KAPI

 
 

KAPI

Kapıların bir ruhu olduğunu düşünürüm. Yaşarlar ve yaşatırlar. Kimi zaman sinirle çarpıp, kendimizi dışarıya atarız. Kimi zaman kafamız çakırkeyif, anahtarı yuvasına zorla yerleştirip, kıkırdayan bir neşeyle kapatırız. Bazen de kederle açıp, içeriye girer, şöyle bir yaslanırız kapıya. Bir dost  sarılmış  gibi olur o zaman.

                Bazı dönem filmlerinde, dizilerinde hoşuma giden şey, şehirlere kapıdan girilmesi. Bütün şehirlerin bir kapısı var. Ev gibi… Enteresan geliyor izlerken.Filmin kahramanı atını dörtnala sürerken, hopp bir kapıdan giriyor. Ben bir saraya ya da malikaneye gireceğini düşünürken, kahramanımız şehrin içinde dolaşıyor. Sonra yüzlerce evin kapısı açılıp, kapanıyor.

                “Alt tarafı kapı yahu, ne olacak?” dediğinizi duyar gibiyim. Nihat Durak’ın yönettiği, Kadir İnanır ve Vahide Perçin’in başrol oynadığı,  2019 yapımı bir dram filmi var. Çok kıymetli sanatçılar oyunculuklarıyla büyülüyor. Midyatlı Süryani bir ailenin dramı konu ediliyor. Ahşap ustası Yakup, yıllar sonra Berlin’den Mardin’e dönünce evinin kapısının çalındığını görüyor. Çok kıymetlidir kapı; çünkü yirmi beş yıl önce kaybettiği oğluyla birlikte yapmıştır. Film boyunca o kapıyı arar ve sonunda bulup, ait olduğu yere getirir. O kapıdaki her motif insanda hayranlık uyandırıyor. Su damlaları, hayat ağacı, güvercinler… Bakıyorsun ve: “Bu kapı nefes alıyor,” diyorsun.

                Çok katlı binalarda asansör yerine merdivenleri tercih ederim. Çıkarken bütün kapılara bakarım. Kimi çok mutlu görünür. Üzerinde şatafatlı çiçekler olan mı dersiniz, bilmem kim ailesine hoş geldiniz yazısı mı dersiniz; kuşlu, deniz kabuklu, nazar boncuklu süsler mi dersiniz; kalpli, taçlı prenses modelleri mi  dersiniz… Neler neler asmışlar. Bu mutlu kapıların ardında mutlu insanlar mı yaşıyor bilemem; ama kapılarının pek keyifli olduğu aşikar. Tabi bir de sade, haricen  süse ihtiyaç duymayanlara rastlarım. Mağrur kadınlara benzerler. Ben, bu kendinden emin mağrur kapıları severim.

            Bir de hayatın içinde saklı,  görünmez kapılar vardır. Kiminin elindeki anahtar her kapıya uyar;  karşısına çıkan görünmez kapıları aça aça ilerler. Kimi de daha ilk kapıda, anahtarı kilide uydurabilmek için didinir durur. Bütün ömrünü o açılamayan kapının önünde tüketir. Kapısı kolay açılabilenlerden olmayı hepimiz isteriz; ama olmaz, o anahtar o kilide uymaz. Kimimiz buna kader der, kimimiz şans… Kimine kavun, kimine kelek…

                                                                                                              Pınar Erdoğan