Ne Yapmalıyım?

  Onsekizinci yaş günü yaklaşırken heyecanı görülmeye değerdi ama etrafına belli etmemeye çalışıyordu. Ailesi durumun farkındaydı. Doğum günü gelmeden onun hediyesini hazırlamışlardı.    Zeliha'nin doğum gününü kutlayan ilk kişi en yakın arkadaşı Meltem'di. Diğer sınıf arkadaşları da sonradan kutladılar.Heyecanlıydı ve sevnçliydi. Çünkü onu seven bir ailesi ve arkadaşları vardı. Öğretmenleri hemen seviyor hem de gurur duyuyorlar. Tek sıkıntısı şu ; o da meslek seçimi o konuda çok kararsızdı. Öğretmenleri onun doktor, mühendis, avukat veya öğretmen olmasını istese de ailesi onu bu konu da tamamen serbest bırakıyordu. 

   Zeliha okul bittiten sonra her zaman ki ekibiyle eve gitmek için yola koyuldu. Meltem, Serap, Halime ve Gülcan ile beraber yürürken havadan sudan konuşuyorlardı. Onlardan ilk ayrılan Halime olmuştu. Sonra sırasıyla Meltem, Serap ve Gülcan oldu. Bir kaç sokak ötede de Zeliha'nın evi vardı. Şehrin arka mahallelerinde de olsa nispeten kavgasız ve gürültüsüzdü. Araç yok denecek kadar az olduğu için kalan gürültü de çocukların ve komuşularında o da pek uzun sürmüyordu.

  Kapının önüne geldiğinde anahtarı çantasından çıkarıp kapıyı açtı ve içeri girdi. İlk olarak yüzüne mutfaktan gelen yemek kokuları vurdu. En sevdiği yemeklerin konusunu alınca hemen mutfağa koştu ve annesine sarıldı. Semiha, Zeliha'nın bu sarılmasına karşılık vererek o da yaşlı kollarını ona doladı ve yarı ağlamaklı bir ses tonuyla " iyiki doğdun kuzum " diyebildi. Zeliha'nın yeşil gözlerinden istemsizce göz yaşları yanaklarına aktı. Semiha bunu görünce şefkatla elleriyle onun gözyaşlarını silerek " Sen bana bakma kuzum. Ağlama sen bugün doğum günün tamam mı? Ağlamak yok tamam mı? " Zeliha hafif gülümseyerek " Tamam anne" dedi. Semiha " Hadi git elini yüzü yıka ve üstünü değiş dinlen biraz herşey hazır olunca seni çağırırım." Zeliha " yardım etsem olmaz mı?" " Semiha " olurdu ama bugün olmaz bak neredeyse bitmiş herşey sen uyu biraz " Zeliha gülümseyrek birşey demeden kalkıp giderken Semiha arkasından şefkatle bakarak  sadece kendisinin duyabileceği bir şekilde " Ah kuzum ah nasıl söyleyeceğiz sana bu akşam o güzel yüzünü neden kedere boğmak istesinler ki " dedikten sonra  derin bir nefes alarak kendi kendine konuşmaya devam etti. " Bunlar hep o Cevdet efendinin işi, illa gerçeği öğrenecek, öğrense ne olacak be ne yapabilir ki kızcağız. Sen ne yapabildin ki? Ah Cevdet ah" 

  Semiha'nın kendi kendine konuştuğu bilinen birşeydi. Ona göre bu deilik değildi ve insan kendi ile konuşmadıkça o insanda bir sorunun var olduğu bir gerçektir. Onu anlayan az insan vardı. Konuşması kimseye zarar vermiyordu kendisine dahil bu yüzden herkes onu böyle kabul etmişti. 

Semiha düşüncelerinden ve konuşmalarından sıkılıp durdu ve derin bir nefes aldı. Ayağa kalkıp hzırladığı yemekleri