EN GÜZEL BEN SEVDİM

 
 

EN GÜZEL BEN SEVDİM

Yağmur damlaları arabanın camına sertçe vurup, ardından camı şefkatle okşayarak aşağıya doğru süzülüyordu. Kadın, arka koltukta adama sokulup başını göğsüne yasladı. Sadık bir köpek gibi, önüne atılacak sevgi kırıntılarını bekledi. Her zaman yaptığı gibi, bekledi…

“Duygusal bağ yok,” demişti adam, kadın yine de bekledi… Gurursuzca, sevgi dilenciliği yaptığı için, kendinden utanarak bekledi.

Arabanın içi yükselen müzik sesiyle doldu; “Seni en çok ben mi sevdim? Bilmem; ama en güzel ben sevdim.” Kadın biraz daha sokuldu, adamın kokusunu içine çekti. Şarkıda adamı yaşadı. Öpmek için adamın gözlüklerini çıkarıp uzandığında, o gözlerdeki acıyı gördü. Unutulamamış, kendinin eşikte beklemesine sebep olan, o kadını gördü. Adamın gözlerindeki, başkasına kanayan o yara, kadının yüreğini delip geçmedi; oraya saplanıp kaldı.

Aynı şarkıda kadın adamı, adam o kadını yaşadı…

“Ben çok güzel severim,” dedi adam.

“Görmedim, bilmiyorum.”

“Seni sevemem.”

“Seni sevemem,” işitmesi ne zor, kalbe ne ağır bir cümle…

Kadın çantasından not defterini çıkarıp; geceyi aydınlatan parlak ışığın altında yazmaya başladı: “Seni en çok ben mi sevdim? Bilmem; ama en güzel ben sevdim…”

Notu adama uzatırken: “Arabayı durdurun,” diye seslendi. Şemsiyesini açmadan yağmurun altında yürüdü. Adamın arkasından gelmesini bekledi…

Kadın hep bekledi, adam hiç gelmedi…

             

                                                                       PINAR ERDOĞAN