Kusursuz Cinayet

Zifiri karanlık ve sisli bir gece vaktiydi. Sis, etrafı sarıp sarmalamış ve karanlık sisin üstüne kara çarşaf gibi çökmüştü. Zerrin bir anda o karanlık sisin içinde buluverdi kendini. Kan donduran gerçek bir sessizliğin hakimiyeti vardı. Zerrin, sisin ortasında bir an duraksadı, sessizlik ona hiç bu kadar korkutucu gelmemişti. Avuçlarıyla kulaklarını kapatarak kafasını kollarının arasına sıkıştırdı. Avazı çıktığı kadar bağırmak istediği esnada iç sessizliğini iliklerine kadar hissetmeye başladı. Sesizlik içinde derin bir sessizlik daha... Duyduğu tek şey hızlı atan kalp atışlarıydı. O sırada şiddetli kapı tıkırtısıyla irkilerek gözlerini açtı. Sadece bir rüyaydı ama etkisi uzun süre devam edecek gibiydi. İçindeki korku gözlerine yansımıştı. Gözlerinin alt bölgesi hafif morarmış ve kanlanmıştı.

 "Bu saatte kim olabilir?" diye söylendi. 

Yataktan kalkarak kapıya doğru yürüdü. Kapı deliğinden baktığı esnada çıplak ayağına bir şeyin değdiğini hissetti ve hemen ayağını geri çekti. Yere baktığında sırt üstü devrilmiş bir hamam böceğinin ayakkabı rafının hemen yanında tepiştiğini gördü. Belli ki ayağını çektiği an da böceği de o tarafa doğru fırlatmıştı. Kapı tekrardan çalındı. Zerrin kapıyı açtığında karşısında orta yaşlarda, kumral, uzun boylu, saçlarını geriye doğru taramış, kahverenginin açık tonlarında bir kaban giymiş, boynuna siyah bir atkı dolamış gözlüklü bir beyfendiyle karşılaştı. 

"Zerrin inci!"

 

"Buyrun!" 

"Ben komiser Bekir Vural" diyerek kimliğini gösterdi. 

"Buyrun memur bey! Ne istemiştiniz?" 

"Ön bahçenizde bir ceset var ve cinayet olduğunu düşünüyoruz. Sanırım dün olmuş!" diyerek zerrinin gözlerinin içine baktı. Zerrin kısa süreli şok yaşadı ve şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemedi.

 "Aamman Al alahımm! Bu bu nasıl oolurr?" dedi kekeleyerek. 

"Oluyor maalesef! Aklınızın almayacağı kadar kötü şeyler oluyor. Cesedi teşhis etmek için kurbanın üstünde kimlik çıkmadı. Belki teşhis etme konusunda bize yardımcı olursunuz!" dedi komiser Bekir. 

"Olur elbette, üstüme bişeyler alıp geliyorum!" dedi. 

Kapıyı kapatarak sırtını kapıya yasladı. Şaşkına dönmüştü, dünkü olayları hızlıca aklından geçirdi. 

"Ne oluyor?" dedi kendi kendine. 

Hemen dolaba yürüdü montunu aldı. Ahunisayı kontrol ettikten sonra dışarı çıktı. Bekir komiserin olduğu yere doğru yürüdü. Cesedin etrafına şeritler çekilmiş ve cinayet büro ekibi titizlik içinde bir çalışma yürütüyordu. Bekir komiser komşuların ifadelerini sırayla alıyordu. Zerrin biraz ötede bekledi ve cinayetin işlendiği bölgeye gözlerini dikti. Bekir, komşuların ifadeleri bitirdikten sonra Zerrine baktı ve yanına doğru yürüdü. Cebinden çıkardığı sigarasını yaktı.

"Merhaba Zerrin hanım!" dedi  

"Merhaba Komiser bey! Bir şeyler buldunuz mu?" 

"Şimdilik elimizde ayakkabı izi dışında bir şey yok. Dünkü şiddetli fırtına kanıtların çoğunu silmiş diyebilirim. Ceset yüz üstü kara gömülmüş, çıkarmak için titiz bir çalışma yürüyoruz. Silikleşmiş ayakkabı izi dışında şu an için bişey yok. Temiz cinayet!" dedi komiser Bekir. 

"Peki ayakkabı ile ilgili bişeyler bulabildiniz mi?" 

"Tabanda kurumuş ve neredeyse görünmeyecek kadar az çamur kalıntısı tespit ettik. Ayrıca bir kadına ait olduğunu düşünüyoruz. Tabanların karda yaptığı iz ve numarasına bakacak olursak cinayeti bir kadının işlediği ihtimali üzerinde duruyoruz. Umarım bir aldatma olayı yüzünden değildir!" dedi hafif tebessüm ederek.  

Zerrin gerilmiş bir şekilde kafasını onaylarcasına salladı.

"Komiser bey! Şu an evde kızım uyuyor. Uyandığıda beni göremezse korkar. Gidip bakmam lazım, hem bu olayı görüp etkisinde kalsın istemiyorum." 

"Elbette, gidebilirsiniz! Ceseti çıkardığımız zaman teşhis etmek için sizi tekrar çağırırız!" 

"Teşekkürler!" dedi Zerrin. 

Eve doğru döndü ve yürümeye başladı. Komiser arkasından bakarken birden bişeyler dikkatini çekti. Sigarasını yere attı ve çömelerek Zerrinin ayakkabı izlerini kontrol etti. 

"Aman Allahım, izler neredeyse aynı!" dedi fısıldayarak.

Hemen ekipten birini çağırarak izlerin fotoğraflanmasını istedi. 

"Bunlar hemen incelemeye götürülsün! Her iki izde karşılaştırılsın! Tabandaki şekiller, kalıplar varsa çamur ve toz kalıntılarına bile bakılsın!" dedi.

Zerrin eve girdi ve ayakkabılarını rafa koydu. Böceğin sırt üstü toz kalıntıları içinde tepişmeye devam ettiğini gördü ve aldırış etmeden Ahunisanın odasına gitti. Her şeyden habersiz uyuyordu hâlâ. Yatağa oturdu ve kızının alnından öperek saçlarını okşamaya başladı. O sırada Ahunisa uyandı ve annesine gülümsemdi. 

"Günaydın anne!" 

"Günaydın canım! İyi uyudun mu bakalım?" 

"Evet anne, canavarın sesini hiç duymadım!" 

"Sen uyuduktan sonra o da evine gitti!" dedi ve kızına bakarak gülümsedi. 

"Hadi bakalım, elini yüzünü güzelce yıka ve kahvaltı yapalım! yoksa nasıl büyüceksin?"

"Tamam anne!" diyerek gülümsedi ve yatağından kalkıp lavaboya yüzünü yıkamaya gitti. 

Annesi yatağını toplayarak camın kırıldığı odaya yürüdü. Dışarıda olay inceleme yerini izledi. Komiser Bekir oturur vaziyette ayakkabı incelemesi yaptığı sırada zerrinin onları izlediğini fark etti. Kafasını hafifçe sallayarak selam verdi. Zerrin de aynı karşılığı verdi.

"Anne! Burada ne olmuş?" diye sordu Ahunisa.

"Ahh tatlım, dün şiddetli bir rüzgar vardı! Cam dayanamayıp kırıldı. Önemli bir şey yok, hallettim! Hadi mutfağa kahvaltı yapmaya!" dedi.

Zerrin, Ahunisan'ın elinden tutarak mutfağa geçtiler. Ahunisa sandalyesine oturdu ve kahvaltısını beklemeye başladı. Zerrin çayları doldurduğu gibi tekrardan kapı çaldı. Elindeki çaydanlığı masaya koyarak kapıyı açtı. Genç yaşta bir polis memuru, cesedi çıkardıklarını ve teşhis için beklediklerini bildirdi.

"Hemen geliyorum!" diyerek kapıyı kapattı. 

"Canım birazdan döneceğim, kahvaltını yap ve evden dışarı çıkma sakın!" 

"Tamam anne!" 

Cinayet şube cesedin üstünü beyaz bir çarşafla örterek Zerrinin gelmesini bekliyordu. 

Bekir komiserin yanında orta yaşlarda, uzun boylu, esmer, saçları dağınık ve kirli sakalı olan bir adam duruyordu. Ağzında sigarası ve ellerini arkadan bağlamış şekilde üstü örtülmüş cesede dikkatlice bakıyordu. Neredeyse kusursuz bir cinayet olduğunu anlıyordu. Ancak en ufak bir iz bile büyük olumlu sonuçlar yaratabilirdi. O yüzden en ufak izler peşine düşmeyi aklına koymuştu bile. Bunları düşündüğü sırada zerrinin geldiğini fark etti. Sigarasını iki parmağını arasına aldı.

"Merhaba! Zerrin hanımdı dimi?" dedi. 

"Merhaba!" dedi şaşkın bir ifadeyle Zerrin. 

"Savcımız, Cemil bey!" diyerek araya girdi Bekir komiser. 

"Memnum oldum!" dedi Zerrin. 

"Nihayet, cesede zarar vermeden çıkardık! Artık teşhis için hazır!" diyerek hafiften tebessüm etti savcı.

"Elbette!" dedi heyecanlı bir şekilde Zerrin.

Cemil başını yukarı doğru hareket ederek talimat verdi. En yakın polis örtüyü kaldırdı. Herkes gördükleri karşısında tekrardan dehşete düştü. Cesedin baş bölgesi önden orta hatta doğru parçanlanmıştı ve beynin dış tabakası dışarı doğru ezilmiş bir şekilde akmıştı. Dişlerin tamamı sökülmüş, her iki gözü çıkarılmış ve göz boşluklarına kar dolmuştu. Her yer kana boğmuştu. Zerrin eliyle ağzını kapatarak hemen yüzünü başka yöne çevirdi. Ayakta durmakta zorlanıyordu ve dayanamayıp yere oturdu. Korku içine saplanmıştı. Ağlayamıyor, dili tutulmuş, ağzı düğümlenmişti sanki.

"İyi misiniz? " diyerek omuzuna dokundu savcı. 

Zerrin hiçbir şey demedi. Yaşadığı şok ve korku onu hapsetmişti. Cesede tekrardan bakmaya gücü yoktu.

"Hayır hayır... lütfen! " diyerek ağlamaya başladı. 

Savcı eliyle cesedin örtülmesini işaret etti. Daha sonra Zerrinin yanına çömeldi.

 "Lütfen, kendinize gelin ve bana söyleyin! Azda olsa tanıdık geliyor mu? "

"Hayır, tanımıyorum!" dedi titrek sesle.

Cemil hafifçe kafasını aşağı ve yukarıya doğru salladı.

"Zerrin hanımın koluna girin ve evine kadar eşlik edin!" dedi.

Cinayet ekibi hiç zaman kaybetmeden ceseti kaldırıldı ve inceleme için adli tıpa götürdü.