PARMAK İZİ

Artık yaptığım planları uygulama zamanıydı. Bize bunu yapanların hepsi tek tek cezalarını ödeyecekti. Hepsinin işledikleri suçu tüm ülke öğrenecekti. Sıra önemliydi. İlk Servet denen kadını seçmiştim.

Onu öldürmek kolaydı. Bir apartman dairesinde oturuyordu. Gelen gideni yoktu. Büyük ihtimalle cesedi kokmadan bulunmazdı. Ona böyle bulunmak daha çok yakışırdı zaten. Kardeşimin yaşadıklarında onunda payı vardı.

Yine evde yalnızdı. Sokak gecenin karanlığı ile loş bir hal almıştı. Maskemi düzelttim. Birilerinin beni görme ihtimalini göze alamazdım. Ben işimi bitirmeden cinayetler ortaya çıkarsa öyle hemen bulunmamalıydım.

Apartmandan içeri girdim. Servet'in kapısına geldim. Tam kapıyı çalacaktım ki içeriden konuşma sesleri geliyordu. İçeride biri vardı. Başka bir gün gelebilirdim.

Hayır, hayır başka bir gün olmaz bu gün olmalıydı. Bu gün öldürmek için güzel bir gündü. Ya içerideki gitmezse. Yarın yine gelirdim.

Üst üste aynı yere iki kez gelmem dikkat çekerdi. Üst kat, üst kata çıkmalıydım. Üst kata çıkıp evdekinin gitmesini beklemeliydim. Ses çıkarmadan üst kata yöneldim.

Ya diğer evdekiler beni görüp ihbar ederse. Çıkmalıydım buradan başka zaman gelirdim. Hayır, sana hayır dedim o bu gün ölecek. Haklısın. Evet, bu gün ölmeli bu gün ölecek.

İç savaşım bitmeden kapı açıldı. Servet bir kadını uğurladı. Artık yalnızdı. Şapkamı indirip maskemi çıkardım. Çantama koydum. Beni görsün istedim. Onu öldürecek olanı bilsin istedim.

Kapısını çaldım. Kısa sürede açtı.

"Bir şeyi..."

Biraz önce giden kadın geri geldi sanmıştı sanırım.

"Pardon kime bakmıştınız?"

Ne kadar da kibar. Yüzüne bakan kimse onun attığı iftirayı, aldığı paraları anlayamazdı.

"Servet Balkan'a bakmıştım ama"

"Benim o buyurun."

Sahte bir şaşırmış ifadeye büründüm.

"Pardon erkek zannetmiştim ben bir bayan beklemiyordum özür dilerim."

Özür dilerim seni daha önce öldürmediğim için. Merak etme ama ilk seni öldüreceğim.

"Sorun değil hep başıma geliyor zaten. Beni neden aramıştınız?"

"Kargo kargonuz vardı." Sırt çantamdan bir tane kargo paketi ve bir evrak çıkardım. İmzalaması için uzattım.

"Bir şeyde almamıştım nerden gelmiş acaba?"

"Bilmiyorum hanım efendi rica etsem bir bardak su alabilir miyim? Burayı bulacağım derken çok susadım."

"Ahh tabi hemen getiriyorum."

Bir iki adım atıp içeri girdi bende sessiz adımlarla arkasından ilerledim. Açık olan çantamdan susturucusu takılmış silahımı çıkardım. Bana döndüğünde çoktan ona nişan almıştım bile.

"Elindekini bırak ve otur."

"Yapma söz veriyorum kimseye anlatmam."

"Evet, gördüklerini değil görmediklerini anlatmayı seversin sen."

"Ne demek istiyorsun anlamıyorum?"

"SANA OTURMANI SÖYLEDİM."

Korka korka sandalyeye oturdu. Bende tepesinde dikiliyordum. "Söz veriyorum ne istersen veririm. Yeter ki beni öldürme."

"Senin bana verebileceğin hiç bir şey yok!"

Canın dışında...

Silahı ateşledim. Ufak bir sinek vızıltısı duyuldu ve masaya yüz üstü düştü. Ölmüştü. Gülmek istiyordum. Yapmıştım. Bu yola çıkmıştım.

Buraya fark edilmeden geleceğim diye göbeğim çatlamıştı. Susamıştım. Masada bana hazırladığı suyu alıp içtim.

Eldivenlerimi giydim önce parmak izi bırakmak istemezdim değil mi? Çantamdan hazırladığım notu çıkardım. Kurşun deliğini kapatacak şekilde alnına yerleştirdim. Artık gidebilirdim tam kapıyı çekip çıkıyordum.

Eldivenleri yeni giymiştim. Su içtim. Parmak izi, DNA hepsini bıraktım. Geri dönüp bardağı deterjanla sildim. Geçmiş midir ki?

Yanıma alsam daha iyi olabilir. Ya bardakla yakalanırsam. Bırakmalıyım. Yoksa almalı mıyım? Notu çıplak elle mi bırakmıştım?

Serkan Kahraman'ın anlatımıyla...

Gaza öyle bir yükleniyordum ki kaza kaçınılmaz bir sondu benim için. Arkamdan gelmeye çalışan ekip araçları yolun daha ilk dakikasında çok gerimde kalmışlardı. Nereye gittiğimi tahmin etmek hiçte zor değildi aslında. Amacım sadece onunla ilk konuşacak kişi olmaktı. Eve geldiğimde mutfaktan kokular geliyordu. Yemek yapıyordu.

Cinayetleri işleyip böyle rahat rahat hayatına devam mı ediyordu? En önemlisi neden? Neden?

O beni karşılamaya yetişemeden ben mutfağa daldım.

"Neden öldürdün?"

Yüzüme şaşkın şaşkın bakıyordu ne dediğimi anlamamıştı.

"TEKRAR ETMEM Mİ GEREKİYOR NEDEN ÖLDÜRDÜN?"

"Kimi öldürmüşüm? Ne diyorsun sen?"

Doğru söylüyordu. Bende o da şaşkındık. O ne olduğunu anlamlandıramıyordu. Ben ise cinayet mahallinde ne aradığını anlamlandıramıyordum. Bizi bu durumdan çıkaran deli gibi çalınan kapım olmuştu. Bizimkiler gelmişti. Aramızdaki ilişkiden dolayı onu sorgulamam mümkün değildi. Bu yüzden sormak istediklerimi şu kısa vakitte sormalıydım.

"Aradığım katil sen misin?"

"Ne katili delirdin mi sen?"

Umarım yalan söylemiyorsundur Velda. Sana güvenmeye o kadar ihtiyacım var ki! Derin bir nefes alıp kapıya yöneldim. Kapıyı açıp bizimkilerin içeri girmesini sağladım.

"Mutfakta."

Zeynep gözlerimin önünde Velda'ya kelepçe taktı. Bir yandan kelepçelerken bir yandan da tutuklanma nedenini söylüyordu. 

"Olay mahallinde en son görülen kişi olduğunuza dair ifadeler var size karakola kadar eşlik etmek için geldik buyurun."

Velda bir bana bir de takılan kelepçeye şaşkın şaşkın bakıyordu. Gözleriyle yalvarıyordu resmen bana. Maalesef ki yapabileceğim hiç bir şey yoktu. Öylece önümden geçtiler. Bende bun izin vermek zorunda kaldım.  

Aniden dolan evim yavaş yavaş boşaldı. Ayaklarım onları takip edememişti. Olduğum yere çöküp sadece düşünmek istiyordum. Bense hala orada öylece dikiliyordum.

Katil o değildi. Sadece bir tesadüftü. Sevdiğim kadın böyle bir şey yapmış olamazdı. Onun suçsuz olduğunu duymaya ihtiyacım vardı. Bir yandan düşününce ona güvenmiyor muydum? Neden ona böyle bir şeyi sorma ihtiyacı hissetmiştim ki! bir ihtimal katil olmasından şüphelenmiştim. 

Ben kendi düşünce dünyamda yüzerken yanımda beni bekleyen Murat'ı fark etmemiştim bile. Benim için beklediğini anlamıştım. Kendime gelmem gerekiyordu. Algılarım biraz olsun Murat konuştuğunda açıldı.

"Amirim biz de gidelim isterseniz."

Bedenim hareketlenerek arabaya binmişti ama zihnim çok farklı yerlerdeydi. Arabayı Murat kullanıyordu. Zaten araba kullanacak ruh halinde değildi. Murat yol boyunca bir soru sordu mu bilmiyordum. İç savaşım o kadar yoğundu ki yolcu koltuğunda oturup oturmadığımdan bile emin değildim. 

Düşüncelerimin gerçek çıkmasından korkuyordum. Her insan gibi yanlış kişiyi sevmiş olmaktan korkuyordum. Aslında sevdiğin kadının katil çıkması yanlış kişiyi sevmekten daha fazlasıydı. Bu sadece bir kaç hayal kırıklığı ile atlatılacak bir şey değildi. Kesinleşmemiş bir şey için dertlenmekte doğru değildi.

Arabada inerken bütün bunları geride bırakmaya çalıştım. Şimdi sadık sevgili rolünde olmam gerekiyordu. Sevdiğim kadın haksız yere tutuklanıp sorguya alındığı ihtimaline yoğunlaşmalıydım. Onu aldıkları soru odasına giremeyeceğim için gözlem odasına girdim. 

Zeynep çoktan sorguya başlamıştı. Sanırım evde düşündüğünden çok daha fazla oyalanmıştım. Derin düşüncelere dalmak yerine konuşulanlara odaklanmaya çalıştım. Zeynep sert bir ton ile Velda'yı sıkıştırmaya çalışıyordu. 

"Servet Balkan'ı ve diğer maktulleri neden öldürdün?"

"Ben kimseyi öldürmedim Servet Hanım benim ilanıma cevap verdi o yüzden onunla görüştük."

"Ne ilanı?"

Sorar gibi olmaktan çok dalga geçercesine sormuştu.

"Ben yazarım değişik hayat hikâyelerini toplayıp kitap haline getiriyorum. Bunun için gazeteye ilan vermiştim. İki gün önceki gazetede olmalı."

"Hangi gazete bu?"

Zeynep, Velda'nın katil olduğuna inanıyordu sanırım. Ses tonu sertten dalga geçme tonuna dönmüştü. Söylediklerin yalan ama hadi kandırmaya çalış bakalım der gibi dinliyordu.

"Sabah ve Olay gazetesi"

Murat hemen yanımda internetten gazeteleri kontrol etti. Her ne bulduysa görmedim. Direk sorgu odasındaki telefonu aradı. 

"Doğru söylüyor öyle bir ilan var."

Yüz ifadesini görüyor olsaydım Zeynep'in bundan hoşlanmadığı net bir şekilde söyleyebilirdim. 

"İlan gerçekmiş peki bunu suçtan aklanmak için tasarlamış olabilirsiniz."

Zeynep sanki Velda'yı suçlamak için bir açık arıyor gibiydi. Ya da kafasında çoktan onu katil olarak işaretlemişti sadece itiraf ettirmeye çalışıyordu.

"Bu da bir bakış açısı evet ama öyle bir şey yok."

Böyle çıkış yapmamalıydın demek isterdim. Velda da haklıydı, karşısında sürekli onu suçlayan biri vardı. Her gün sorguya giriyor değildi ya! Sorgu da nasıl konuşması gerektiğini nereden bilecekti ki. 

"Bakış açısı demek. Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Cinayet saati oradasın ve bakış açısından mı bahsediyordun?"

"O cinayette evet orada denk geldim. Peki diğerlerinde. Onlar ne zaman işlendi?"

"Sen mi beni sorguluyorsun ben mi seni adam gibi konuş!"

"Öyle bir niyetim yok sadece suçlunun ben olmadığımı göstermek istiyorum. Hem isterseniz telefonumda mesajlar ve aramalar var. Hatta Servet Hanım'ın ses kaydı var."

"Bunlar onu öldürmemiş olmanı açıklamıyor. Bütün bunları yaptıktan sonra da onu öldürmüş olabilirsin."

"Ben yapmadım diyorum. Bu yaptığınız suçu bana yıkmaya çalışmak!"

Velda için, endişe havuzunda yüzerken odaya giren polis memuru beni duygu selimden çıkardı. Gözlerinde ki soru işaretleri ile girmişti içeri. Elinde adli tıptan gelen bir dosya vardı. Büyük ihtimalle parmak izi sonucuydu. Benim Velda ile olan ilişkim duyulmuş olmalı ki dosyayı bana verip vermemek arasında gidip geliyordu. Yine de odadaki en yetkili kişi ben olduğum için bana verdi.

Dosyayı korkarak açtığım. Olabildiğince yavaş bir şekilde en altta yazan sonuca baktım. Parmak izi Velda'ya aitti. Bu işleri biraz zorlaştırmıştı. Yine de bir cinayet mahallinde olması katil olduğu anlamına gelmezdi değil mi?

Orda bulunmak için bir nedeni vardı evet ama diğer cinayetlerde orada değildi. Geriye kalan iki cinayetten birini işlemediğini kesin kes söyleyebilirdim. Çünkü o sırada benim yanımda uyumakla meşguldü.

"Dosyayı Zeynep komiserine ver ve Sedat Yıldırım cinayeti sırasında Velda'nın benim yanımda olduğunu söyle."

Memur şaşırmıştı. Demek ki sadece benim tanıdığım biri olduğunu düşünmüşlerdi. Ben bunu söyledikten sonra sevgilim hatta nişanlım olduğu bütün karakolda duyulacağına emindim.

Memur içeri girip dediğimi yaptıktan sonra Zeynep şaşkın bakışlarla sanki camın arkasını görebilecekmiş gibi bana baktı. Beni insan olarak görmüyorlardı sanırım. Herkesin sevdiği ve hayatını geçirmek istediği biri olabilirdi. 

Zeynep olayı çok farklı bir yere çekerek sorguya devam etti.

"Bir suç ortağın var mı?"

"Neyden bahsediyorsunuz siz? Ne suç ortağı?"

Bu noktadan sonrası ileri gitmekti artık. Haddini aşan sorular sormaya başlamıştı bence. Belki de Velda'yı sevdiğim için bu sorularla muhatap olmasını istemiyordum.  Onu sorguda zorlamasına bir nebze bir şey dememiş olsam da bu kadarı fazlaydı. 

"Sedat beyin cinayeti sırasında başka yerde olduğunuzu doğrulayan tanığınız var evet ama ne belli o cinayeti suç ortağınızın işlemediği?"

"Serkan o burada mı?"

Buradayım güzelim ama ne yapayım benimde elim kolum bağlı. Aslında direk olmasa da bir şekilde müdahale edebilirim. Müdahale edersem ona zarar verebileceğimi düşündüğüm için elim kolum bağlı beklemek zorunda kalıyordum.

"Serkan baş komiserim ile nasıl bir yakınlığın var?"

"Nişanlısıyım. Bunun konumuzla ne alakası var?"

"Katil olarak seni arayan komiserlere yakın olmak işine gelmiştir."

"Ben katil falan değilim kaç kere söylemem gerekiyor. Biz Serkan ile 3 yıldır beraberiz."

"Bu cinayetleri 3 yıldır planlamadığın ne malum?"

Murat "Amirim biraz fazla ileri gitmiyor mu?"

Sonunda benden başka biri de fark etmişti. Demek ki sadece benim duygusal yaklaşımımdan oluşan bir düşünce değildi.

"Gidiyor."

"Onu durdurmayacak mısınız?"

Güzel soruydu evet. Belki de benim yerime Murat'ın yapması için emir vermeliydim.

"Durdurursam benimle olan ilişkisini kullanmış olmaz mı?"

"Öyle gözükebilir."

"Öyle gözükmesi onun aleyhine olur. Tamamen Zeynep'in insafına kalmış gibi gözüküyor."

"Yaptığı doğru değil ama birinin onu durdurması lazım."

"Onu kimin durdurması daha karlı olur acaba?"

"Müdür?"

Bazen Murat'ın zekasından zoru olduğunu düşünüyordum. 

"Sen ne güne duruyorsun? sen durdurmayı deneyebilirsin mesela."

Bazen insanların aklının neden hızlı çalışmadığını anlayamıyordum. Gözlem odasından çıkıp kendi odama geçtim daha fazla yapılan konuşmalara şahit olamazdım.  Yoksa her an engel olmak için bir şey yapabilirdim. Suçun Velda'ya kalmasını istemiyordum. Bu gidişle olay yerinde olduğu kesin olan tek kişiye suçu yıkmaya çalışacaklardı. Dava bir an önce kapansın diye.

Gerçek suçlu o değildi. Gerçeği neredeydi peki?

---------------------------------------

Bir katil fikrini daha çürüttüğümüz bu günlerde sizce katil kim?

Katil olma ihtimali en yüksek kişi kim?