Karanlık
Şehrin ışıklarını geride bırakıp her iki yanı sık ağaçlı ormanlardan oluşan bir yola girdiğinde aklındaki karanlık düşünceler artmaya başlamıştı. Kendini ve kadınları düşündü; Genelde ne zaman aralarında bir şey geçme ihtimali olan, hoşlandığı bir kadınla otursa nefesi hep tutulur, ne diyeceğini bilemezdi. Bunun asıl nedeni kendisinin özgüvensizliğiydi. Hep kendini bir kadın tarafından çekici bulunamayacak, utangaç, çekingen, çirkin bir adam olarak görürdü. Bir diğer yandan da hep kendine inanmaya çalışır, “Aslında bende sevilebilecek bir insanım.” diye şaha kalkmaya çalışırdı, ne var ki atının arka ayakları kırık olduğundan dolayı asla şahlanamayacak bir şövalyeydi ve en sonunda “Kimi kandırıyorum ben… Hiç kimse beni sevmeyecek. Kadınlar beni asla beğenmez!” diye vazgeçerdi.
Aklında kendini küçümseyen düşüncelerin yarattığı girdaptan biran sıyrıldı ve navigasyonuna baktı. Telefon ekranında gitmesi gereken lokasyona kendisine zaman olarak en az iki saat kazandıracak olan bir otoyol olduğunu keşfetti. Bu yolun sadece kısaltması yazıyordu, SKK isimli bu yolun tabelasını yaklaşık beş dakika sonra yolun kenarında gördü. Yeşil zeminin üzerine beyaz yazı ile konulmuş SKK ismini ve altında yazan “Acil çıkış yoktur.” cümlesini gördüğünde şüpheli şekilde gözlerini kıstı.
Ne kadar çabuk giderse, zamanında varma sorumluluğundan o kadar çabuk kurtulurdu, bu nedenle SKK yoluna saptı. Etrafındaki gür ağaçlardan oluşan ormanlar birden yok oldu, farlarının aydınlattığı kadarıyla kısa yabani otların ve kuru toprağın yüzeyi sardığı her iki yanı düz bir arazinin ortasındaki iki şeritli bir yoldan gitmeye başladı.
Otoban kimsesiz ve hareketsizdi, farların vurduğu asfalt haricinde hiçbir şey görünmüyordu, hiçbir kıvrımı yoktu, dümdüz giden karanlık bir yoldu. Yan şeritten ters yöne giden bir araca da rastlamamıştı genç adam, sürekli karşıdan gelen araçları da beklese, ilerde hiç ışık görünmemişti.
Tüm bu hiçliğin ortasında yol çizgilerinin kenarında, güvenlik şeridi ile bariyerlerin arasına park etmiş bir arabanın olduğunu fark etti F. Hızını istemsizce azaltıp iki eliyle tuttuğu direksiyonun tam ortasından yolun kenarında durmuş aracı gözlemlemeye başladı.
Sonunda iyice yaklaştığında aracın içinde kim olduğunu göremediği bir kimseye telaşla bakan bir adam gördü, bir şeye ihtiyaçları olup olmadığını anlamak için durdurdu arabayı. Sakince kapıyı açıp adama doğru ilerledi.
İlk başlarda F’in fark etmeyen kişi, derin sessizliğin ortasında kendisine doğru gelen ayak seslerini duyunca başını çevirip kendisine doğru gelen silüete baktı, sonra iki elini heyecanla birbirine çarpıp “Oh be! Sonunda biri çıktı önümüze.” diye bağırdı, arabada oturan kişiye “Bak hayatım gördün mü? Panik yapmaya gerek yok.” dedikten sonra F’e doğru yürüdü ve aralarında bir adım mesafe kalınca duraksadı.
“Arabanız mı bozuldu?” diye sordu F, adam “Evet… Sorma, karımın kasılmaları başladı, yola çıktık ancak araba bozuldu, kaldık ortada böylece!” diye cevap verdi telaşlı bir şekilde. Genç adam arabanın ön kapısına yaklaşmaya devam ederken “Ne kasılması?” diye sordu ancak aracın tabanındaki cılız sarı ışığın ön koltuktaki hamile kadını aydınlatması ile durumun ciddiyetini anladı.
İçinde yavaşça filizlenen bir gerilim hissetmeye başlayınca donakaldı F ve içinde oluşan ilk cümle “Ne yapabilirim?” sorusu oldu. Anlamadığı bir şekilde, kadının karnındaki çocuğun doğmasını istemiyordu genç adam ancak yine de bunu dili getirmedi. Hemen kadının kocasına dönüp “Benim arabama götürelim hemen!” dedi.
İkisi birlikte kadına yardım edip, F’in arabasının arka koltuğuna oturttular, adam karısının yanına oturmak yerine ön koltuğa F’in yanına geçti. Büyük bir acele ile arabayı çalıştırıp uçsuz bucaksız yolda ilerlemeye başladılar. Simsiyah asfalt zemindeki kesikli kesikli beyaz çizgileri hızla geçmeye başladıklarında genç adam arkadan gelen iniltilere kulak vermeye başladı. Kadın sanki büyük bir acı çekiyor ancak bunu kelimelere dökemiyor, sadece inleyerek çıkarabiliyormuş gibiydi.
Bir yandan aracın direksiyonunu sıkı sıkı tutarken, diğer yandan da adama “Eşiniz iyi mi? Keşke yanına otursaydınız.” dedi, adam pek oralı olmadan “Bir şey olmaz. İlk doğumu değil.” diye karşılık verdi sakin bir şekilde. F bu rahatlığına pek anlam veremese de çok fazla tartışmaya girmedi, aracı nereye bile sürdüğünü bilmeden kullanmaya devam etti, kısa bir süre sonra aklındaki soruyu homurdanarak söyleyip “Acaba yakınlarda bir hastane var mı?” diye sordu. Adam, F’in ağzından kısık sesle söylenerek ağzından çıkan bu soruyu duydu ve “Evet. Yarım saatlik mesafede bir tane var.” dedi.
Karanlığın içini delen uzak farlarla ilerlerken, arkadaki kadının inlemeleri eşliğinde adam “Güzel arabaymış bu arada.” diye lafa girdi, birkaç dakika sonra baba olacak bu adamın rahatlığı F’i rahatsız etmeye başlamıştı artık, “Öyle mi?” diye homurdandı genç adam.
-Evet. Oğluma vermiştim bende. Kendime yeni bir araba aldım sonunda, gerçi o da yolda kaldı.
-Babam da bana hediye edip, kendine yeni bir araba almıştı.
-Ben oğluma arabayı verirken, dikkatli kullanmasını çünkü bunun bir klasik olduğunu söylemiştim.
-Babam da bana aynısını söylemişti.
-İlk kazasını yapınca da sanki oğlum daha önemli değilmiş gibi ilk başta arabaya bir şey olup olmadığını sormuştum.
-Ben kaza yaptığımda babam da bana ilk önce arabada bir şey olup olmadığını sormuştu.
Bu garip diyalog aniden kesilince kadının inlemelerinden başka bir ses duyulmadı ortamda. Kısa bir süre sonra “Sıkı bir baban varmış.” dedi adam kendi kendine tebessüm ederek.
Aniden hamile kadının inlemeleri çığlığa dönüştü, yanındaki kapalı caba vurmaya ve haykırmaya başladı. F iyice panik olup “Neler oluyor?” diye sordu ancak adam gayet sakin bir ses tonuyla “Ne olacak yahu? Doğuruyor kadın en sonunda.” diye cevap verdi.
-Ne yapacağız peki?
-Doğurtturacağız.
-Ne? Biz mi?
-Bizden başkasının görüyor musun etrafta?
-Yahu biz nasıl doğurtturalım? Doktor muyuz biz?
-Her şey yolunda giderse, doktora gerek kalmaz. Çek kenara.
Ne yaptığını biliyor gibiydi adam, bu yüzden F hemen aracı emniyet şeridine çekti, araba durduktan sonra hemen dışarı çıkıp kadının durduğu taraftaki kapıyı açtılar. Adam sanki gürültü yapan bir köpeği uzaklaştırmaya çalışan bir el hareketiyle “Yat geriye hanım! Yat! Yat!” diye direktif verdi kabaca ancak kadının çektiği acı, kurulan cümleleri algılamasını engelliyordu. En sonunda kocası müdahale etti ve onu arka koltuğa yüz üstü bir şekilde yatırdı. Dizine kadar gelen elbisesini kasıklarına kadar sıyırdı, ardından sırılsıklam olmuş kilodunu çıkardı, o anda F sanki kendi doğumunu görmüş gibi irkilip kafasını başka tarafa çevirdi, adam bunu fark edince “Bak oğlum bak! Çıktığın yerden utanma yahu!” diye onu rahatlatmaya çalıştı, ardından yüksek bir sesle “Hadi hanım ıkın!” diye bağırdı.
Kadın tüm bedenini kasıp ses tellerinin en son sınırından çıkacak kadar gürültü bir şekilde inledi, bu alışılmadık tını sanki vahşi bir ayının vurulduktan sonraki süreçte acı çekerek ölmesine benziyordu.
Bu şiddetli ses birbirine yakın zaman aralıklarıyla yedi kez çıktı ve en sonuncusunda kadının vajinasında ıslak mukuslu bir canlı çıkmaya başladı, çıkan şey bir insanı andırmıyordu. F öylece dona kalmış bir şekilde adamın ellerini, çıkan garip varlığı tutmak için dar deliğe yaklaştırdığını gördü. Hafif eğilmiş mimiksiz suratıyla dilenir gibi duruyordu elleri açık beklerken.
Bu canlının ıslak bir kürkü, simsiyah gözleri, tepesinde iki üçgen kulağı vardı. Toynaklı ön ayakları dışarıda, tahmin edilmesi çok da güç olmayan ve muhtemelen birazdan görünecek arka ayakları da annesinin içindeydi.
Usulca geriye bir iki adım atarak “Bu ne!” diye bağırdı F, kaskatı kesilmiş ve gördükleri ile anlam vermeye çalıştığı gerçekliğin arasında kaldığı bir fırtınada kendine gelmeye çalışırken ağzından sadece bu soru çıkabilmişti.
Sonunda canlının arka ayakları da çıkınca, yeni doğan bir ceylan olduğu daha da belirginleşti. Kadın halsiz bir biçimde doğurduğu pozisyonda bekliyor, adam ise küçük ceylanı kollarına almış “Sonunda çıkarabildin.” diye biraz azarlayıcı, biraz da mutlu bir edayla yavrusuna bakıyordu.
Tüm vücudunu aniden F’e çevirdi ve “Battaniye gibi bir şeyin var mı?” diye sordu. Gördüklerini hazmedemeyen genç adamdan bir cevap gelmeyince adam adamlarının ki havalı olan siyah yazlık ceketine sarmaladı ceylanı.