FANUS

  I

Duvarda asılı duran ‘Hoşgeldiniz’  yazısını gördüğünde sarsılmış bilincini hissetmeye başladı. Zihninde geçmişe dair yalnızca uzun süre havada asılı kalmaya benzer bir anı canlandırabiliyordu. İçinde yattığı yataktan kafasını ellerinin arasına alarak zar zor doğruldu. Kafasını yukarı çevirmeden  sessiz ve kırmızı ışıkla aydınlatılan loş odada başka birinin varlığını sezdi. Buraya neden ve nasıl geldiğini düşünmeye başlamadan önce içini, korkunç ruyalarından uyandığında bedenini saran aynı his kapladı. Odayı incelemeden tavana yerleştirilmiş siyah bir ekrandan beklenmedik bir ses yayılmaya başladı:

 —Sayın sakin, Odana hoşgeldin. Zaman: 4009. Oda sıcaklığı 25 derece.

Ekrandan gelen sesleri çözümlemeye çalışırken kapının yanında duran bir fanus ve içindeki siyah balık gözüne takıldı. Kafasının içindeki boşluk bedenine yayılmıştı. Kendini toparlayıp neden burada olduğunu sorgulamaya başladı.Aklının, uyandığı ortam karşısındaki yavaşlığı balığın hareketlerine dalıp gitmesine sebep oldu. Ses konuşmaya devam etti:

 — Güvendesin. İçinde durduğun sıcak ve sessiz oda seni iyileştrimek için var.

Neden oval şeklinde bir odanın içinde iyileşmesi gerektiğine anlam veremedi.

— Kendini evinde hisset. Buraya aitsin; unutma. İçmen için sana sıcak süt gönderebilirim.

Fanusun üstünden bir asansör bölme açıldı:

 — Bir bardak süt ve kurabiye. 

Adam, bu anın tuhaflığına rağmen, içsel merakını bastıramadı. Asansörü kullanarak süt ve kurabiyeyi almayı tercih etti. Ses, bu kez bir miktar memnuniyet tonuyla, "İyi seyirler" dedi. Adam, bu sesin ardında yatan amacı anlamaya çalışırken, içindeki boşluğun ve odanın sıcaklığının ona bir tür huzur verdiğini hissetmeye başlamıştı.Bir yandan süt içerken, diğer yandan ise odanın dışına bakarak düşündü. "Bu odanın amacı nedir?" diye sormadan edemedi. Burası ait olmak için fazla sessiz ve karanlıktı. Kapıya doğru bakıp iç geçirdi. Gidip -eğer varsa-içinde bulunduğu klostrofobik yapının devamını merak etti. Kapıya doğru küçük adımlar atmaya başladı. Ekran konuşmaya başladı:

—Dışarısı tehlikeli ve kaotik. Burada güvendesin.

Aynı uyarı cümlelerini tekrarladı:

—Dışarısı tehlikeli ve kaotik. Burada güvendesin.

—Dışarısı tehlikeli ve kaotik. Burada güvendesin.

—Dışarısı tehlikeli ve kaotik. Burada güvendesin.

Yalnızca bu ses odadaki koyu sessizliği bozuyordu. Kapıya doğru ilerledi. Yerdeki şeridin üstüne basınca tavandan gelen ses yükseldi ve kalınlaştı:

— Ölümden uzak dur.

— Ölümden uzak dur.

— Çıkış ölüm demek.

— Çıkış ölüm demek.

Adam geri adım attıktan sonra siyah ekrandan gelen ses konuşmaya devam etti:

— Sayın sakin, endişelenmene gerek yok. Ben buradayım. Sana kim olduğunu hatırlatmak; rehberlik yapmak için yanındayım. Beni dinlersen buradan çıkmana yardımcı olabilirim.

— Neden dışarı çıkamıyorum? Bu sesler nereden geliyor.

— Hepsine cevap vereceğimden emin olabilirsin. Beni dikkatlice dinlemen yeterli.

— Tamam, dinliyorum.

— Seni buraya büyük bir kaza sonrası getirdiler. Kaza sonucu aklını yitirmiş hafızanı kaybetmiştin. Uzun süren tedavi ve bakım sonucunda eski haline dönmeye başladın ve bilincin geri geldi. Şu an tedavinin son aşamasındasın diyebiliriz. Bu aşamada sana eski kimliğini kazandırmak ve hayatını nasıl yaşaman gerektiğini anlatmak için buradayım.

— Nasıl? Anlamadım. Yani daha önce farklı biri miydim?

Şu an nasıl biri olduğunu düşünmeye çalıştığında kafasında yalnızca boş bir karmaşıklık bulabiliyordu. O düşünürken ekrandaki ses konuşmaya devam etti:

— Evet, önceki hayatında bambaşka  biriydin.  Ancak bu kişi, zaman içinde değişti ve geçmişini bir kaza sonucu kaybetti. Bu kaza, sana yeni bir başlangıç ​​fırsatı verdi. Şu anki benliğin ve geçmişin, devlet tarafından desteklenen bir kimlik rehabilitasyonu projesinin parçası olarak oluşturuldu.

Adamın gözleri, bu bilgileri sindirmeye çalışırken hafif bir korkuyla parladı. Ancak yerini içsel bir sorgulamaya devretti: Rehabilitasyon projesi mi? Peki, neden? Geçmişimde neler yaşandı? 

Ses, sakin ve iyimser bir şekilde:

  — Geçmişin artık seni ilgilendirmiyor; kökünden kazınarak silindi. Artık yalnızca içinde bulunduğun an ve geleceğin var. 

  —  Ama bunu ben istemiş olamam.

  —  Evet bu karar da projeyi sağlayanlar tarafından senin adına verildi. Bugün itibariyle başlayan rehabilitasyon aşamasında  yapman gereken önümüzdeki her gün ve saat düzenli bir şekilde alacağın eğitimleri tamamlamak. Rehberin için gitme vakti. Bir sorun olursa seslenmen yeterli. Bu siyah ekranın içinde bekliyor olacağım.

Oda, aniden sessizleşti. Ekran tamamen kapandı artık odada daha da yalnızdı..Gözleri odaya dağılan kırmızı ışığın içinde kayboldu. Ekrandan gelen sözler, zihninde yankılandı. "Geçmişin artık seni ilgilendirmiyor; kökünden kazınarak silindi. Artık yalnızca bulunduğun an ve geleceğin var." Ancak bu kelimeler, içindeki geçmişin hayaletlerini sessizce çağırdı. Gözlerini sıkıca kapatıp bi şeyler getirmeye çalıştı ama olmadı. Kafasındaki sesler koyulaştı: Geçmişim olmadan kimim ben? O karanlık hatıralar olmadan gerçek bir varlık olabilir miyim? Hatırlamadığım suçları, hataları nasıl unutabilirim ? Yaptığı kötü şeyleri merak etmeye başladı. En fazla bir insanı öldürmüiş olabilirdi. Kimi? Babasını mı? Arkadaşını mı? Şimdi hatırlamadığı bir vicdan azabı ile başbaşaydı.

 

Adam, her gün düzenli olarak aldığı eğitimlere maruz kaldıkça, 'normal' davranışın nasıl olması gerektiğine dair yoğum bir veri akışına maaruz kalıyordu. Eğitim, onun için sadece bilgi aktarımından ibaret değil, aynı zamanda bir tür yeniden programlamayı da içeriyordu.Eğitim videoları, günün büyük bir kısmını kaplıyordu. On saatlik içerikler, nasıl konuşulması, nasıl yürünmesi, nasıl bakılması gerektiği gibi temel davranış kurallarını içeriyordu. Adam, her detayın titizlikle anlatıldığı bu videolarda kendini tekrar şekillendiriyormuş gibi hissediyordu.

Bu eğitimlere ek olarak, odanın içinde sürekli olarak çalan hatırlatıcı sesler vardı. Belli aralıklarla, "Göz teması kurun", "Gülümseyin", "Dik durun" gibi direktiflerle dolu bu sesler, ona her an, her hareketiyle 'normal' bir birey gibi davranması gerektiğini hatırlatıyordu.Ekrandan gelen tekrar edici sesler sinirlerini zayıflatmaya başlamıştı:

— Sayın Sakin, lütfen hatırla: Her an potansiyel bir fırsattır. Göz teması kur, etrafındakilere gülümse ve dik dur. Sen, normal bir birey olduğunu hissettirmek için bu yönergeleri takip etmelisin. Hayatını sev, çünkü sen değerlisin. Sana verilen bu yeni fırsatı değerlendir. Kendini güçlü ve önemli hisset. Sen seçimlerinden ibaretsin. Her zaman senin için iyi olanı seç. Duygularını güçlendirerek çevrendeki insanlarla daha sağlıklı iletişim kurabilirsin. Unutma, senin burada olmanın bir anlamı var, ve bu anlamı keşfetmek senin elinde.

Bu rutin eğitimler ve hatırlatıcı sesler, adama sadece fiziksel davranışlarını değil, aynı zamanda duygusal tepkilerini de kontrol etmeyi öğretiyordu. Ardı gelmeyen sürekli rehberlik, onun için bir tür duygusal ve davranışsal bir disiplin oluşturuyordu. Ancak bu disiplin, onun içsel isyanını daha da körükleyen bir çatışmayı beraberinde getiriyordu.Tüm bunlara rağmen, odadaki rutinleri bozmak, seslere karşı koymak, bu yapay düzene karşı bir isyan başlatmak için her geçen gün daha fazla dürtü hissetti. Seslerin etkisi altında olmaktan sıyrılmak, gerçek bir benliği ve özgürlüğü bulmak istiyordu.

Eğitim sürecinin bir parçası olarak, ona odaklanmayı artıran ve dikkatini dağıtmamasını sağlayan özel bir ilaç rutini uygulanıyordu. Aldığı haplar, odaklanma becerilerini artırmak ve dışarıdan gelen uyaranlara karşı direncini güçlendirmek için tasarlanmıştı.

Her eğitim öncesinde, adamın içmesi gereken ilaçlar belirli bir protokol dahilinde veriliyordu. Hapların etkisiyle, dış dünyadan gelen her türlü etkileyici faktöre karşı direnci artıyor ve odaklanma becerileri iyileşiyordu. Bu, eğitimlerin ve hatırlatıcı seslerin daha etkili olmasını sağlamak adına özel bir önlem olması için tasarlanmıştı. Aldığı hapların yan etkisi olacak kiyaklaşık iki hafta sonra aşırı gerçekçi ruyalar görmeye başladı. Bunu fark ettiğinde geçmiş hissiyatına en yakın şeylerin ruyaları olduğunu fark etti. Her gece gördüğü rüyaların, gerçeklikten bir kaçış kapısı olduğunu düşünmeye başladı. Uykuya daldığında, geçmişine ait parçaların, silinmiş anıların ve duyguların izini sürebiliyordu. Rüyalar, ona odadan kaçışın yollarını gösteren bir rehber haline gelmişti; odadan uzaklaştığı bir dünya beliriyor, şu anki gerçekliğin katı kurallarından sıyrılıp özgürce dolaşabiliyordu. İçine düştüğü bu yapay düzenin müdahale edemediği tek yerdi ruyaları. Gördüğü manzaralar, onun için bir tür kaçışın anahtarı gibiydi. Bir gece, rüyasında denizde yüzen  içi fotoğraflarla dolu siyah bir kutu buldu. Fotoğraflar arasında aile anıları, eski arkadaşlar ve kayıp yaşantısının izleri vardı. Her kare, ona bir zamanlar sahip olduğu, şimdi unutulmuş bir hayatı hatırlatıyordu. Kendine bu fotoğrafların onun geçmişinin ta kendisi olduğuna inandırdı. Bu inancı onun içindeki isyanı, uğradığı haksızlık karşısında körükledi. Geçmişinin ondan alınması, onu daha fazla özgürlüğe ve hak ettiği geçmişe yönlendiriyordu. Bu odada kalmak onun için ölüm demekti asıl. Bi an önce buradan kurtulup her ne kadar kötü de olsa bir geçmişe sahip olmak için kaçmak istiyordu. Adam, odadan kaçma planları kurarken, gerçekleştirmesi zorlayıcı engellerle karşılaşıyordu. Odanın duvarları sağlam ve tırmanılması zor, camlar dayanıklıydı Her seferinde yeni bir çıkış stratejisi düşündüğünde, karşısına çıkan engeller onu daha da umutsuzluğa sürüklüyordu. Bir ara pencereden kaçma fikrini düşündü, ancak camlar dışarıya doğru açılmıyordu. Odanın tepesine tırmanma düşüncesi, duvarların yüksekliği ve tırmanma imkanı sunan bir şeyin bulunmaması nedeniyle hüsranla sonuçlandı. Her geçen dakika, odadan kaçma planını daha da körükleyerek, kendisini tutsak hissettiği bu yerden kurtulma arzusunu arttırıyordu. Çıkış kapısına doğru hızlıca koşarak çıkarsa belki başarabilirdi. İçini kırılgan da olsa bir umut kapladı.

Bir gün Dikkatini ve cesaretini toplayıp kapıya doğru koşmaya başladı. Ancak adam koşarken odadaki uyarı ve alarm sesleri devreye girdi. Çizgiyi geçtiği an kapıyı açtı ancak kapı hiçbir yere açılmıyordu. Yalnızca illüzyon yaratmak için konulmuş bir kapıydı. Kendini bu kurgunun içinde daha da küçük hissetti. İçini umutsuzluk ve büyük bir karamsarlık kapladı.

Ertesi sabah uykusundan uyandığında, odanın kapısına yakın bulunan fanusun içinin boş olduğunu fark etti. İçindeki balık, yerde ters dönmüş bir şekilde cansızca duruyordu. Artık odadan kaçmanın ötesinde bir çıkış arayışı içinde olan adam, içsel savaşının derinliklerine dalmıştı. Balığın ölümü, ona sadece odadan değil, kendi iç dünyasındaki acılardan da kurtulma isteği uyandırdı. Bu karanlık düşünce, adama yaşamının anlamsızlığını ve devam eden çaresizliğini hissettiriyordu. Bunu daha fazla sürdürmek istemiyordu. O da tıpkı siyah balık gibi kendi sonuna kendi karar vermek istiyordu. Ölümden kaçabilmenin tek kaçınılmaz yolu ölümdü artık. Boş fanusu kırıp sivri bir parçasını eliyle sıkıca kavradı. Cam elini kesip kanatmaya başladı fakat aldırmadı. Kafasını sola yatırıp düşünmeden sivri cam parçasını eliyle hızlıca boğazına sapladı.

Duvarda asılı duran ‘Hoşgeldiniz’  yazısını gördüğünde sarsılmış bilincini hissetmeye başladı. Zihninde geçmişe dair yalnızca uzun süre havada asılı kalmaya benzer bir anı canlanabiliyordu. İçinde yattığı yataktan kafasını ellerinin arasına alarak zar zor doğruldu. Kafasını yukarı çevirmeden  sessiz ve kırmızı ışıkla aydınlatılan loş odada başka birinin varlığını sezdi. Buraya neden ve nasıl geldiğini düşünmeye başlamadan önce içini, korkunç ruyalarından uyandığında bedenini saran aynı his kapladı. Odayı incelemeden tavana yerleştirilmiş siyah bir ekrandan beklenmedik bir ses yayılmaya başladı:

— Sayın sakin, odana hoşgeldin. Zaman: 4010. Oda sıcaklığı: 25 derece.