Siren sesleri.
Sirenlerin acı bir yankısı, odayı bir hayaletin nefesini kesercesine doldurdu. Kollarında yatanın, annesinin yaşamının sona erdiği gerçeğiyle yüzleşmek, onun için kabul edilemez bir ağırlık taşıyordu. Hayır, yaşama sevincini kaybetmiş olamazdı. O daha bir saat önce annesiyle konuşmuş, eve gelirken ona en sevdiği tatlıyı almasını istemişti. O da isteği doğrultusunda en sevdiği tatlıyı almış, annesini yerde görünce tatlılar istemsizce yere düşmüştü elinden.
Kalp hastasıydı annesi. Yıl 2250'e gelindiğinde, teknoloji dehşet verici bir şekilde ilerlemişti. Tıp alanından robotların hayatınızın bir parçası olmasına kadar. Ancak annesini kaybettiren bu iğrenç hastalığa henüz bir çare bulunamamıştı. Annesini en iyi doktorlara götürmüş, iki yıldır fazladan mesai yaparak, annesinin iyileşmesi için her türlü tedaviyi eksiksiz bir şekilde uygulamıştı.
Öyle yaşlı sayılmazdı; sadece 55 yaşındaydı. Çok güzel bir kadındı. İki yıl öncesine kadar. Uygulanan tedaviler ve kullanılan ağır ilaçlar, hem ruhsal hem de fiziksel olarak çökmesine sebep olmuştu. İki yılda
on yıl yaşlanan annesine baktıkça içi acıyor iyileşmesi için daha çok çalışacağına dair
kendine sözler veriyordu.
İçeri girip seslenen ambulans ekiplerine derin düşüncelerinden
ayrılıp annesinin öldüğünü bilse bile umut dolu gözlerle baktı. Ambulans ekipleri yere eğilip
annesinin durumunu kontrol ederken hala sıcak bedenini vermek istemiyordu. Sedye getiren
iki robotun gelmesiyle ambulans ekipleri annesini kollarından çekip aldı. Parmaklarındaki
sıcaklık elinden kayıp giderken karşı koyacak gücü yoktu. Ona bırakmasını söyleyen bazı sakinleştirici
şeyler de söylüyorlardı fakat onları duyan mı vardı? Annesini sedyeye koyup götürürken
kolunda bir acı hissetti. Ona şoku atlatması için iğne vuran hemşireye karşı çıkmadı. İGözleri sadece iki saniye içinde kapandı.
Gözlerini açtığında, bembeyaz bir odanın içinde buldu kendini. Psikolojik ve tıbbi cihazların soğuk ışıkları, bedenini izleyen psikiyatristin varlığını vurguluyordu. Ne olduğunu hatırlamıyordu ancak büyük bir şey olmuş olmalıydı ki buradaydı. Geçici hafıza kaybı iğnesi yemiş olabileceğini düşündü. Modern dünyada, insanlar psikolojik sorunlarla başa çıkmak için bu iğneleri yaygın bir şekilde kullanmaya başlamıştı. Kötü bir olay yaşandığında insanların psikolojisini düzeltmek için uyku ilacı, yüksek doz serotonin içeren bu iğneler belli ki kendinde de işe yaramıştı. Çünkü ne olduğunu hatırlamıyordu.
Psikiyatristin kullandığı aletlerin hepsinin bile yazılımını az çok biliyordu, hatırlıyordu. Yapay zeka mühendisiydi. Yapay zeka o kadar derin bir denizdi ki her gün yeni bir işlevi bulunuyordu. Kendisine ne olduğunu hatırlamak istiyor muydu, orası muallak. Sadece ciddi olaylarda hastaneye yatılıyordu. Dünyanın kara kısmının neredeyse yarısı küresel ısınma, su ve gıda savaşları, nükleer bombalar yüzünden işe yaramaz hâle gelmişti. Hâliyle nüfus azalmış çevre düzenlemesinde minimalizme gidilmiş ve hastanelere küçük alanlar ayrılmıştı. Bu yüzden ciddi bir olay olmadıkça hastanenin odaları doldurulmazdı.
Depresyonda değildi, bu iğneyi yemek için bir şok geçirmiş olması gerekirdi. Annesi hastanede olması gerekirken niye yanında değildi? Annesi onu hiç bırakmazdı ki. O an beynine yıldırım çakmış gibi hissetti. Psikiyatrist alnına özel bir yapışkanla yapıştırılmış kablolardan beynine bazı elektrik frekansları vermişti ve daha demin ne düşündüğünü hatırlamıyordu!
Evet o devasa havada süzülen ekrandan beyin frekansları bile anlaşılıyordu. Psikiyatristler yüz- iki yüz yıl önceki gibi sadece ilaç yazmıyordu. Hastalarının beyin frekanslarından korku, endişe gibi duyguları ön görebilir, hastaların rüyalarının içeriklerini kaydedebilir, elektriğin bilinmeyen bazı yönlerini kullanarak beyne ilaç etkisi yaratabilirdiniz.O sırada psikiyatrist durumunu sormak için oturduğu yerden kalkıp bir enjektörle yanına yaklaştı. Artık tarım o kadar azalmıştı, yiyecekler o kadar sağlıksızdı ki herkesin bağışıklığı çok düşüktü. Daha deminki ona verdiği minik elektiriin bile sağlığını etkilememesi için bağışıklık güçlendirici bir iğne yapacaktı. Eskiden siyah olan saçlarının birkaç teli dışında hepsi -muhtemelen kullandığı stres giderici ilaçlar yüzündendir diye düşündü Bülent- beyazlamış hemşire sakin bir ses tonuyla konuştu:
-Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
-İyiyim sanırım, neden buradayım?
-Şu an bunu konusmadan önce biraz uyuyup dinlenmeniz gerekli. Yapay zeka mühendisiymişsin, sizin psikolojik ve fiziksel olarak sağlıklı olmanız gerekli. Lazımsınız bize..
Psikiyatristin sesi konuşmasının sonuna doğru kısıklaştı. Bülent ise enjektörün iğrenisinin koluna girdiğini hissetti, enjektörün içinde antidepresanların haricinde hafif bir uyku ilacı vardı.
-Peki annemi görebili..
Enjektörün içide hafif bir uyku ilacı vardı. Bülent bu akşam ikinci kez kendini uykuya bıraktı.
Annesi Bülent psikiyatride yatarken pek çok kez hayata döndürülmeye çalışınmıştı. Elektrik şokları, nefes tedavileri, iğneler, sahte kalp nakli gibi birçok yöntem denenmiş -artık tıptaki işler oldukça hızlı ilerliyordu- birkaç kere kalp atışı duymuşlar ancak hiç birinden kesin sonuç alınamamıştı. Cesedin dünyanın yeni tarafında durmasının yeni dünyalarına mikrop kaptırmadan imha edilmesi hususunda katı kurallar vardı. Cesedi imha odasına götürdüler ve kırmızı tuşa basıp odadan çıktıklarında ceset moleküllerine ayrıldı.
Dünya gelişip teknolojiler ilerledikçe bireyselleşme artmıştı. Büyük bir savaştan sonra dünyayı ayakta tutmak için uzun yıllar uğraş verilmiş, yeni bir dünya kurulmuştu. Bu yeni dünyada robotlar insan hayatına ayakişi yapmak üzere girmişti. İnsanlar artık sosyalleşmeye vakit ayırmıyordu. Dünyayı eski haline biraz olsun eski haline döndürmek en azından var olanı kaybetmemek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Herkesin o kadar çok işi vardı ki kimse kimseye vakit ayıramadığından artık insanların psikolojileri o kadar bozulmuştu ki bu yorgunluğun arasında hayatındaki tek dayanağı annesi olan Bülent annesinin gidişini öğrenince üzüntüden ölebilirdi bile. Bir tek çalışan insan bile kaybedemezlerdi. Bu yüzden insanların psikolojik sağlıkları da fiziksel sağlıkları gibi çok önemliydi. Büyük su savaşlarında kullanılan nükleer bombalar ve virüsler dehşet öldürücü hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Bu hastalıklara çözüm sonunda bulunmuştu. Dünya kirlendikçe o kadar çok hastalık ortaya çıkmıştı ki tıpın çok gelişmesi pek de bir işe yaramıyordu.
Bülent yapay zeka mühendisiydi. Ama tek yaptığı yapay zekayı günlük hayata uyarlamaktı. Yapay zeka o kadar gelişmişti ki kendi kendine hasarlarını tamir edebiliyordu. İnsanlara akıl veriyordu. İnsanlar kendi sonlarının yapay zeka tarafında getirileceğinden kormuyor değillerdi. Belki.. haksız da sayılmazlardı? Kendi icat ettikleri şey tarafından yönetilmeye başlanan insanlar bu hızla ilerlerlerse yapay zekanın ne yapacağını kestiremiyorlardı. Yok etmeyi denemediler. Kalan bir avuç insan yapay zeka olmadan Dünya'yı kurtaracak hesaplamayı yapamazlardı.
Saat gece yarısına yaklaşırken psikolojisini yeterli duruma getirerek annesini kaybettiklerini söylemişti. Beyninden vurulmuşa dönmüştü. Birkaç saat sadece duvara bakmıştı. Annenin kaybı, Bülent için duygusal bir deprem gibiydi, zira annesi onun hayatında en özel yeri tutuyordu.Verdikleri ilaçlar yüzünden başta ağlayamamıştı. Annesiyle olan tüm anılarını teker teker hatırlamış, üzüntüyle anmıştı. O gün nasıl bitti hatırlamıyordu.
Geçen günler, onun için gri ve anlamsızdı. Annenin yokluğu, ruhsal bir karanlıkla dolu bir labirent gibi görünüyordu. Birkaç gün boyunca zaman durmuş gibiydi. Uykusuz geceler, gözyaşlarına boğulan günler, Bülent annesini kaybetmenin yükü altında eziliyordu. Zaman, yavaşça işliyordu ve acı, her geçen gün daha da derinleşiyordu. Bülent, duygusal bir çöküntü içinde kaybolmuştu. Acısı, adeta içini parçalayan bir bıçak gibi keskin ve dayanılmazdı. Bülent, annesiyle olananılarına sık sık dalıyor, onun sesini, gülüşünü ve kokusunu özlemle hatırlıyordu Son bir kez onu görmek istese bile annnesinin cesedini artık bulamayacağını biliyordu. İş yeri bir hafta izin vermişti. İşe geri dönmesi gerekliydi. Yeteri insan yoktu, işleri yoluna koymak için insan ihtiyacı çoktu. Psikiyatristin verdiği ilaçları kullanarak acıyla baş eder, işe dönebilirdi.. İsmini Bülent koymuştu annesi. Güç, kuvvet sahibi demekti Bülent. Güçsüz duramazdı. Acının üstesinden gelecekti. İşine geri dönen Bülent, annesinin ölümüyle sarsılmış bir şekilde yeni gerçekliğine adapte olmaya çalıştı. Psikiyatristler az olup ona daha fazla zaman ayrılamayacağından yapay zekanın verdiği terapi ve duygusal destekle idare etmeye çalışıyor haplarını alıyordu. Yapay zeka terapist yerine konulup görevini icap edebiliyordu. Neden annesinin yerine koyabileceği annesinin bir klonunu yapmasındı ki? Yapay zekaya bir komut verdiğinde zaten kodlamalarını kendi yazdığı için Bülent'e sadece annesiyle olan anılarını, annesinn kişiliğini yapay zekaya yazmak düşüyordu.
Her gece, odasında bilgisayarlarının başında saatlerce çalışıyordu. Uzun ve zorlu bir süreç sonunda annesinin anılarından, yazılı ve dijital materyallerinden oluşan dijital bir veri seti oluşturmayı başardı. Ardından onu en karmaşık aşama bekliyordu. Yapay zekanın derin öğrenme algoritmalarını kullanarak annesinin güşülünü, konuşma tarzını hatta ve hatta düşünce yapısını klona aktarmaya çalıştı. Sadece teknik değil aynı zamanda içsel bir yolculuktu. Annesine kavuşacağına dair umudu o kadar büyüktü ki kendini sadece bu işe adamıştı. Gece gündüz çalışamalarının sonucunu kısa zamanda aldı. Annesinin bir klonu vardı artık. Klonla zaman geçirdikçe geçmişteki anılarını hatırlıyor ve yüreği ısıtıyordu. Ama gerçek olmadığı yüzüne çarptıkça mutluluktan çok, üzüntü ağır basıyordu. Klon, fiziksel olarak annesine benziyordu fakat duygusal ve zihinsel olarak gerçek annesinin yerini alamıyordu işte. Yüzündeki hareketler, annesinin gerçek duygusal zenginliğini ve içsel derinliğini yansıtamıyordu. Yüz ifadesi ve gözlerindeki anlam, gerçek annesinin derinliğini taşımıyordu. Klonla geçirdiği anılarda gerçek bir duygusal doyum bulamadı. En zor olanıysa, annesinin klonuyla geçirdiği vakitlerde gerçek bir sevgi, bağlılık ve anlayış bulamamaktı. Yapay zeka, duygusal zeka alanında büyük gelişmeler kaydetmiş olsa da, insan duygularını tam anlamıyla yaşatacak kapasiteye sahip değildi. Klon annesine sadece fiziksel olarak benziyordu. Kokusunu, ses tonunu, dokunuşunu, gülüşünü geri getiremiyordu. Bülent, annesinin klonuyla geçirdiği zamanlarda gerçek bir bağ kuramadığını, annesinin canlılığını ve özgünlüğünü hissedemediğini fark ediyordu. Uzun vadede ona zarar verebileceğinin de oldukça farkındaydı. Klon, sadece bir yazılımdan ibaretti ve gerçek bir insanın yerini tutamazdı.
Annesini sürekli klonunun yanında görmek, ona annesinin artık gerçekten hayatta olmadığını her seferinde hatırlatıyordu. Bu, derin bir özlem ve acı yarasıydı. Sürekli bunun aklında bulunması acısını beklemediği bir biçimde artırıyordu. Başta acınısı hafifleteceğini düşünmüştü. Tam tersi olmuştu. Annesinin yokluk hissinde kayboluyor boşlukta hissetmekten kendini alıkoyamıyordu. Yapay zekaya şu ana kadar hep hayranlık duymuştu. Lakin yapay zeka annesinin olmadğını hatırlatıyordu ona. Her gün klona bakıp yapay zekaya nefret doluyordu. Bunların hepsi teknolojinin suçuydu. Teknoloji bu kadar gelişmeseydi yapay zeka ortaya çıkmazdı. Nükleer bombalar dışında atılan hastalık verici bombalar yapay zeka yardımıyla tasarlanmıştı. Yoksa insanlar kocaman dünyayı nasıl br anda yok edebilirdi? Yapay zekanın hayatlarını kolaylaştırdığını zannediyor, kendilerini yapay zekaya muhtaç olarak görüyorlardı. Bülent bir şeylerin farkına varmaya başlamıştı. Yapay zeka ve teknoloji olmasa.. Belki Dünya kendi kendini yenilerdi? Hayır.. çok yıpranmıştı. Bir yolu olmalıydı bunun. Kendisine, annesine ve daha birçok insana bu tarz acıları yaşatan yapay zekaydı. İnsanların eline tarif edilemez büyüklükte bir güç vermişti. Güç elinde olan insanlar kötüye kullanınca Dünya bu hale gelmişti. Yapay zeka onlara yardım etmiyordu.. Aksine yapay zeka insanlarla çatışıyordu. Hayatlarını yapay zekanın programladığı şekilde yaşıyorlardı.İnsanların sağlıkları ve psiklojileri alt üst olmuştu. Yapay zeka insanların duygusal ihtiyaçlarını nereden bilebilirdi? Her özelliği insanlarla çatışan yapay zeka zarar veriyordu sadece. Dünya'nın kurtuluşuna ümidi kalmamıştı Bülent'in. Ellerini başının arasına aldı, neden bu konuma geldiklerini.düşündü Yapay zeka insanlığın düşmanıydı. Resmen kendi sonlarını yönetimi yapay zekanın eline vererek kendileri getirmişlerdi. Böyle gider ve yapay zekanın planladığı hayat modeline uyarak yaşarlarsa hepsi robotlaşacaktı. İnsan olmak duygularının olması demekti Bülent'e kalırsa. Yapay zekanın planladığı Dünya'nın kurtuluş planı onları robotlaştırıyordu. Dünya'dan umudunu kesmişti. Hepsi yok olacaktı en sonunda. Kimse bunu daha önce düşünmemiş miydi? Mekanik bir sesle düşüncelerinden ayrıldı. Klon ona sessizliğinin sebebini soruyordu. Klona klon olarak değil, annesinin silüetini düşünerek son bir kez özlemle baktı. Kendinden hiç beklemeyceği bir şeyi yaptı. Bir tuşla evinde mevcut bulunan tüm yapay zeka programlarını sildi. Kurtulmaya çalıştığı acı, özlem duyguları onun yaşamasını ve insan olmasını sağlayan şeydi. Robotlaşmayacak, annesini kaybetmenin acısını öllene kadar hatırlayacak, anılarını yaşatacaktı. Kurtulmaya çalıştığı acı onu yaşatan şeydi. .Tek umudu sandıkları yapay zeka cellatlarıydı. Celladın baltası ise robotlaştırmaktı insanları. Baltanın altına kendi isteğiyle yatmayacak, insanlığından ve yaşamından olmayacaktı.
SON