur ama sonu olmamıştır. İlk zamanlar altın dönem kabul edilir bu alemde."

"Sıçtırma şimdi alemine de altın döneminize de! Sende kullandın dimi bu kızı!"

"Hayır, komiserim yok öyle bir şey."

İnanılacak hiçbir yanı yoktu. Zorlamadım daha fazla kendi fikrimde ısrar ettim ama.

"O kızı hepiniz kullandınız. Şimdi de onu arıyorsunuz. Kızı tanıyorsunuz. Kim o kız."

"Ben kızı hiç görmedim komiserim. Ali o kızı çok yakından tanıyordu. Kızla bir hesabı olduğunu söylemişti. Kız başına gelen her şeyi hak etmişti ona göre."

"Kız kim?"

"Ben duyduklarımı biliyorum sadece komiserim. Bilirsin bizim işlerde çok soru soranları sevmezler. Canımı seviyorum."

"Canını gerçekten seviyor olsaydın bu işlere bulaşmazdın. Sende bu yolun yolcususun palavra okuma bana."

tereciye tere satıyordu sanki. Koray'dan başka bir şey çıkmayacağına karar verdim. Eşyalarımı toparlayıp sorgu odasından çıktım. Masasında hala üçüncü kişiyi arayan Hale'nin yanına gittim.

"Adı Ali Aldemir. Alper'in şirketinde genel müdürmüş."

"Şu yani inşaat projesinin başında olan Ali Aldemir mi?"

"Hangi proje bu?"

Hale bilgisayardan birkaç haberi inceledikten sonra durdu. Haberde büyük bir yerleşim alanı hazırlığı vardı. Şimdiden birçok ev satılığa çıkmıştı bile. Söylenenlere göre son yüzyılın evleri olacaktı. Kim bilir bu işin alt yüzü olarak neler planlamışlardı. Resimlerin birçoğunda Ali en önde yer alıyordu. Alper'in mühendisi olduğunu doğruluyordu bu gördüklerimiz.

Hale kendi kendini suçladı. "Nasıl fark edemedim o olduğunu?"

"Her şey herkesin aklına hemen gelmiyor işte." diyerek onu teselli etmeye çalıştım.

"Bu adamı da sorguya almak Alper'i almak gibi olmasın. Böyle bir projeyi yapması için herkese izin vermezler."

Hale düşüncelerinde haklıydı. Alper bu adama oğlu kadar olmasa da değer verdiği kesindi.

"Doğru yine de denemekten zarar gelmez."

"Gidip alalım o zaman adamı. Bende daha yeni gelmiştim oysaki."

Ses arkamdan gelmişti. Arkamı dönüp baktığımda bizim departmanda çalışmayan bir kadını gördüm. Hale'nin de benimde yüzümüzde anlamsız bir ifade oluştu. Genç kadın bunu fark ederek bana elini uzattı. 

"Ben Arzu Aksoy bir süre beraber çalışacağız. Merak etmeyin size zorluk çıkartmam. Seri cinayetleri çözmekte iyiyimdir."

O eli sıkmasam ayıp olmazdı umarım. Çünkü o eli sıkamayacak kadar keyfim kaçmıştı. Bu merkezdeki mutlu günlerimizde buraya kadardı. Bize hayatı zehir edecek birini göndermişlerdi. Hatta açık açık sizin için geldim diyebilecek birini.

 

---------------------------------------

Yeni bir bölümle karşınızdayım. Hala ilk bölümdeki kadar heyecanlı mısınız?

Size benim sormaktan zevk aldığım ama sizin duymaktan zevk alıp almadığınızı bilmediğim soruyu soruyorum.

Sizce katil kim?