DÜNYALILAR

Birazdan düştüğü yerin bir boşluk olmadığını anlayacaktı. Çok geçmeden de bu plansız yolculuğu son buldu. Yumuşak bir iniş olmuştu. Havada uçuşan tozlar yerlerine döndüğünde kaptan ilk defa başka bir tür ile göz gözeydi. Neyse ki heyecandan duracak bir kalbi yoktu.  Bedeni bir çeşit yapay zekâ tarafından yönetilen devrelerden ibaretti. X-54 mürettebatı da aslında bir çeşit mekanik varlıklar topluluğuydu. Her üretilen varlık kendi benzerini üretiyordu. Kendilerini zamanla geliştirerek güncelliyorlar ve aynı zamanda çoğalıyorlardı. Sayılarının artması, gereksiz kullanımlar, Ruina ismini verdikleri gezegenlerindeki enerji kaynaklarının yetersiz kalma tehdidini ortaya çıkarmıştı. Bu nedenle uzayın derinliklerinde bazı ekipler yollayarak farklı gezegenler ve enerji kaynakları arayışına girdiler. İşte bu ekiplerden biride Sergei’nin kaptanlığını yaptığı X-54’tü. O şimdi bu tuhaf gezegende küçük de olsa bir umut arıyordu. Belki de farkında olmadan o efsanevi gezegeni keşfetmenin eşiğine demir atmışlardı şimdi.

Aslında ilk defa karşılaştıkları bu varlıkların neler söylediklerini anlamayabilirlerdi. Konuşulan sözcükler havada asılı da kalabilirdi. Fakat öyle olmadı. Hafızalarına kodlanan tüm o sözcükler öyle anlamlı ve değerli birer hazineye dönüşüyordu ki… Bir hazine bulmuş olsalar bu kadar sevindirici olmayabilirdi. Kendileri dışında bir türle karşılaşmak paha biçilmezdi. Düştüğü yerde karşısına dikilen varlık ona şöyle dedi:

  • Dünyaya hoş geldiniz yabancı. Biz insanlar sizi yıkıma uğrayan gezegenimizin dış yüzeyinde karşılayamadığımız için çok üzgünüz.

 

 (İşte yüzyıllar önce dünyadan göç eden bir grup yapay zekânın geri dönüş hikâyesi böyle başladı. Fakat dünya artık bıraktıkları gibi değildi.)