Deniz Kokusu

-Bakın memur bey trafik kamera kayıtlarındanbakabilirsiniz. Ben o kız çocuğunu kırmızı ışıkta bekleyen arabaların arasında yere çökmüş vaziyette buldum. Eğer onu oradan kurtarmasaydım küçük kıza araba çarpabilir ya da başına daha kötü bir şey gelebilirdi. 

 

O yüzden onu arabaların arasından çıkartıp kaldırımdaki güvenli bir yere götürdüm. Çok geçmeden de az önceki adam geldi yanımıza. Bir anda bağırmaya çağırmaya başladı. Siz olsanız ne düşünürdünüz? Adam o benim yeğenim diyor. Ben nerden bileyim küçük kızın onun yeğeni olduğunu. Adını biliyor olması onun akrabası olduğunu göstermez ki? Ya değilse. Ya adam organ mafyasıysa. Teslim mi etseydim yani.'

 

Komiser, Ferda'nın bir saattir aralıksız konuşmasına karşılık sabır çekerek derin bir nefes aldı. 

 

-Öncelikle sakin olun hanımefendi. Gerekli araştırmalar yapılıyor zaten. Birazdan haber gelir.' Dedi. Ve çok geçmeden ifade odasının aralanan cam kapısında görünen polis memuru yüzünde yorgun bir ifadeyle içeri girdi. 

 

-Amirim hanımefendinin bahsettiği adam Akın beymiş. Akın Karanefee. Küçük kız gerçekten yeğeniymiş.' dedi. 

 

Ferda duydukları ile rahatsız bir şekilde yerinde kıpırdanırken komiser gözlüklerinin üstünden Ferda'ya baktı. 

 

-Evet hanımefendi işin doğrusunu öğrendiğimize göre Akın Karanefer'den şikayetçi misiniz?

 

Genç kız derin bir nefes alarak (kulağında çınlayan suçlayıcı cümleleri ile) konuştu. 

 

-Küçük kız gerçekten yeğeniyse şikayetçi değilim.' Dedi.

 

-Peki hanımefendi. O zaman gidebilirsiniz.' Dedi. Ferda yaklaşık bir saattir yaşadığı adrenalin sebebiyle titreyen dizlerine mani olamadan oturduğu eski sandalyeden kalktı.

 

-Teşekkürler komiser bey' diyerek ifade odasından çıktı.

 

Karakoldan dışarı çıktığında merdivenlerden sakince indi. Aslında ortalığı o kadar velveleye verdiğine pişman olmuştu. Ama ne yapabilirdi ki. 

 

Hem küçük kız hem de kendisi için korkmuştu. O an aklına başka bir çare gelmemişti genç kızın. Saate baktığında çoktan sekize geldiğini fark etti. 

 

Kendini öyle yorgun hissediyordu ki bugün olanların üstüne yapabileceği en iyi şey uyumak olacaktı. 

 

Karakolun asfalt zeminli park alanından çıkışa doğru ilerlerken bakışları yerde dalgınca yürümeye devam etti. Ta ki siyah renk parlak stilettolar önünde durana kadar. 

 

Bakışlarını tedirgin bir tavırla usulca kaldırdığında gözleri oldukça güzel bir kadını buldu. 

 

Kumral saçları dalgalar halinde omuzlarından dökülürken kadının yüzündeki hafif tebessüm ona çok daha güzel bir hava katıyordu.

 

Gözlerinin yeşili öylesine berraktı ki insanı daha önce bu kadar güzel bir renk görmüş müydüm acaba diye düşündürüyordu. Üstündeki siyah takım elbise ona güçlü bir iş kadını izlenimi verse de oldukça kırılgan görünüyordu. 

 

Ferda onun kadar güzel ve zarif bir kadınla ilk kez karşılaşıyordu. Peki ama kimdi bu kadın? Neden sanki onu tanıyormuş gibi bir hali vardı. 

 

-Merhaba!' dedi kadın. Sesi de en az kendisi kadar zarif ve kadifemsiydi. Ferda şaşkınlıkla cevap verdi.

 

-Merhaba!' dedi cılız bir sesle. 

 

-Ben Ferda'nın annesiyim. Adım Leyla. Sizde kızımı kurtaran Ferda ablası olmalısınız'

 

Genç kız bu cevapla zihnindeki taşların yerli yerine oturduğunu hissetti. Düşündüğünde küçük Ferda'nın gözleri ve saçları dışında pek çok özelliği annesine benziyordu. Ferda şaşkın tavrından sıyrılmaya çalışarak cevap verdi.

 

-Evet kızınızın bahsettiği Ferda benim.'

 

Ferda kadından sert bir çıkış bekliyordu o yüzden biraz tereddütle cevap veriyordu. 

 

Kadın onun çekingen halini anlamış olacak ki usulca başını sallayıp konuşmaya başladı.

 

-Rahat olabilirsin. Buraya sana kızmak için gelmedim. Sadece teşekkür etmek istiyorum. Kızımı o tehlikeli durumdan kurtarmışsın. Sen olmasaydın belki de...'

 

Sesi öylesine bir endişe ile kesilmişti ki Ferda onun kızı için ne kadar korkmuş olduğunu hayal dahi edemiyordu. Kadının dolan yeşil gözlerini gördüğünde onu teskin etmek adına konuştu. 

 

-Üzülmeyin lütfen. Ben olmasam bile eminim onu oradan kurtaracak biri olurdu. Hem Ferda iyi şuan değil mi? Önemli olan o.' Dedi mavi gözlerini nezaketle kadına dikerek. Kadın ise onun bu tavrına minnetle karşılık verdi. 

 

-Kardeşimin tavrı için de özür dilerim. Biz ona alıştık artık ama dışarıdan gören insanlar yanlış anlayabiliyor' dedi kadın. Ferda ise

 

-Asıl siz kusura bakmayın. Ortalığı velveleye verdim biraz. Meseleyi bu kadar uzatmamalıydım. Tekrardan kusura bakmayın. Ama karşımda o kadar sert bir tavır vardı ki , küçük bir çocuğu öyle birine emanet etmek istemedim'

 

Leyla hanım anlayışlı bir tavırla genç kızın mavi gözlerine baktı.

 

-Sana hak veriyorum. Fakat---- cümlesini bitiremeden gecenin içinde telsiz ve siren seslerinin arasında kulaklarını dolduran öfkeli sesle yine olduğu yerde iliklerine kadar titredi Ferda.

 

-Nasıl biriymişim ben?' Akın denilen adam yine kaşlarını çatmış gözlerini avına dikmiş bir kaplan gibi tam çaprazında duruyordu. Onu ilk gördüğü takım elbiseli beyefendi halinden eser kalmamıştı. 

 

Ceketini ve kravatını çoktan çıkartmış, bu haliyle bir sokak serserisini andırıyordu. 

 

Üstündeki gömlek iri bedenine adeta yapışmış açık üst düğmelerinden pürüzsüz esmer teni ve kaslı gövdesinin büyük kısmı görünüyordu. 

 

Adamın duraktaki tavrını bilmese ağzı açık bir şekilde durup onu izleyebilirdi. Fakat onun nasıl biri olduğuna birebir şahit olmuştu. 

 

Onun bu gücü ve yakışıklılığı Ferda için sadece bir tehdit unsuru olabilirdi. Ölümcül bir tehdit unsuru. 

 

Yüzünün sert hatları tehditkar bir şekilde kendini gösterirken Ferda onun içinde iyi olan hiçbir duygu barındırmadığını hissediyordu.

 

Anlına dökülmüş saçlarının arasından düzgün kaşları ve karanlık gözleri görünüyordu. Ona ilk kez bu kadar dikkatli baktığını düşündü Ferda. 

 

Çünkü onu ilk görüşünden bu yana en büyük değişiklik gözleriydi. Zira gözleri ona cehennem ateşlerinde defalarca yıkanmış keskin bir acımasızlıkla bakıyordu. İntikam almak istercesine. 

 

Onunla ilk kez karşılaştığında gözlerindeki şey sadece yüzeysel bir öfkeyken Ferda şimdi ki hali karşısında çığlık atarak ondan uzaklaşmak istiyordu. 

 

Fakat bu isteği ona belli etmek sadece koca bir yenilgiden ibaret olurdu bu yüzden genç kız onun varlığına burnundan solan bir tavırla göz devirip karşısındaki kadına döndü. 

 

Evet bu adamdan kaçması lazımdı fakat bunu asla ona zafer kazandıracak bir şekilde yapmaması gerektiğini düşündü. Hiç değilse medenice yapmalıydı bunu.

 

-Tanıştığıma memnun oldum Leyla Hanım. Benim için Ferda'ya gökkuşağına iyi bakmasını söyleyin. Gitmem gerekiyor' dedi. Ve kadına son kez gülümseyip gitmek için Akın Karanefer'e arkasını döndü.