İstenmeyen Ve Korkulan
Nilüfer yarım yamalak bir uykuyla gözlerini açtığında hala oldukça öfkeliydi. Ve belli etmese de bir o kadar huysuzdu. Sabah ablasının telefonu ile uyanmış bir daha da gram uyku girmemişti gözüne. Nergis de kardeşini merak etmekten doğru düzgün uyuyamamıştı. Bu yüzden bugün işini bitirir bitirmez eve gelmesini istemişti ondan. Bu kesinlikte Nilüfer’in de arzu ettiği bir şeydi. Evinde olmamak onu da fazlasıyla rahatsız etmişti hele ki dünkü fiyaskodan sonra.
Görevli ona otel üniformasını teslim ettiğinde genç kız hızla üstünü giyinmiş ve hazırlanmaya başlamıştı. Aceleyle saçlarını toplarken bir yandan da açlıkla guruldayan midesini yatıştırmak için çabalıyordu. Saçlarını ensesinde sıkı bir topuzla sabitlediğinde dün ona fazlasıyla zorluk çıkaran topuklu ayakkabılarına memnuniyetsizce baktı. Resmi kıyafet giymenin en büyük zorluğunun şüphesiz ki bu olduğunu düşündü. Fakat yine de başka seçeneği olmadığı için ayağına onları geçirip çantasını topladı. Ve bugünkü işlerle ilgilenmek üzere kendini odadan dışarı attı. Fakat her şeyden önce karnını doyurmalıydı. Eğer yanılmıyorsa otelin kahvaltısı saat 12.00 da sonlanıyordu. Ve saat henüz 11.30 du. Eğer hızlı davranırsa kahvaltıya yetişeceğini düşünüyordu.
Sorunsuz bir şekilde yemekhane de karnını doyurduğunda Nilüfer’den mutlusu yoktu. Tüm gerginlik ve öfkeyi geride bırakmış pamuk şekeri kıvamında bir ruh haliyle asansöre doğru ilerledi 20.katın düğmesine basarak asansörün cam duvarına yaslandı. Asansör zemin katta durduğunda yaslandığı duvardan doğrulmuş dik bir konuma gelmişti. Bakışları üzerindeki üniformayı incelemek için aynadaki yansımasına yöneldiğinde asansör yeni insanların varlığı ile hafifçe sarsıldı. Kendine son bir kez bakış attığında ise etek gömlek ve ceket kombininde bir eksiklik olmadığına karar kılarak aynadaki bakışlarını uzaklaştırdı ve önünde tıpkı ikiz kuleler gibi dikilen takım elbiseli uzun boylu adamlara şaşkınlıkla baktı. Onların yanında nedense fazla küçük kalmıştı. Üstelik boyu pek de kısa olmamasına rağmen dışarıdan bakan bir göz onlara kıyasla minyon kaldığını bile söyleyebilirdi. Asansör yönetim departmanına gelene kadar hiç durmamıştı. Nilüfer onların önceki katlardan birinde ineceklerini düşünmüştü ama durum pek de beklediği gibi olmamıştı. Asansör 20.katta durduğunda uzun boylu iki adam kenarı çekilerek ona yol verdi.
Nilüfer Korhan Bey’in odasına doğru ilerlerken peşinden gelen adamlara tedirgince bakmadan edemiyordu. Aynı yöne gidiyorlar olsa gerek peşinden gelmeye devam ediyorlardı. Fakat Korhan beyin odasına varmasına rağmen adamlar hala peşindelerdi. Ve bu fazlasıyla sinir bozucu bir durumdu. Nilüfer kapıyı çalıp ‘Gir’ komutu ile ofisten içeri adımını attığında Korhan Bey’in yalnız olmadığını fark etti. Korhan bey gülen gözleri ile konuştu.
-Hoşgeldin kızım. Gel lütfen.’
Ardından misafirine hitaben devam etti.
-Size bahsettiğim Etkinlik Koordinatörümüz Nilüfer Hanım. Nilüfer kızım kendisi sana bahsettiğim müşterimiz Devran İslimyeli.’
Genç kız nezaketle gülümseyip ilerlerken bakışları müşterinin yüzünü bulduğunda kısa bir an bocaladı. Gülümsemesi hızla solup giderken sesli bir şekilde yutkundu. Saniyeler süren şokun ardından kendini toparlaması çok da uzun sürmedi.
Bu o dün gece ki ruh hastasıydı. Adamın bal rengi gözleri pusuda avını bekleyen bir yırtıcı gibi üzerine dikilmiş onu izliyordu. Keza Nilüfer’de de durum farklı değildi. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki göğüs kafesinde kıyasıya bir maraton başlamış gibiydi. Dün gecenin bulanık ve sinir bozucu hatıraları ile kalın bir halat misali gerilmiş elleri ise buz kesmişti. Sabit durmasına özen gösterdiği dizleri adamın onun üzerine diktiği sert bakışları ile titrememek için kendini zor tutuyordu. Bu korku muydu emin değildi ama kahvaltıdan sonra derinliklerine gömülen öfkesi varlığından bir parça daha kaybetmeden geçmiş karşısında ona kahkahalarla gülüyor gibiydi. Yine de soğuk kanlılığını büyük bir özveri ile koruması gerektiği bir konumdaydı şuan. Bu yüzden hisslerini kayıtsızca gülümseyen bir yüzün ardına saklamak zorundaydı.
Yoğun stresle odağını yitirmiş bakışları dosyalarla dolu olan ofisi geçip genç adamın üzerinde durduğunda lacivert takım elbisesinin onun bedenindeki duruşuna hayran kalmıştı. Ceketin kollarını dolduran geniş omuzları ve beyaz gömleğin sardığı güçlü gövde tek kelime ile nefes kesiciydi. Dün gece yanlışlıkla da olsa o göğüse dokunduğunu bilmek onu hiç olmadığı kadar tuhaf hissettirmişti. Ve bu tuhaflık yoğun bir şekilde utançla doluydu.
Bu haliyle dün geceden çok daha derli toplu ve yeni tıraş olmuş yakışıklı yüzüyle şüphesiz ki olduğundan daha genç gözüküyordu. Bu adama bakmak kesinlikle ruh sağlığına zararlıydı. Çünkü hisleri tıpkı içinde farklı kimyasalların bulunduğu beherler gibi yaşadığı sarsıntıda kırılmış ve her şeyi birbirine katmıştı. Öfke desen değil, tutku desen o da değil. Neydi bu his o halde?
Nilüfer adamın fazla dikkatli bakışları altında Korhan beyin masasına doğru yaklaştı ve Dvran İslimyeli’nin karşısındaki deri koltuğun önünde durdu. Nilüfer içten içe adamın onu tanıyıp tanımadığını merak etse de buna rağmen cesur bir tavır sergilemeyi seçerek elini ona doğru uzattı.
-Merhaba efendim. Ben Nilüfer Avcı. Tanıştığımıza memnun oldum. Umarım hizmetimizden keyif alırsınız.’
Devran çok kısa bir an kaşlarını çatsa da kendinden emin bir ifade ile kızın uzattığı nemli elini kor gibi yanan sıcak parmaklarıyla kavradı ve nazikçe sıktı. Nilüfer avuçlarında hissettiği yakıcı enerjiyle iliklerine kadar titredi.
-Memnun oldum Nilüfer Hanım. Bu tamamen sizin yeteneklerinize bağlı. Beni hayal kırıklığına uğratmayacağınızı umuyorum.’
Adam elini geri çektiğinde genç kız avcundaki boşlukla neredeyse rahatsız olan yanına sövmekle meşguldü.
Bunlar ne kadar küstah sözlerdi böyle. Nilüfer adamın sözlerine gülmek ve öfkelenmek arasına kararsız kalmıştı. Fakat bunların ikisini de seçmedi. Soğuk kanlı bir ifade ile önüde durduğu deri koltuğa oturdu ve kalem eteği bu pozisyon değişikliği ile hafifçe yukarı doğru sıyrıldı. Ama buna aldıracak bir sağ duyuya o an için sahip değildi. Menekşe rengi gözleri üzeri anlayışla örtülmüş derin bir kararlılıkla parlıyordu.
-Bundan hiç şüpheniz olmasın efendim. Her insan uğruna emek verdiği uğraşından mükemmel bir sonuç bekler. Bu mükemmelliği hem siz hem de kendimiz adına sağlamaya çalışıyoruz. Emin sizin arzunuz da de bu yöndedir.’
Devran bey aldığı cevap karşısında meydan okuyan bir ifade ile gözlerini kıstı ve dudaklarının keskin hattı belli belirsiz bir gülümseme sinyali ile yanıp söndü. Ardından Korhan Beye hitaben konuştu.
-Çalışanlarınız gerçekten etkileyici bir motivasyona sahip. Hayran olmamak elde değil. Ama genelde iddalı sözler sahibinin başını belaya sokar. Bakalım bu döngü sizde nasıl işleyecek?’
Nilüfer gerginlikle sıktığı dişlerinin arasından kısa bir nefes aldı. Sahiden derdi neydi bu adamın? Eğer ondan dün geceki facianın intikamını almaya çalışıyorsa orada en çok mağdur olan kişi şüphesiz ki kendisiydi. Yine de bu konuyu açmanın kesinlikle ne yeri ne de zamanıydı. İçinden ne kadar bu adamın o yakışıklı suratına güzel bir şamar indirmek istese de tek yapabildiği sessizce Korhan beye bakmak olmuştu.
Korhan bey ortamın bir anda buz kesmesi ve genç kızın zoraki gülüşleri arasında meseleye bir an önce el koyması gerektiğini hissediyordu.
-Döngülerimiz daima olumlu yönde olur Devran bey. Bunu kısa zamanda size de kanıtlayacağımızı düşünüyorum. O halde müsaade ederseniz size lansmanı gerçekleştireceğimiz davet salonu gezdirelim. Böylece hem hazırlıkları yakinen takip etmiş hem de yardım gecesi hakkında konuşmuş oluruz.’
Devran bey, Korhan beyin önderliğinde odadan çıktığında Nilüfer adeta yeniden doğmuş gibi hissediyordu. Bu adamla aynı masada oturmak yüksek gerilime maruz kalmak gibiydi. Belki elektrik çarpmıyordu bedeninizi ama sözleri kesinlikle elektrikten bile daha beterdi. Önden giden iki adamı bir kaç adım mesafeden takip ederken boynunda ve kollarında hissettiği kas ağrıları ile sessizce inledi.
Bakışları kısa bir an arkasından önüne düşen uzun gölgeleri bulduğunda tedirgin bir ifade ile arkasına baktı. Bunlar asansörde karşılaştığı iki uzun adamdı. Aralarında en esmer olanı Nilüfer’in şaşkın bakışlarını fark etmiş olacak ki çok geçmeden kalın sesi ile konuştu.
-Biz Devran beyin korumalarıyız efendim. Endişelenecek bir durum yok.’
Adamın açıklamasına yalnızca başını sallayabildi. Keza korumanında ondan daha fazlasını beklemediği ortadaydı. Nilüfer önden giden adamlarla arasındaki mesafenin açıldığını fark ederek hızlı adımlarla onlara yetişmek için koşturdu. Topuklu ayakkabılarının içinde bunu yapmak zor olsa da böylesine bir öfke makinesinin yanında kesinlikle taviz veremezdi.