Gizli Hazine

Gizli Hazine

 

 

Dünya yeni güne bir felaketle uyanmıştı. İyi olan herkes bir gün kötü olmaya mahkum kalacaktı ve işte o gün gelip çatmıştı. Her şeyin  yerine yapaylaşmış sanal bir dünya yer almıştı. İnsanların kendilerinin ürettiği bu yeni yapay sistem  tam anlamıyla insanlığı ele almıştı. Bu sırada dünyanın bir başka köşesinde unutulmuş olan Mila elindeki gizli hazinesiyle oynuyordu. Bu oyuncağın hiçbir zaman nasıl kullanması gerektiğini öğrenememişti. Zaten o oyuncağı da  onun için gizli yapan şey buydu. Oyuncağa  bakarken tekrardan onu nasıl bulduğu aklıda canlanmıştı. Ilık bir ilkbahar günüydü. O zaman henüz dört yaşındaydı. Henüz çok küçük olsa da kötülüğün ne demek olduğunu biliyordu. Çünkü o belki de  kötülükle annesinin karnına düştüğü an öğrenmişti. Onun için bir anne kavramı yoktu babada hatta onun için kötülükten başka bir kavram yoktu. O sağır, dilsiz ve ailesizdi. Bu yüzden bir yetiştirme yurdunda anlayışlı insanlar tarafından büyütülmüş olsa da o kara gün hayatında bir anılarında saklıydı. O güne çok korkunç bir rüyayla uyanmıştı ve her sabah olduğu gibi yine yeniden yatağını kirletmişti. Bu durum daha fazla katlanmaya yurt bakıcısı onu dışarıya atı. Güya ceza ama onun için kötülüğün tanımıydı. İşte o gün dışarıda her şeyden belki de  kendinden bile uzaktayken elindeki çubukla yeri eşeliyordu. Zaten kendini bildi bileli bunu yapardı. O da sıkıntılarını böyle atıyordu. Elindeki çubukla yeri eşelemeye devam ederken közüne garip bir şey çarptı. Gördüğü şeyi topraktan çıkartmak için daha kuvvetli eşelemeye başladı ve hemen onu çıkartı. Eline aldığı şey   parıl parıl  parlayan vişne çürüğü renge sahip olan küreyi ince  beyaz bir çizgi tam ortadan  ikiye bölüyordu. Koluyla gözyaşlarını sildikten sonra iki eliyle küreyi biraz inceledi inceledi ve biraz daha inceledi. En sonunda küreyi gökyüzüne doğrultu ve içinde bir  şey var gibi görünüyordu ama kürenin rengi çok koyuydu tam olarak içinde ne olduğunu anlamadı. Biraz açmayı denedi ama beceremedi. O küre sanki bir tılsımın parçasıydı yada tılsımın ta kendisiydi ama onun için önemli olan ona tebessümün geri vermesiydi. Bu onun hayatına bir ilkti bu yüzden o küreyi gizli hazinesi olarak avucunun içinde sımsıkı sardı ve o günden sora onu bir daha bırakmamıştı. Dünya bu yeni felaketle mücadele ederken elindeki hazinesi ile bir köşesinde oyalanıyordu. Aradan onca yıla rağmen hala o tılsımın çözememişti. Elindeki küreyi tekrar kendi ekseni etrafında  döndürüyorken bir arkadaşı arkasından ona dokundu. İşte o an elindeki nesne yere düştü. Bir anda her yer ışıkla doldu ve ışık ortadan kaybolunca Mila da ortadan yok olmuştu. Mila birkaç saniye sonra gözünü açtığında kendini bambaşka bir yerde buldu. Şaşkın tıkla etraftaki nesneleri incelemeye başlayacakken üzerindeki giysilere gözü takıldı. Aslında üzerinde bulunan kıyafetler daha çok bir kostüm benziyordu. Sanki bir kartal kız olmuştu. Bu fikrimde destekleyen iki kocaman siyah kanadı vardı. Tüm bunlar ona bir rüya veyahut bir hayal gibi geliyordu sanki geleceğe ışınlanmıştı. Evet belki dele eğe ışınlanmamış olabilirdi ama çok farklı bir yere ışınlandığı fikri onun zihninden geçen tek mantıklı şeydi. Hayalle gerçek arasındaki bu kısır döngüden hemen karşısında duran bir ekran aydınlanınca uyanın verdi. Bu ekran yaklaşık on beş dakika içerisinde Mila ’nın neden orada bulunduğunu onun anlayacağı bir biçimde anlattı. Ekranın söylediğine göre Mila ’nın bulduğu gerçekten de bir tılsımdı. Bu  tılsımın içinde ise kötülüklerle mücadele eden bir Kartalın ruhu hapsolmuş tu. Mila ise o tılsımın yanlışlıkla da olsa kırarak o ruhu serbest bırakmış ve ruha sahip olmuştu. Şimdi ise bu ruhun dünyayı bu yeni felaketten kurtarması için o merkeze Mila’yı yani kartal kızı getirmişlerdi. Ondan başka hiçbir şansları yoktu çünkü bu görevi daha önceki tılsım karakterler çağrılmıştı ama hepsi birer robota dönmüştü. Yani yenilmişlerdi. Şimdi ise sıra en son Kartal tılsımındaydı ve onun yeni sahibi Mila’ da. 

Mila bileğindeki tılsımıyla birlikte yapay zekanın merkez üstlerini kontrol ediyordu. Bu merkezler : deniz üssü, kara üssü ve hava üssü olarak adlandırılmıştı. Mila ’nın ilk gideceği yer denizdi çünkü tüm merkez sistemleri orada birleşiyordu eğer ona zarar verirse diğer merkezler yok olurdu. Yani robotik kuşlar ve dev karınca robotlarıyla değil de robot balıklara savaşacaktı. Bunun için ise doğru planlama yapması gerekiyordu. Elindeki hazinesiyle neredeyse  yapamayacağı hiçbir şey yoktu ve ilk yapacağı şeyi bulması da  çok zor olmamıştı. Ona göre dünyayı sağır ve dilsiz biri kurtaramadı. Bu yüzden o  hazine sayesinde artık duya bilecek ve konuşa bilecekti. Ve düşündüğü şeyinde hemen yapmıştı. Artık sağır ve dilsiz değildi ama bu mucizesi onu yavaşça ele almaya başlamıştı. Oda diğerleri gibi ilk adımda kendini robotlaştırmaya başlamıştı. Kendi ve diğer insanları kurtarmak için bileğindeki tılsımına basmaya hazırdı. Henüz alışamasa da bu tılsım genel özelliklerini kavramıştı bu yüzde sağ üstte bulunan alt düğmeye  bastı. Sırtındaki kanatlar bir çift solungaca dönüştü. Hemen onun ardında ise ortaya basarak deniz üssüne ışınlandı. Suyun dibindeki bir mercan kayalığında bulunan bu üssün şimdi hemen yanı başındaydı. Ona dünyayı kurtarmasına ramak kalmıştı ama daha henüz yeni başlamıştı.  Her yerde su canlıları yerine onların robotları vardı ve çıkardıkları sesler duymaya yeni başlayan biri için çok fazlaydı. Bir an içinden keşke kendimi düzeltmeseydim diye içinden getirdi ama bu fikri hemen aklından çıkarmıştı. Halbuki bu fikrinde çok haklıydı çünkü bunun için eski hali onun çok işine yarayacaktı ama bunun için çok geçti. Gözündeki tarayıcı camlara etrafı taradı. Daha sonra  mercan şeklindeki demirden mekanizmaların uydusunu baktı. Bu uydu uzaydan aldığı  ışınlar sayesinde girdikçe güçleniyordu. Bu sistem  kulak  zarını delecek bir biçimde çalışıyordu. Bu mekanizma hiç bitmeyen su sayesinde işliyordu. Tılsım tarafından bu  sistemi bozacak iki kesin yol belirlenmişti  . İki zor ve kesin yol. İlk ki suyun akış yönünü değiştirmek, kesmek veyahut suyu yok etmek. İkinci yol ise o sistemi yok etek. Mila en olanaklı olanın ikinci yol olduğunu en başından beri biliyordu. Ama onu nasıl yok edebileceğini bilmiyordu. Her yerde  yüksek sesler onu bir yol bulmasını engelliyordu. Şimdi ise robot balıklar onu yavaş ya ar fark etmeye başlamıştı. Aslında uyduyu kırmak robotik frekansı bozacak tek şeydi. Ama o kadar çok ses çıkarıyordu ki ona yaklaşmayı imkansız kale getiriyordu. Bir şeyler bulup o mekanizmanın üzerine atmayı düşündü ama etrafta o sistemi kıracak hiçbir şey yoktu. Adeta bir kapanın içinde sıkışmıştı. Bir taraftan robot balıklar bir taraftan ses. Ve maalesef ki  o balıkta şimdi onu parçalamaya başlamışlardı. Çaresizce elindeki tılsım basarak kendini tam mekanizmanın üzerine ışınlandı. 

Ses çok daha fazlaydı ve buna dayanamıyordu. Hemen şimdi bir şeyler yapması gerekiyordu yoksa bir şekilde ölecekti. O da aklına gelen ilk şeyi yaptı. Elini tılsıma dokundurdu ve solungaçlar yerini eski kanatları aldı. Sırtındaki kanatları hızlıca çırpmaya başladı. O kanatlar mekanizmanın frekansını bozdu. Ama bu çok ses daha da kuvvetlendi. Mila ’nın nefesi artık bitmek üzereydi. Ona ait gibi görünmeyen bedeni mekanizmanın üzerine düştü. Artık onu için son gelmişti. İçinden daha önce söylediği sözü yeniledi. Keşke kendimi düzeltmeseydim. Böyle olsaydı dünyayı kurtara  bilirdim ama artık çok geçti. Ben en başında kendimi kendim gibi sevmeyecek kaybetmişti. Derken dakikalar sora Mila aniden uyanır ve her şeyin bir rüya olduğunu anladı. Her şey bir rüyaydı. Ama Mila için değildi o geleceği görmüştü. İnsanlığın geleceğini. Artık onun için her şey çok farklı olacaktı. İlk  değişikliği  ise kendisini sevecek   ve yapay zekaya karşı elinden geldiğince mücadel etmek olacaktı. 

 

Öz geçmiş :Nurcan İpek Tursun. 22 yaşındayım. Yazmaya lisede başladım. İlk yazım ise lise döneminde bir okul dergisinde  yayımlandı. Daha sonra hobi olarak birkaç şiir ve öykü yazdım. Daha sonra bir kitap yazıp bitirdim. O sıralarda Vicâhifeyz adlı bir dergide çalışmaya başladım. Zamanla şiire daha çok ağırlık verdim. Bir şiir sitesinin  Mercan adlı kitabında  şiirim yayımlandı. Daha sonra Gözlük dergisinde birçok şiirim yayımlandı. Şimdi ise  cinayet senaryo hikayesi yazıyorum. Arada çocuklar hakkında kısa öyküler ve modern şiirler yazıp Instagram hesabımda paylaşıyorum.