Riyakar

Yüzüne vuran güneş ışıklarının bıraktığı o tatlı sıcaklıkla iç çekerek gülümsedi Ferda. 

 

Hocanın sesi uzaklardan gelen bir bağırış misali kulaklarına ulaşırken masaya sertçe düşen kitap darbesiyle sıçrayarak gözlerini açtı ve doğruldu. 

 

Yüzündeki mahmur ve şaşkın ifadeden kurtulmak için çabalayıp başında dikilen hocaya dikkat kesildi. 

 

-Yine bir yapı yöntemleri dersi. Ve yine uyuyan bir Ferda. Günaydın Ferdacığım!' hoca bunu aklıma yazdım diyerek bakıyordu adeta. Ferda ise artık hoca tarafından mimlendiğine emin olsa da konuştu.

 

-Özür dilerim hocam.' dedi. Hoca ise muziplikle karışık ciddi bir tavırla

 

-Özrünün kabul edilmedi. Bir daha aynı durumla karşılaşırsam seneye de görüşürüz Ferda Hanım' dedi.

 

-Evet arkadaşlar dersimiz bitmiştir. Ödev için odama gelebilirsiniz' diye ekledi. Hoca sınıftan çıkarken Ferda ise yanında oturan kızıl saçlarını tepesinde sıkıca toplamış disiplinli bir bale öğretmenini andıran arkadaşı Gamzeye baktı sitemle. 

 

-Hoca gelirse dürt demiştim gamze. İnsan bir uyandırır kızım ya'

 

Gamze yeşil gözleri ile Ferda'ya gülümseyip kolunu çimdikledi.

 

-Dürttüm kızım hatta böyle çimdikledim ama uyanmadın ben ne yapayım'

 

Ferda elleriyle başını tutup şakaklarındaki keskin ağrıyı dindirmek için hafifçe masaj yaptı. Gamze uzun zamandır tanıdığı genç kızın halini şıp diye anladı.

 

-Yine işini mi değiştirdin Ferda. Ne zaman başka bir işe girsen böyle oluyorsun. Çok mu yorucu?'

 

Ferda hiç sorma dercesine başını salladı iki yana.

 

-Akşam vardiyasında olduğum için eve çok geç geliyorum. Ondan sonra da böyle ruh gibi dolanıyorum işte. Dün tüm gece ayaktaydım. Her girdiğim yerde uyum sağlamak zaman alıyor. Bu yüzden işten çıkmaktan nefret ediyorum. O balon dudaklı olmasaydı böyle bir derdim de olmayacaktı.'

 

Gamze Ferda'nın tabirine gülerken eşyalarını toplayıp oturduğu yerden kalktı. Ferda da ona eşlik ederek ayaklandı ve amfiden beraber çıktılar. Üniversitenin krem rengi parlak fayans zemininde ilerlerken gamze derin bir nefes alarak konuştu. 

 

-Kantine gidip kahve alalım o zaman. Hem sen de ayılmış olursun. Ondan sonra da sakin bir yer bulur çalışırız biraz. Giremediğin derslerin notlarını falan alırsın' dedi ve yeşil gözleri ile arkadaşına samimi bir şekilde gülümsedi. Ferda ise onun bu teklifine 

 

-Sen cansın biliyorsun değil mi Gamze?' diye yanıt verdi ve arkadaşının koluna girdi. Beraber kantine doğru ilerlediler. 

 

Ferda için bu okulun en sevdiği yeri o görkemli arşiviyle kütüphane ve efsane mönüleriyle ünlü olan yemekhaneydi. Özellikle bu sebeplerden özel bir üniversite de okuma şansı yakaladığı için çok mutluydu. 

 

Fakat kantin için aynı şeyleri söylemek zordu. Zira bu zengin okulunda kantinden aldığı su bile çok pahalıydı. Özellikle Ferda'nın bürtcesindekiler için. 

 

Ama bazen kahve ve su gibi küçük şeyleri pahalıda olsa buradan almak zorunda kalıyordu. Onun içinde harcamalarını iyi kontrol etmesi gerekiyordu. 

 

Ferda düşünceli bir şekilde etrafına bakarken kahve sırası ilerlemiş ve iki genç kız kahvelerini alarak kantinin en tenha köşesine oturmuşlardı.

 

-Sana bir haberim var Ferda.' Dedi Gamze sevinçle. Ferda arkadaşını gülümseyerek süzdü. 

 

-Hayırdır Gamze Hanım. Yoksa tahmin ettiğim şey mi?' dedi Ferda manalı bir şekilde. 

 

-Aslında pek tahmin edilecek bir şey yok. Ben de beklemiyordum böyle bir şey olmasını çünkü. Aniden gelişti her şey' dedi Gamze. Ve Ferda söyleyeceği şeyi daha çok merak etmeye başladı. 

 

-Neymiş böyle aniden gelişen şey? Anlat bakalım' dedi. Gamze kahvesinden bir yudum alıp Ferda'ya kısa bir bakış attı. 

 

-Poyrazla çıkmaya başladık' 

 

-Öhhü öhhüü öhhü' Ferda duydukları ile birden öksürük krizine girmişti. İçtiği kahvenin boğazına dizildiğini hissediyordu. Sonunda kendine gelebildiğinde konuştu. 

 

-Hangi Poyraz' dedi anlamayarak. Böyle bir şeyin olmasına ihtimal vermek istemiyordu genç kız. 

 

-Kaç tane poyraz var okulda Ferda. Poyraz Ölmez işte' dedi Gamze normal bir şeymiş gibi. Ferda arkadaşının sevinçli haline şöyle bir bakıp ne demesi gerektiğini düşündü. 

 

Şimdi eğer aklındakileri söylerse arkadaşının nasıl bir tepki vereceğini kesitiremiyordu.  Fakat aklındakileri söylemese bile Poyraz denilen pislik kalbini kıracaktı. Ferda sakin bir tavırla arkadaşına uzandı ve samimiyetle elini tuttu.

 

-Şa. Bana ondan hoşlandığını söylememiştin hiç.' Dedi. Gamze ise sakin bir sesle konuştu. 

 

-Babam onların şirketi ile iş yapıyor. Geçen hafta evimize geldiler ailecek. Orada tanıştık. Birkaç gün önce de kafede karşılaştık. Kahve ısmarlamak istedi. Bende kabul ettim. Nasıl biri olarak tanındığını biliyorum okulda Ferda. Sende o yüzden şaşırdın. Ama ben onun değiştiğini düşünüyorum. Farklı davranıyor bana. Söylenilenlerden çok farklı. Beni sevdiğini düşünüyorum'

 

-Gamze sen benim arkadaşımsın. Mutlu olmanı en çok ben isterim. O yüzden Poyraz'a karşı dikkatli ol olur mu? Seni üzerse gebertirim o ukala dümbeleğini' dedi. 

 

Gamzenin üzülmesini istemiyordu. Onun ne kadar hassas bir kız olduğunu tanıştıkları ilk gün anlamıştı. 

 

Dışarıdan güçlü gibi duruyordu ama nahif ruhu onun aslında ne kadar kırılgan biri olduğunu gösteriyordu. 

 

Gamze arkadaşına sıcacık gülümsedi. 

 

-Mutlu olmamı istediğini biliyorum Ferda. Ben de mutlu olmak istiyorum. Ama dikkatli olacağım merak etme. Poyrazdan hoşlanıyor olabilirim ama beni üzmesine izin vermeyeceğim' dedi. 

 

Ferda arkadaşının dediklerini başını sallayarak onayladı. Tek dileği Poyraz'ın Gamzenin dediği gibi biri olmasıydı. 

 

Ama öyle biri olmasa bile Ferda arkadaşını üzmelerine asla izin vermeyecekti. 

 

İki arkadaş kahvelerini içtikten sonra yavaş hareketlerle kantinden çıktılar. Ve okulun geniş bahçesinde yürümeye başladılar. 

 

Poyraz meselesini çoktan kapatmışlardı. Ya da Ferda öyle sanıyordu.

 

-Gamze!' duydukları ses ile duraksadılar. Ferda arkalarından gelen sese döndüğünde banklardaki insan kalabalığının ortasına dikilen Poyraz'ın Gamze'yi göz hapsine aldığını ve onlara doğru ilerlediğini gördü. 

 

Gamzenin heyecandan bir dal gibi titrediğini fark eden Ferda bir şey söylemeden sessizce karşısındaki ikiliyi seyretti. 

 

Poyraz'ın ne düşündüğünü bilmiyordu Ferda ama Gamze'nin onu sevdiğine adı gibi emindi artık. 

 

Poyraz Gamzenin yanına ulaştığında Ferda'ya şöyle bir bakış atıp Gamzeyi yanağından öptü. 

 

-Nasılsın güzellik. Özledim seni' dedi gamzenin gözlerinin içine bakarak. 

 

Dağılmış kumral saçları üstündeki siyah t-shirt ve deri ceketle giyim markalarının modellerine benziyordu ama gel gör ki nasıl biri olduğunu maalesef tüm okul biliyordu. 

 

Ferda da biliyordu ama bunu içten içe kabul etmek istemiyordu. İnsanların değiştiğine belki de en çok Ferda inanmak istiyordu ama bu istediğini uzun zaman önce terk etmişti.

 

-İyiyim Poyraz. Sen nasılsın' dedi gamze. Poyraz ise Gamze'nin aklını başından alan gülümsemeyle rahatça yanağını okşadı. 

 

Ferda içinden bu çocuk tam bir kadın davranışları profesörü olmuş diye düşünürken ona sinir olmadan edemedi. 

 

-Seni görünce iyi olmamak mümkün mü? Bu akşam ne yapıyorsun?'.

 

Gamze bir süre düşünüp konuştu. 

 

-Pek bir şey yapmıyorum aslında'

 

Poyraz gamzenin söylediklerine gülümsedi. Ve etkileyici olması için bin takla attığı konuşmasına devam etti.

 

-Güzel. Bu akşam seni bir yere davet etmek istiyorum. İstersen arkadaşında gelebilir?' 

 

Ferda topun ona atılması ile Poyraz'a umursamazlığını belli eden bir bakış gönderdi. Ama yine tek kelime etmedi.

 

-Tamam ama nereye gideceğiz ona göre hazırlanayım' dedi gamze merakla. Poyraz ise hin bir şekilde gülümseyip 

 

-Sürpriz güzelim. Ama şık bir şeyler giyebilirsin. Sen her halinde güzelsin zaten ama daha da güzel olmak istersen hayır demem' diyerek göz kırptı gamzeye. 

 

Ferda gamzede ufak çaplı bir kalp krizi yaşandığından emindi. Zira Ferdada da  durum öyleydi. Fakat Poyraz'ın gülümsemesinden değil onun şeytanca bakışı genç kızın hiç hoşuna gitmemişti. 

 

Gamzenin böyle biriyle akşam dışarı çıkacağını bilmek ona endişeden başka bir şey vermiyordu. Ama arkadaşına engel olamayacağını da biliyordu.

 

Gamze utangaç bir şekilde Poyrazın gözlerine bakıp

 

-Peki. Akşam görüşürüz o zaman.'

 

Poyraz Gamzeye sarılıp 

 

-Tamam. Ararım seni' dedi ve arkasını dönüp gitti.

 

Gamze arkadaşına döndüğünde Ferda'nın gözüne ilk çarpan şey al al olmuş yanaklarıydı. Arkadaşını daha önce hiç böyle görmediğini düşündü bahar. 

 

-Ferda!' Gamzenin şirince gülümsemesi ile Ferda ne diyeceğini çoktan anlamıştı.

 

-Ferda akşam benimle gelir misin? Yalnız olmak istemiyorum.'

 

-Çok fazla not birikti kuzum. Onlara bugün bakmazsam muhtemelen finallerde çakılırım. Biliyorsun izin günlerim kişisel işlerimi yapabildiğim tek zaman.  'dedi Ferda.

 

Onunla gidemeyeceği için kendini kötü hissediyordu genç kız. Arkadaşını hiç tanımadığı ipe sapa gelmez bir adama bile bile emanet ettiğini düşünüyordu. 

 

Ve bu düşünce onu sinirlendiriyordu. 

 

-Ama bir sorun olursa ilk önce beni ara. İki elim kanda da olsa gelirim biliyorsun'

 

Gamze ısrar etmedi Ferda'ya. Onun durumunu ve çalışması gerektiğini en iyi o biliyordu ve arkadaşına böyle bir konuda ısrar edemeyeceğini de biliyordu.

 

-Biliyorum Ferda. Ama çok heyecanlıyım. Ne giysem acaba?' 

 

Ferda gamzenin heyecanla konuşmasını dinlerken çoktan okulun kapısına gelmişlerdi.

 

-Dikkatli ol gamze. Aklım sende kalmasın' dedi Ferda.

 

-Merak etme Ferda anne. Karşıdan karşıya geçerken önce sağıma sonra soluma da bakarım' diyerek ayrıldı arkadaşından ve onu almaya gelen arabaya binip uzaklaştı. 

 

Ferda ise otobüs durağına gitmek için hareketlenmişti. 

 

Evi okuluna otobüsle yaklaşık yarım saatlik bir mesafede eski olsa da küçük ve kullanışlı bir apartman dairesiydi. Yetimhaneden çıktığında birikmiş parası ancak öyle bir ev tutmaya yetmişti.

 

Evin kendisinden çok mahallesindeki insanları seviyordu Ferda. Çok sıcakkanlı teyzeler vardı. Eve geç geldiğinde bazen kapısının önüne bırakılmış sefer tasları buluyordu. 

 

Yan komşusu Hanife Teyze ile olan samimiyeti ona anne eli değmiş yemekler de kazandırıyordu böylece. Anne eli. Hayatında en yabancı olduğu şeydi. 

 

Otobüs durağa yaklaştığında elindeki kartı makineye basıp aklındaki düşünceleri yüksek raflara kaldırdı genç kız.