RUH ÇAĞIRMA SEANSI

17 ekim 2005 günlerden pazartesi… Adam, Sue, Laszlo, Elijah, Jo adında beş genç yeni okullarına doğru birbirlerinden habersiz yavaş yavaş yaklaşıyorlar .  Yüzlerinde hafif heyecan, ama heyecanlarından  daha çok merak duygusu göze çarpıyor. Akıllarında ‘’Acaba bu okulda beni neler bekliyor, nasıl arkadaşlarım olacak?’’ gibi bin bir türlü sorular dolaşıyor. Aslında bu soruların cevaplarını okula girdikten sonra yavaş yavaş vermeye başlayacaklar ama asla hayatlarının tamamen değişeceğini tahmin edemezler. 

Okula ilk giriş yapan Jo'ydu. Çünkü o tam bir disiplin abidesi. Hiçbir işini baştan savma yapmaz ve randevularına asla geç kalmaz. İşte bu yüzden okula tam vaktinde geldi ama heyecanı bu özelliğinin önüne geçti ve üniversitenin tam ortasında öylece kala kaldı. Bir süre öylece durup buradaki yeni umutları ile ilgili hayallere dalmışken arkadan okula ilk günden geç kalmak istemeyen Adam, Jo ile sert bir çarpışma yaşadı. Bu çarpışma ile ilk büyük tartışmada başlamış olur. Jo sinirli ama şaşkın bir edayla:

-Ne bakıyorsun öyle beni yerden kaldırmayı düşünmüyor musun?  Adam ise gayet alaycı bir tavırla:

-Hem girişte öylece duruyorsun hem de bana mı kızıyorsun? Şu yaşa gelmişsin yerden kendi başına kalkamıyor musun yani? dedi. 

Jo gayet sinirli bir şekilde kitaplarını toplayarak ayağa kalkıp üstündeki toprak parçalarını silkeleyip sert bir bakış atarak:

-‘’Kendini beğenmiş ukala’’ diyerek oradan hızla uzaklaştı.

Neredeyse ilk ders başlamak üzereydi ve herkes sınıflarında yerlerini aldı. Ama iki kişi hala sınıfta değildi. Bunlar ise az önce kavga eden Jo ve Adam’dan başkası olamazdı.İkisi de koridorda koşar adım sınıfa yaklaştılar ve aynı anda kapıdan geçmeye çalışarak bir kez daha birbirleriyle sinirli bir şekilde bakıştılar. Tartışma çıkmasını istemeyen Jo önden Adam’ın geçmesi için yol verdi. Adam Jo’nun bu hareketine karşılık :

-''Teşekkür ederim küçük hanım!'' diyerek sınıfa girdi.Ancak sınıfta iki kişilik yer boştu.Mecburen yan yana oturmak zorunda kalan Jo ve Adam iyice birbirlerine sinir olmaya başladı.

Aniden hocanın girmesiyle derslik sessizliğe büründü.Ama bunu fark etmeyen ve kızların dikkatini çekmeye çalışan Laszlo yüksek sele konuşmaya başladı ama kızların dikkatini çekemeden herkesin içinde rezil oldu.Çünkü daha ilk saatte derslikten atıldı. Aslında Laszlo kişilik olarak rahatına düşkün , kendinden başka kimseyi önemsemeyen biridir. Bu yüzden derslikten atılması ilk defa başına gelmiyordu. Bu yüzden bu durumu fazla kafasına takmadı.

İlk dersin çıkışında Bobby arkada sessizce oturan ve ders arasında bile dışarı çıkmayan kırmızı yanaklı (galiba utandığı için kızarmıştı) biraz kısa boylu ama boyuna göre kilosu gayet yerinde olan Sue ile tanışmak için can atıyordu. Sanırım ondan biraz hoşlanmıştı ve yanına giderek:

-Merhaba ben Bobby ama arkadaş ortamında kısaca Bob derler. İstersen sende bana Bob diyebilirsin. Kızmazsanız adınızı öğrenebilir miyim acaba? Sue utangaçlığının vermiş olduğu bir kekelemeyle:

-''Şe.. şee...şey adım Sue. Tanıştığıma memnun oldum.''Gülümseyerek başını öne eğer ve çantasını kurcalamaya başlar. Bobby tekrar konuşmak için:

-''Bugün yeni arkadaşlarla kaynaşmak için parti vermeyi düşünüyorum. Sende bize katılmaya ne dersin? Gerçekten bize katılırsan çok mutlu olurum. Seni bekleyeceğim.'' diyerek yerine geçti.

İlk günün vermiş olduğu heyecan büyük bir yorgunluk ve yeni insanlarla tanışmanın mutluluğuyla bitmek üzereydi ama Bobby bugün yeni arkadaşlarla tanışma partisi verecekti. Daha ilk günden kimse asosyal izlenimi yaratmamak için herkes o partiye gitme kararı almıştı. Ama Sue'nun aklında hala birtakım soru işaretleri vardı. Çekingenliği yüzünden tek başına partinin bir köşesinde oturmak istemiyordu. Ama gitmese de yaşlı büyük annesiyle oturup sohbet edecekti. Düşündü taşındı ve gitmenin daha iyi bir fikir olduğuna karar verdi. En azından biraz da olsun eğlenebilirdi.

Saat 22:30... Bobby varlıklı bir ailenin çocuğu olduğu için partiyi villalarının havuzlu bahçelerinde yapıyordu. Mekan gayet ihtişamlı gözüküyordu. Her yere rengarenk ışıklar hakimdi. Daha kapıdan girmeden parti havası insanın içini sarıyordu. Yavaş yavaş herkes gelmeye başladı ve neredeyse tüm dönem Bobby'lerin havuzlu bahçesinde toplanmıştı.

Partiye en son katılan kişi Elijah oldu. Partiye gelişi muhteşemdi. Daha içeriye girmesiyle bütün gözler onun üzerine çevrildi. Elijah gayet yakışıklı ve karizmatik biriydi. Ailesi pek varlıklı sayılmasada oğullarının okuması için elinden geleni yapmıştı. Oğulları da gayet çaba harcamış ve iyi bir üniversiteye girebilmişti. Kültür seviyesi dönemdekilerden oldukça yüksekti, okumayı seviyordu. Sayısız kitap okumuştu bu güne kadar ama öyle kitabı okuyup unutanlardan da değildi. Kitaplar hakkında konuşmaya bayılırdı. İyi bir film arşivide vardı. Ayaklı kütüphane de denilebilir ona...

Bobby'nin gözleri Sue'yu arıyordu ama Sue henüz partiye gelmemişti. Acaba gelmeyecek miydi? Bobby zaman ilerledikçe artık umudunu yitirmişti. Sue ile vakit geçirmek için bir anda karar verdiği partiye niçin gelmiyordu? diye aklından sorular geçerken Sue'yu Elijah'a hayran hayran bakarken gördü. Sue öyle dalmıştı ki Elijah'a Bobby'nin ona seslendiğini bile duymadı. Bu olay Bobby'yi derinden etkilesede ağır adımlarla Sue'ya doğru ilerledi. Ama ona ne diyecekti? Tam bunları düşünürken birden:

-''Hey, Merhaba... Geleceğini tahmin etmemiştim. Beni çok mutlu ettin (!)''  gibi sözcükler dökülmeye başladı ağzından. Sue:

-''Iııı...ııı aslında çok kararsız kaldım ama sonra partiye gelmenin oturup büyük annemle sohbet etmekten daha cazip olduğuna karar verdim ve geldim işte.'' diyerek gülümser. Bobby:

-Nasıl eğleniyor musun bari? Parti nasıl, ortam nasıl?

-Eğlenceli yani beklediğimden çok çok güzel. Daha kapıdan girmeden parti atmosferi her tarafa yayılmıştı.

-''Eğlendiğine sevindim.''  Onu uzaktan izliyebilmek için ''Diğer arkadaşlarla da biraz ilgileniyim, ev sahibiyim ne de olsa kötü izlenim bırakmak istemem.'' diyerek biraz uzaklaşıp Sue ve Elijah'ı izlemeye başladı.

Zaman hızla geçerken artık hayatlarının kökten değişmesine de sadece dakikalar kalmıştı. Herkes hafiften sarhoş olmaya başlamıştı ve yavaş yavaş evlerine gitmek için yola koyulmuşlardı. Elijah, Adam, Jo, Laszlo,Sue hala birbirleriyle sohbet edip içkilerini yudumlamaya devam ediyorlardı. Laszlo birden bir önceki rezaletinden ders almamış gbi kızları etkilemek için (onlara ne kadar cesur olduğunu göstermek için yapsa da aslında bunu yapmaktan gayet korkarak):

-Burada bizler dışında da varlıklar var. Biz görmesekte hep buralarda bir yerlerdeler.. Belki de şuanda buradalar (garip garip korkunç sesler çıkararak). Hadi onları görebilmek için ruh çağıralım. Ama bunu yaparken sizlerinde yardımına ihtiyacım var. Bana yardım etmeye ne dersiniz? Adam:

-Ben eve gidiyorum siz ne yapcaksanız yapın? Jo:

-Hem ukala hem de korkak. Sen git zaten sana ihtiyacımız yok. Ben varım Laszlo. Elijah:

-Bende varım. Biraz korkmanın kimseye zararı olmaz. Sue:

-O zaman bende varım. (Bunu çok korkarakta söylese Elijah'a yakın olabilmek için yapmaya değerdi.) Bobby:

-Bende varım. Madem herkes bu kadar istiyor kırmak olmaz. Ama bu kadar kişi kabul ettiğine göre Adam' da bize katılır. Ne dersiniz arkadaşlar? Adam:

-Birincisi ben ukala falan değilim küçük hanım. İkincisi de korkmadığım için kalıyorum. Laszlo:

-O zaman herkes kabul ettiyse bize sessiz ve loş bir yer lazım. Çok sayıda muma da ihtiyacımız var. Bobby:

-Bizim garaj tam istediğin gibi bir yer. Salonda da çok fazla mum var yardım ederseniz taşıyabiliriz onlarıda. O zaman eğlence başlasın....

Onlar eğleneceklerini düşünüyorlardı ama hayat her zaman göründüğü gibi sonuçlar vermiyor. Hayatlarının kökten değişmesine saniyeler kalmıştı artık... Ruh çağırma maceraları hız kesmeden devam ediyordu ki birden mumlar kuvvetli bir rüzgarla söndü ve Bobby'nin kulakları sağır eden çığlığıyla herkes panik oldu. Işığı açmaya bile korkuyorlardı. Ama Bobby'den hiç ses gelmiyordu. Birkaç dakika öncesinde az da olsa inilti sesi geliyordu ama artık o da kesilmişti. Jo:

-Burası neden bu kadar ıslandı? Üstüm başım hep su içinde kaldı. 

Bunun üzerine Adam bunun kan olabileceğini düşünerek hemen ayağa kalktı ve ışığı aramaya başladı. Sonunda buldu ama açıp açmamak konusunda kararsız kaldı. Belki kan değildi ve Bobby bayıldığı için ses vermiyordu. Sonra birden daha korkunç şeyler düşünmeye başladı ya Bobby öldüyse ve Jo'nun dediği su kansa... En sonunda ışığı açmadan bunu anlayamayacağını düşündü ve ışıkları açtı. Ama korktuğu şey olmuştu Bobby'nin gözlerinden ve kafasından kan geliyordu ve ölmüştü. Bunu gören Sue ve Jo çığlık çığlığa dışarıya çıktılar.Laszlo'da onları yatıştırmak için hemen yanlarına çıktı. Bu arada çığlıkları duyan Bobby'nin annesi ve babası hemen garaja koşarak geldiler ve oğullarını kanlar içinde gören anne olduğu yere yığıldı. Babası ise hemen oğlunun yanına koştu ama iş işten geçmişti. Elijah'da bu sırada 911'i aradı. Adam'da zavallı kadını sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama oğlunun cesedinin çıkarıldığını gören kadın yine fenalaştı. Artık orada yapacakları birşey kalmadığı için herkes evlerine gitmek için yola koyuldular. Ama hepsi bunun nasıl olduğuna anlam veremiyorlardı. Bobby'yi öldüren neydi? Gerçekten bir ruh mu gelmişti? diye düşünüyorlardı. Sabah okulun karşısındaki kafede buluşmak üzere sözleşip evlerine dağıldılar.Ama hiçbiri bütün gece gözlerini bile kırpmadılar, hepsi bu konu hakkında araştırma yapmaya başladılar. İnternetten bu olay hakkındaki efsaneleri araştırdılar ve böyle bir şeyin mümkün olup olamayacağı hakkında bilgi toplamaya başladılar. İnternette birçok şehir efsanesi vardı ama herkes bunun imkansız bir şey olduğunu söylüyordu. Tüm efsanelerde de Bobby'e olanlara benzer hiçbir şey yoktu.Gerçi Laszlo bir tane benzer vaka bulmuştu ama yinede bunun nasıl olduğuna anlam veremiyordu. Bunu daha önce bir çok kez arkadaşları ile denemişti bugüne kadar kimseye bir şey olmamıştı. O da bunun imkansız olduğunu düşünsede Bobby'e olanlara anlam veremiyordu...

Tüm gece bu sorulara cevap aramakla geçti. Sonunda sabah oldu ve herkes sözleştikleri gibi kafeye gitti. Buluşma gece boyu araştırılanların tartışılmasıyla sürdü. Herkes olaylar karşısında fikirlerini öne sürdü. Ama elde hiçbir şey yoktu. Bugüne kadar öne sürülen şehir efsanelerinde bile Bobby'e olanlar hakkında bilgi yoktu. Ama şimdi ne yapacaklardı?..  Tam bu sırada Bobby'e bunların olmasına sebep olan Laszlo:

-''Aslında benim bir fik...'' Adam Laszlo'nun sözünü bitirmesine izin vermez:

-Sen sakın bir şey söyleme Laszlo. Bu olanların sorumlusu sensin. Sen ruh çağıralım demeseydin şu anda Bobby yaşıyor olacaktı. Jo:

-Bak ilk defa seninle aynı fikirdeyim. Ama birbirimizle kavga ederek bu soruna bir çözüm bulamayız. Tamam Laszlo suçlu ama bizde kabul ettik bizimde suçumuz var. Bobby acı acı çığlık atarken onu kurtarmaya bile çalışmadık. Jo'nun gözyaşlarına boğulduğunu gören Sue:

-Tamam ağlamakla ya da birilerini suçlamayla geçircek vaktimiz yok. Bir an önce Bobby'ye bunları yapan her neyse onu bulmalıyız. Bunun üzerine az önce sözü kesilen Laszlo:

-Ben bu gece Bobby'e bunları yapan şeyi bulmak için yola çıkıyorum. İnternette araştırdığıma göre Güney batımızdaki Pierre'de bu konuyu araştıran bir adam varmış. Oğlunu da bu şekilde kaybetmiş. Ama internette çok bilgi yok. Bu konu hakkında bilgi edinmek istiyorsak onu bulmalıyız. Bu yüzden bu gece o adamı bulup konuşacağım. Tek çaremiz bu...