Keten Gömlek

   Bu sene Haziran yağmurlu geçti, yaz geç geldi. Gri havadan bıkan annem ilk güneşte kendini dışarı attı.

   “Güzel ,keten bir erkek gömleği gördüm. Kalıbı uymaz- muymaz ,sen yokken almadım. Bi’ çıktığında bak, sana yakışır” dedi.

   “Tamam” dedim. Aklımdaydı ama yolum o tarafa düşmeyince hususi de gitmedim. Aradan üç gün geçtiyse dördüncü gün annemin elinde gömleği gördüm. Güzeldi. Yakıştı da.

   Temmuz’da hem akraba ziyareti hem tatil hesabı güneye gittik.Dönünce ufak bir hastane maceramız oldu.

   Sonra “Fındık hasat zamanı geldi,geliyor.Şimdi bi’ yere gidilmez” derken keten gömleği giyecek yer olmadı.

   Bugün güneşli bir Eylül günü .Öğlenler sıcak , akşamlar serin. Eşofmanları dolaba yerleştirirken keten gömlek pırıl pırıl bana bakıyordu. Severek alındı ama “Evde giyilmez, köyde giyilmez” derken durduğu yerde kalakaldı. Aklıma Behçet Necatigil ’ in şiiri geldi:

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)

Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı


   Şimdi “Keşke, tüh tüh. Aslında…” diyoruz ya, ölüm döşeğinde de olacak olan bu. İşin içine cehennem korkusu girince muhasebe hepten bulanıklaşıyor. “Bir şansım daha olsaydı…, şimdi senin yaşında olsaydım…”

  Şiirden sonra ağzınıza pişmanlığın tadı geliyorsa , siz siz olun zamanınız varken o gömleğini giyin.