Bin Yıl Sonra

     13 Mayıs 3000 yılında dördüncü şehirde dünyaya gelen yeni bir bebek gözlerini açtı. Daha annesinin kokusuna alışamadan annesinin kolları arasında alındı. Kurtarıcıların izlediği nüfüs politikası gereği  her on yılda bir bebeğin doğuma izin veriliyordu. Doğan her bebek hemen ailesinden alınıp okula götürülyordu. İzinsiz doğan çocuklar kati süretle aileleri ile beraber infaz ediliyor. İnsanlar bu nüfüs politikasına karşı şehir dışı yerleşkelere kaçıp orada mutlu bir hayat amaçlamaktadırlar. Şehir dışı yaşamın çok zor ve korkunç olduğunu bile bile gidiyorlardı. Kurtarıcılara boğun eğmektense ölmek onlar için sorun değildi. Gitmelerine kimse birşey demiyordu. Çünkü kalıp bir hata yapsalar çevrelerindeki diğer insanlar da zarar görecek olması üzücü bir durumdu.Bu yüzden gitmeleri için yardım bile ediyorladı.

     13 Mayıs sabahı olduğunda okuldaki herkes heyecenla yataklarında kalktı.Günlük ilk iş olarak herkes yatağınından kalkar kalmaz sol elinin içine sağ yumruğunu koyup " kurtarıcılarımıza teşekkür edeiz" derler. Ardından giyinip kahvaltı salonuna inip kahvaltı ettikten sonra herkes görevli olduğu yere doğru gider ama bugün bir farklı herkes kalkar kalkmaz teşekkürünü ettikten sonra duş aldı en temiz ve ütülü kıyafetlerini giydi.Kahvaltı salonunu cıvıl cıvıldı. Kahkaların gürültüsü tavana kadar gidiyordu.Kahvaltı bittiğinde herkes neşe içinde görevli olduğunu yere gitti. Gün boyu herkeste tarif edilemez bir heyecan ve neşe vardı.

     Törenden önce kurtrıcılar müdür Çaça'yı yanlarına çağırdılar. Bunun anlamını okuldaki herkes biliyordu. Müdüre bir zarf vereceklerdi. Zarfta beş kadın aday olacaktı. Bu beş kadından biri genelde müdür tarafından seçiliyordu. Bu kişi gelen bebeğin okul anneliğini yaparken okulda kalan bütün erkeklerde ki buna müdür de dahil ona babalık yapmak zorundaydı. geri kalan kadınlarda ona akrabalık yapıyordu. Lakin çocuğun temel aile eğitimi annedeydi. Bu olayın nedenini kurtarıcılar insanlara anlatmadılar. İnsanlarda bunu çok mantıksız bulsalarda ellerinden hiçbirşey gelmiyordu.

   Öğşeden önce dersler biter bitmez herkes tören hazırlığı için koşturmaya başladı. Büyük salona halılar dizildi. masalar bırakıldı. Masalara içecek ve atıştırmalıklar bırakıldı. Bebeğin beşiği hazırlandı. bembeyaz kumaşlar içinde hazırlanan beşik bittiğinde ona gören insanlar gıpta ettiler. Orada ki insanların çoğuna böyle tören yapılmıştır.

Tören hazırlıkları son sürat devam ederken dördüncü şehirde doğum yaklaşmıştı. Hastahanede bebeği doğuran kadının kadının çığlıkları ile inliyordu. Şehirde ki herkes merak içindeydi. Çocuk sağ salim doğacak mı? Bu soru resmen beyinlerini kemiriyordu. Hastahanenin dışın ve içinde görevli toplam beş tane kurtarıcı bekliyordu. Çocuk doğar doğmaz almak için emir almışlardı. Çocuk nihayet doğduğunda doğumhanedekiler sevinç çığlığı attı. Çocuk gayet sağlıklı gözüyordu ve ağlıyordu. Çocuk hemen temizlenip annesine verilecekken içeriye bir kurtarıcı girdi. Hemşire kollarındaki bebeği istemsizce koruma iç güdüsüyle azııcık sıktı. 

Kurtarıcı iki koulunu öne uzatarak konuşmadan bebeği istedi. Hemşire ise denileni yapmadan önce bebeğin yüzünü çaktırmadan annesine döndürüp yavaşça bebeği kurtarıcıya verecekken bebeğin dayısı araya girdi ve bebeği kollarına aldı. Herkes şaşırdı, bu haraketin tek bir anlamı vardı o da isyandı. Kurtarıcı kollarını geriye çekip arkasında birleştirdi. Dönüp yürüyecekti. Bu haraketin anlamı ise "merkeze haber veriyorum, burada isyan var, herkesi öldürün." şeklindeydi. Bebeğin dayısı gayet sakin ve yalvaran bir ses tonuyla "  Kurtarıcımız izin verirse okula kendim teslim etmek istiyorum. Bu sevnç gününde bir gün bile olsa bizi bir kez daha sevindirin. Bu sevnç gününü kana bulamayın lütfen hata benim ama hata mı ödemeden önce bırakında okula kadar ben görüreyim kendi ellerimle teslim edeyim ondan sonra boynum kıldan incedir." Kurtarıcı bütün bu cümleleri sırtı dönük dinledi. bir müddet düşündükten sonra adama dönüp eliyle kalk işareti yaptıktan sonra tekrar arkasını dönüp yürüdü. Şaşkınlık ve sevinci aynı anda yaşamışlardı. Bebeğin dayısı ablasna dönüp  gözü yaşlı bir şekilde " hoşçakal abla" dedikten sonra yürümeye başladı. Alası tam ağlayacakken eniştesi ağızını iki eliyle kapattı. Kuartırıcılar söz verilmeyinceye kadar insanların ses çıkarmaları yasakttı. Bebeğin dayısı iki kez saygısızlık yapmak ama anında ceza uygulanmamıştı.Bir kurtarıcı asla buna izin vermezdi. Bu olay zaten bir sürü karışıklığa neden oldu. İlk önce insanların kurtarıcıların merhametli olduklarını düşündüler ve bu da onların zayıfladığına işaretti. Olayın ardından çok geçmeden insanlar bu olaydan cesaret alarak kurtarıcılarla samimeyete girişince kayliam kanılmaz oldu ama kurtarıcılar ilk kez insanları yerine başka bir kurtarıcıya ceza verdi ve o izni veren kurtarıcı ölümle cezalandırdı. Böylelikle ne isyan çıktı ne de başka bir olay yaşandı lakin Dünya'da yaşanayan kurtarıcıların hiç hoşuna gitmemişti ve bir anda insanlardan faklı olmadıklarını ilk kez o gün anlamışlardı. 

     Okul bu olaydan habersiz bir şekilde hazırlıklarını sürdürürken Çaça'ya bebeğin yolda olduğu ve bir saat içinde tören salonuna getireceği bilgisi geldi. Çaça kendi odasına gidip üzerindeki günlük kıyafetlerini çıkarmaya başladı ve baştan sona herşeyin bembeyaz ve iyice ütülenmiş olduğu bir takım elbise giydi. Ayakkabı, kıravat ve şapkası bile beyazdı. Törenden bir gün önce saç ve sakal tıraşı olduğu için yüzü iyice ortaya çıkmıştı. Takım elbisesini giydikten sonra odada bulunan boy aynasının  karşısına gelip kendini süzdü. Bugün çok sevnçli bir gündü lakin içinde hiç anlamdığı ve kendisnin de inkar ettiği bir hüzün söz konusuydu. Ayna karşısında işi bitince odasının yanında bulunan yayın odasına gitti . cihazdan bir düğmeye elini götürdü lakin hemen basmadı ilk önce boğazını temizledi ve derin bir nefes aldıktan sonra düğmeye bastı. Bütün okulda  hoparlörlerin tiz sesi duyulduktan sonra bu sefer Çaça'nın sesini duydular konuşma çok kısa ve özdü. " Değerli okul sakinleri ben Müdür Çaça size sevnçle bildiriyorum ki bugün doğmuş olan bebek bir saat içinde burada olacaktır. Herkes lütfen tören salonuna toplansın" duyuru bittikten sonra herkes hızlı adımlarla odalarına hızlıca yürüdüler. Onlarda müdürleri gibi bembeyaz giysilerini giydiler. ve tören salonuna doğru yürüdüler.

     Tören saloanunda bembeyaz masalar,halılar,perdeler vardır ve en önemli beşiğİn saflığıydı. Bembeyaz bir beşik bu gün herkes için olmasada bazıları için yeni bir başlangıç olacaktı. Bebeği getiren araç yaklaştık.okuldakilerde heyecen artıyordu. Yirmi dakika kala herkes salonda hazırdı ve kendi aralarında sohbet ediyorlardı.Son beş dakika kala ise salonun üst kısmında ki balkon tarafına üç adet kurtarıcı geldiğinde salon sessizliğe gömüldü. Sadece kurtarıcılarında kendi aralarında ki konuşmalarının anlamsız sesleri duyuluyordu. 

    Salonun kapısı ilk önce beş kere tıklatıldıktan sonra kapı bütün ihtişamı ile açıldı ve içeriye kurtarıcının girmesi beklerinizken bir adamın girmesi balkondaki kurtucıları bile şaşırtmış olsa da müdahale etmediler. Adamın elindeki bebek gayet sessizdi. Adam yavaş adımlarla yürüyordu. Arkasından gelen kurtarıcı da ona ayak uyduruyordu. Nihayet adam müdürün yanına geldiğinde durdu ve başını kaldırıp müdüre baktı. Çaça önündeki adamı tanımıyordu lakin gözlerinden neler hisssettiğini anlayabiliyordu. Adam bebeğin anlına bir öpücük konturduktan sonra Çaça'nın kollarına bıraktı. Adam dönüp yürüdü. Hiçbir şey demeden salondan çıkmak istedi lakin göz yaşları onu ele verdi. Gözyaşlarından sonra burnunu çekmesi düşük seste ağlamasına birşey denmedi. Adam salondan çıkarken onuınla gelen kurtarıcıda peşinden gitti. Adam daha salonun başındayken belindeki kılıcı kınından çıkarmıştı. Salondan çıkıp okulun bahçesini geçtikten sonra okulun ikiyüz metre ilerisindeki ormana girdiler. Vahşi hayvanların olduğu bu ormana girip gözden kaybolduktan sonra adam diz çoktü ve boynunu öne eğdi. Yol boyunda gözyaşları dinmişti ama burada tekrar başladı. Salondaki kurtarıcılar okulun kapısının önünde diğerini bekliyordu. Ormandan sadece kurtucıcı çıktı ve kılıcındaki kan damlaları arkasında iz bırakıyordu. Diğer kurtarıcılara yaklaştığında soran bakışlarla karşılaşınca  o da onlara " daha sonra anlatrım" diyip aracına bindi ve şehre doğru gitmeye başladı.

Kalanlar salonun balkonuna geçip yerlerine oturduktan sonra bir tanesi müdüre bakarak sağ elini havaya kaldırdı. Çaça işerati aldıktan sonra boğazını temizledi ve teşekkür haraketine geçti. Slondaki herkes ona uyun kurtarıcılara teşekkür ettiler. Teşekkür bittikten sonra Çaça " Bugün biz insanlar için çok önemli bir gün, aramıza yeni bir can yeni bir insan katıldı ve yasalarımız gereği ona bir anne tayin etmemiz gerekiyor ama babaya gerekmiyordu en azından bugüne kadar gerekmiyordu." Salondakiler konuşamadıklarından dolayı sadece birbirlerine baktıklar. Şaşarımış ve meraklı yüz ifadeleri bütün salonu sardı. Çaça sözlerine devam etti " Evet doğru duydunuz bu bebek ve gelecekti bebekler için yasayı değiştirdiler. Yasa gereği olarak artık her bebeğin okulda bir ailesi olacak ve geri kalan insanlar bebeğin kesinlikle eğitimi ve bakımından sorumlu olmayacaklardır." Bu aslına bakarsanız sevindirici bir haberdi çünkü bu bebek büyüyüp okuldan mezun olursa ve herhangi kötü bir olaya karışırsa onu eğiten kim varsa cezalandırır. Kötü haber ise iki kişi dışında hiç kimse bu bebekle ilgilenemeyecekti. Çaça " Biliyorsunuz insaların nüfüsü diğer şehirleri de baz alırsak son zamanlara göre azaldı. Kurtarıcılarımız bunun farkında bize insanlara ikinci bir şans vermek adına önümüzdeki on yıl için doğumları serbest hale getirdi." Merak ve şaşkınlık olan yüz ifadeleri artık yerini gülümsemeye bıraktı. Çaça" Bu da demek oluyor ki bir daha ki bebeği on yıl beklemek zorunda değiliz önümüzde ki yıldan itibaren şehirlerde ki herkes için serbest olacaktır. Şimdi bu sevinçli haberden sonra asıl bugün toplanma nedenimize geri dönelim."  yandaki masada iki tane beyaz zarf vardı. Bir tanesini alıp mührü yavaşça kırdı. Kıralan küçük parçalar elinnde kaldı. Bu parçaları masanın bir köşesine bıraktıktan sonra zarfın içindeki kağıdı çıkardı ve derin bir nefes aldıktan sonra yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Çaça " Evet geldik bu günün en heyecanlı yerine, sizlerde bilirsiniz ki normalde elimdeki kağıtta beş adet kadın ismi olur ve bu kişiler kendi aralarında bir dizi teste tabi tutulurlar ve nihayet biri seçilip finale gider finalde de kurtarıcılarımız uygun görürlerse bebeğin okulda ki annesi olacaktı. Değişen yalardan biri de buydu. Artık beş değil tek bir isim belirlenecek elimde ki zarfta anne olacak adayın ismi var. Masada ki diğer zarfta da babanın ismi var." Çaça elinde dörte katlanmış olan kağıdı yavaşça açmaya başladı. Salondaki herkes heyecanlıydı. Tek isim olması popüler anne adaylarını bile tedirgin ediyordu. Salonun balkonundaki kurtarıcılar da büyük bir zevkle aşağıda ki insanların seyrediyor ve bazen gülüyorlardı.

     Kağıt tamamen açıldıktan sonra müdürün yüzündeki ifade değişmedi. " İsmini okuyacağım kişi lütfen buraya sağ tarafıma gelsin. İsmi açıklıyorum. Bu bebeğin okulda ki annesinin ismi (derin bir nefes aldıktan sonra ) Veronika" dedikten sonra herkes bir birine baktı. Yine yüzlerine şaşkınlım ifadesi yerleşmişti. Popüler anne adayları sinirlenmiş lakin konuşamıyorlardı. Derin nefesler alarak kendilerini sakinleştirmek zorunda kaldılar.

     Çaça " Veronica lütfen buraya gelir misin sağ yanıma"  Veronica henüz yirmi iki yaşında bir kadındı. Okuldan on dokuz yaşından mezun olmuş ama şehre gitmek yerine okulda kalmak istedi. Anne adayları arasına bile girmek istemiyordu. Her ne kadar okulda annelik eğitimleri almış ve fena sayılmayacak notları olsada çok gençti. Okulda pek tanınan biri değildi. Kendisi dahil herkes şaşırmıştı. Veronica, Çaça'nın son cümlesinden sonra emin olmadan en arkalardan yürümeye başlamıştı. Bu fark edenlere ona yol vermeye başladı. Kimi ona kızgın kimi şaşkın kimi de sevnçle bakıyordu. O ise başını öne eğmiş yavaş adımlarla müdüre doğru yürüyordu. Çaça ise elindeki zarfı ve kağıdı masaya açık bir şekilde bıraktıktan sonra diğer zarfı eline aldı ve Veronica'yı bekledi. Veronica geldiğinde Çaça'nın sağ tarafına geçti ama geçmeden önce masada bulunan kağıda gözü ilişti ve evet kağıtta ismi yazıyordu. Bu durum ona kalp çarpıntısına sebep oldu. Elini kalbine götürmek zorunda kaldı. Çaça bunu fark edip kısık bir sesle " Veronika iyi misin?" Veronika kendini doğrultarak hafif aşlı gözlerle müdüre baktı ve kafasını salladı. Çaça kadının iyi olduğuna emin olduktan sonra tekrar kendini düzeltti ve bu bağızını temizleyip gülümseyerek " Evet şimdi heyecan sırası beylerde bu sefer ilk kez böyle birşey oluyor. Aranızdan biri yani bu zarfta kimin ismi yazıyorsa bu bebeğin okulda ki babası olacak. Anne ile beraber onun eğitiminden sorumlu olacaksınız. Size okulda bir ev verilecek ve şehirde ki aileler gibi aynı evde yaşayıp çocuğu büyüteceksiniz. Bu çocuk aile eğitimini sizden geri kalan okul eğitimini de öğretmenlerden alacak ona iyi bir aile olma dileğiyle şimdi zarfı açıp ismi okuyacağım. İsmi okunan kişi lütfen sol tarafıma gelsin. " Çaça zarfı açıp içinden katlanmış kağıdı çıkardı ve açtı, çok kısa bir beklemeden sonra " Bu bebeğin okulda ki babası ise Akira'dır." Akira adını duyunca en az Veronica gibi şaşırdı.Çabuk toparladı kendini ve topluğun içinde yürümeye başladı. Çaça'nın yanında yerini aldıktan sonra Çaça mektubu masaya bıraktı. 

" Bu bebeğin anne ve baba adayı belli olduğuna artık bebeğe verilecek isme geldi. Bu sene o da değişti ve bebeğin cinsiyetine göre verilecek. Yani bebek erkekse baba, kız ise anne adını verecek. Bu bebeğimiz de kız olduğuna göre Veronica sen adını vereceksin aklında var mı bir isim şimdi?" konuşması bitince Çaça kurtarıcıların olduğu yöne bakın Veronika için izni bekledi. İzin gelince " Veronika konuşabilirsin. Bize bir isim ver şimdi aklına gelen isim olabilir ama daha sonra değiştiremeyeceksin iyi düşün" Veronika eğik olan kafası ona şimdi daha da ağır gelmeye başladı. Aklından bir sürü isim geçiyordu. Okulda ki herhangi bir kadının ismi veya kendi ismini vermeyi düşündü ama bunu uygun görmedi.Çaça'nın hafif öksürmesi onu düşüncelerinden bir nebze sıyırsa da hemen geri döndü ve işte o an aklına bir çocuk kitabında olan bir karakter geldi. Karakterin adı Sıla idi. Verionica acaba o olur mu diye düşüncü. Sıla isminin anlamını bilmiyordu ama bu kelimeyi sevdi. Başını hafif kaldırdı ve düşük bir sesle " Sıla " dedi. Çaça ise " yüksek sesle bir daha söyler misin Veronika?" Veronika nazik ama yüksek bir ses tonuyla " Sıla " dedi. 

Çaça kollarını açtı ve ilk önce Veronika'ya sonra da Akira'ya sarıldı. Onları karşısına alıp ikisi ile göz teması kurarak "İkinizi tebrik ederim. Sizler artık Sıla bebeğin okulda ki anne ve babasısınız. Onu iyi eğitip topluma saygılı ve yararlı bir birey olarak yetiştirmek sizin göreviniz olacaktır. Sıla'nın tüm sorumluluk ikinize ait olacaktır. Başarısı da başarısızlığı da size alt olacaktır."  dedikten sonra Salona seslenmek için hazırlandı." Artık aramıza yeni bir insan katıldı. Okuldaki anne ve babası belli oldu. Annesi ona bir isim de verdiğine göre törenin en eğlencili kısmına geçebilir ama önce bir şey yapmamanız gerkiyor." Çaça teşekkür için ellerini hazırlarken salonda ki herkes ondan sonra ellerini hazırladı ve hep birlikte "  Kurtarıcılarımıza teşekkür ederiz." dediler. Çaça teşekkür safhası bittikten sonra tekrardan balkona baktı. Balkonda ki kurtarıcılardan birinden izni alınca törenin eğlence ve kutlama zamanı başladı. Herkes artık özgürce konuşabilirdi. Kurtarıcılar okuldan kendi yaşam alanlarına gittiler.   

Kurtarıcılar okuldan ayrıldıktan sonra salonda uğultular yükselmeye başladı. Çaça bunu fark etti. Tüm salonun sesini bastıracak yüksek sesle " Susuuuunn" diye bağırdı.Salon sessizleşince " Ne yapıyorsunuz siz? Kurtarıcılarımızın kararını mı soruguluyorsunuz? Bu okulda size bunu mu öğrettik? Karar hoşunuza gitsin ya da gitmesin bir daha bu konu hakkında tek bir kelime bile duymak istemiyorum yoksa sizi bizzat ihbar ederim. Bu olayda burada kapandı. Herkes eğlenmesine baksın. Müziği başlatın" Çaça'nın işareti ile hafif bir fon müzik girdi. 

Müzik eşliğinde danslar edildi. Yiyecekler, içecekler tüketildi,, şarkılar söylendi, şakalar yapıldı ve en önemlisi de yeni anne ve baba tebrik edildi.. Erkekler tebrik edip bebeği gördükten sonra eğlenceye dönerken, kadınların bir kısmı tebrik ettikten sonra eğlenceye dönmeden Veronika'nın yanında kalıp ona kendilerince öğüt vermeye çalıştılar. Çaça'nın kadın yardımlarından biri olan Şeyla olaya el atıp bir banene ile Veronika'yı onlardan kurtardı.Salondan çıkıp ilk odaya girdiler. " Çok teşekkür ederim Şeyla Hanım" Şeyla " Rica ederim. Seni nasıl bir gelecek bekliyor anladın mı şimdi? Veronika " Anladım sanırım ama neden beni seçtiler ki daha ben çocuk sayılırım öğreneceğim çok şey varken" Veronika sözünü bitirdikten sonra gözleri doldu. Çaresizlik genç bedenini sarmış durumdaydı. Şeyla ağlayan Veronika'nın bir müddet ağlamasına göz yumduktan sonra elini uzattı ve onu ayağa kaldırıp sarıldı. sarılırken ona " Bu senin son ağlaman olsun, sen artık bir burada ki sıradan bir kadın değil bir annesin" dedikten sonra sarılmayı bırakıp onu odadaki boy aynasının karşısına getirdi. " Kendine bir bak Veronika" Veronika aynalarla pek alakası olmayan bir kadındı ama belki de şimdi kendine bu denli dikkatli bakıyordu. Orta boylu, beyaz tenli siyah saçlı, yeşil gözlü bir kadındı. Yüzü çok masumdu. İnsan bir baktığında bir daha bakası geliyordu. Tören kıyafetleri için de daha da güzel gözüküyordu.Kendini süzdü. Ne kadar güzel olduğunu o an iyice farkına vardı ama bunun annelik ile ne alakası olduğunu anlaymamıştı. " Galiba ilk kez bu kadar uzun ve ayrıntılı baktım kendime Şeyla ama benim dış görünüşümle anneliğin ne alaksı var ki?" Şeyla " Elbette hiç bir alaksı yok bunu iyice anla önemli olan dış değil iç güzelliklitir. Bu okula geldiğinden beri seni tanırım ve içinde dışında güzel lütfen bunu Sıla'ya da aktar ve ne sana ne oda birşey olmasın." Şeyla'nın sözleri bittiğinde Veronika biraç saniye düşündü ve Şeyla'nın haklı olduğunu anladı.Şeyla "Bunun ciddiyetini anladığını varsayıyorum. Kendine dikkat edeceksin, çocuğuna dikkat edeceksin, o bebeğin erken mezun olup olmayacağı senin elinde yapacağın her haraket.söyleyeceğin her söz onun için olmalı ne sen varsın ne Akira. Kendinizi iyi yetiştirdiz ikinizde gözden uzak oldunuz bence bu yüzden seçildiniz. Sana bir kaç tavsiye vereceğim ama şunu sakın unutma bu sorumluluk sana ait benim ki sadece tavsiye; Eski anneler gibi sakın olma, onlar ne kadar tecrübe sahibi olsalarda kendi doğurmadıkları için hiç bir zaman tam olarak anneliği anlamadılar. Neyse ki mezun olanlar isyana karışmadı. Evet bu bebeği sen doğurmadın ama onu sevebilir ve gerçek anne olabilirsin lakin şunu sakın unutma Veronika sakın ama sakın ona o kadar bağlanma çünkü bir gün gerçek ailesine gidebilir. Yıllardır buradayım Çaça dan daha yaşlıyım ve tek diyebileceklerim şu bu gözler ne gördü ve bu kulaklar neler duydu. Çok dikkatli ol. Şimdi o tören salonuna beraber gideceğiz ve herkese nasıl anne olunurmuş göstereceksin anladın mı?" Veronika elleriyle göz yaşlarını temzledi. Kendi artık daha güçlü hissediyordu. " Evet ben artık sıradan bir kadın değil bir anneyim." dedi içinden Şeyla bakıp " Teşekkür ederim" dedikten sonra kapıya doğru yöneldi. Kapıyı açıp Şeyla'nın çıkmasını bekledi ve sonra kendisi de çıktı. 

Tören salonuna geldiğinde dirent beşiğin olduğu yere doğru gitti.Bebeğin başında on beşe yakın kadın varken hiç erkek yoktu. Akira ise arkadaşlarıyla beraber oyun oynuyordu. Veronika biranda sinirlendi. O kendisini orada paralarken Akrika'nın bebeği öylece bırakıp oyun oynaması çok saçmaydı.Bu yüzden kendisi Akira'nın yanına giderken Şeyla'da bebeğin yanına gitti. Veronika " Akira gelebilir misin?" Akira elindeki santranç taşışını bırakarak hemen kalktı. Akira " Merhaba Veronika nasılsın? Aslında seninle konuşacaktım ama hemen gittin." Veronika konuşacak çok zamanımız olur. Sen neden bebeği bırakıp da buraya oyun oynamaya geldin? " Akira mahçup bir tavırla " O beşiğinde uyuyordu bir şeyi yoktu ki ve bak kadınlar yanında." Veronika " anladım. Lütfen bir daha onu yanlız bırakma" Akira " tamam özür dilerim." Veronika işinin bittiğini düşünüp bebeğe doğru gitmeye başlayınca Akira da iarkadaşlarına dönüp " üzgünüm çocuklar" dedikten sonra stemsizce onu takip etmeye başladı.

Bebeğin yanına geldiklerinde kadınların hayran bakışları bebeğin üstündeydi. Ellerine almak istiyorlardı lakin yasaktı. Bu yüzden sadece bakmakla yetiniyorlardı. Veronika ve Akira  geldiğinde herkes onlara  yol vermek zorunda kaldı. Veronika bebeğin yanaklarını okşayınca bebek biraz huzursuzlandı ve ağlamaya başladı. Diğer kadınlar içten içe sevindi. Çünkü eğer başaramazsa bu bebek başkasına verebilirdi. Veronika bebeği kucağına alıp daha önce derslerden gördüğü üzere sallamaya başladı. Süte ihtiyacı olduğğunu biliyordu ama bunca insanın arasında emzirmek istemedi. Neyse ki imdadına Çaça yetişti . Çaça yanında iki tane yardımcısı ile geldğinde " Veronika ve Akira gelin benimle sizi kalacağınız yeni yere götüreceğim." Çaça bunu söyledikten sonra arkasına dönüp salonun ana kapısına doğru yöneldi. Veronika kucağında Sıla ve Akira da peşin sıra onu takip ettiler. Törende müziğin sesi kapanmış ve herkesin odağı onlara dönmüş. Sıla'nın ağlama sesi onlara müzik gibi geliyordu. Salon'dan çıkıp bir dizi koridordan geçin iki kat aşağı inip okulun arka bahçesine geçtiler. Arka bahçe ön bahçeye göre çok daha büyüktü. İnsanların yürüyüş yapabileceği  alanların yanı sıra spor aletleri, spor sahaları vardı. Ayrıca bu sosyal alanlardan sonra bir orman başlıyor. Ormana pek fazla kişi de gitmiyordu. 

Okulu çevreleyen koruma duvarnın sol tarafına iki katlı ahşap ve beton karışımı bir ev inşa edilmiş, ön bahçesine çocuk için oyun alanı, arka tarafına ise bir havuz yerleştirilmişti. Evin içinde ise Veronika ve Akira için ayrı yatak odaları ve banyolar inşa edilmişti. Sıla'nın odası aynı kattıyadı. Çaça evin kapısını açtıktan sonra bir anahtarı Veronika'ya diğerini ise Akira'a verdikten sonra içeriye o girdi. Sıla bu sırada hala ağlıyordu. Çaça eve girer girmez onlara dönüp " Veronika gel seni hemen odana götürelim ki Sıla'ya süt ver de fazla ağlamasın olur mu?" Veronika kafasını salladıktan sonra Çaça dönüp üst kat merdivenlerine yöneldi ve sadece Veronika onu takip etti. Odaya varınca Çaça kapısı açtı " İşte senin odan burası sen Sıla'ya süt ver onu uyut sonra aşağı gel sana evin geri kalanını gezdiririm." dedikten sonra kapıyı kapatıp aşağıya indi.

Okulda erkek ve kadınların ayrı koğuşu vardı. Bunlar da öğretmenler, öğrenciler, yöneticiler ve hizmetliler olmak üzere dört temel koğuş vardı. Yatakların başucunda ise onlara ait bir gardılop ve küçük bir komidin var. Bütün yaşam alanları buradan ibarettir. Müdür Çaça'nın bile kendine ait bir odada yatağı yoktu. Şimdi ise Veronika. Akira ve Sıla'nın kendilerine ait birer odaları, banyoları vardı. Alıştıkları hayataon dışına bir anda çıkmışlardı. 

Çaça aşağı indiğinde Akira ve iki yardımcısı hala yerleirinde duruyorlardı. Çaça gülümseyerek " gel bakalım genç adam Veronika gelene kadar seninle biraz konuşalım"  Akira, Çaça'yı takip etti ve salona geçip karşılıklı koltuklara oturdular. Yardımcıları ise bahçeye çıkıp Çaça'yı bekledi. " Ev nasıl? Güzel mi?" Akira kafasını kaldırıp odayı inceledi." Güzelmiş en azından kitapta ve videolarda gösterilen evler kadar iyi, gerçeğini görünce şaşırdım." Çaça " itiraf edeyim bende şaşırdım. Artık bu evde yaşayacaksınız. Üçünüz derslerde öğretilenler gibi aile olacaksınız. Sıla'ya babalık yapacaksın. Buradaki erkekler nasıl sana babalık yapıp birşeyler öğretti sende kzına öğreteceksin. Onu sevip sayacak ve vakit geçireceksin ki o da bize zorluk çıkarmasın. Kurtarıcıların ne istediğini gayet iyi biliyorsun. Bu kız mezun olduktan sonra şehre gitmek isteyebilir onu buna hazırlamak da sizin elinizde, tamam kabul ediyorum şehri bilmiyorsunuz işte orada devreye ben girerim merak etme sen sadece aileni koru ama herşeye karşı koru eni çocuklar gelene kadar zorluklar yaşayacaksınız haberin olsun." Çaça sözlerini bitirdikten sonra Akira ciddi bir tavırla " Bunu ben istemedim. Bana zorla verilen bir görev oldu. Derslerde nasıl baba olunacağını öğretebilrler ama bu gerçek Çaça altından kalkamayacağım bir sorumluluk gibi geliyor bana" Çaça kaşlarını çatarak " Kurtarıcılar sana mı soracaktı? Seni neden seçtiler bilmiyorum ama bana kalsaydı ne seni ne de Veronika'yı seçerdim. Siz daha çocuk sayılırsınız ve korkaklığınızdan dolayı burada kaldınız ama sizden önceki anne ve bazı babalar şehre gitmek için can atanlardı anladın mı? İstersen gidip anlatayım kurtarıcıya Akira Beyefendi istemiyormuş. Söyleyince ne olacak biliyor musun? İlk orada beni sonrada bütün yönetici ekibi en sonda seni ve Veronika'yı öldürürler ama öyle basit bir ölüm olmaz kim bilir belki hapishaneye bile gönderirler. Olayın ciddiyetini kavra Akira burada mesele senin hazır olup olmaman değil. " Akira, Çaça'yı ilk kez bu denli sinirli görüyordu ve korktu.. " Tamam Çaça sakin ol lütfen anladım boşboğazlık ettim. Özür dilerim." Çaç ağzını açıp tam konuşacakken arkadan Veronika hayal kırıklığı ile " Demek biz senin önceliğin değildik. Kim peki senin önceliğin Çaça yardımcılarıından biri mi yoksa sana sürekli yalakalık edenlerden biri mi?" Çaça bir an pişman olmuş gibi görünüyordu ama tavrını düzeltti. " Bakın bu konuyu uzatmayacağız tamam mı? Olan oldu ve sizler seçildiniz. Şimdi hepimiz bununla yaşayacağız sizler işlerinizi yapacaksınız bizlerde öyle?" Çaça kimsenin konuşmasına fırsat tanımadan bir hışımla koltuktan kaltı.Kapıya yöneldi. Kapıyı açmadan tekrardan döndü. " Yarından itibaren altı ay boyunca iş yapmayacaksınız. Zorunlu dersleriniz dışında burada bu evde yaşayacaksınız. Hergün size yemek gelecek. Evin bütün işleri size ait ne lazım olursa yardımcılardan birine direkt geleceksiniz. Onun dışında serbestsiniz okulda istediğiniz gibi dolaşabilirsiniz ama günün sonunda bu evde uyacak ve yemek yieyeceksiniz.Herhangi bir soru ve sorunda yardımcılarımın yanına gelin. Öncelikleri sizsiziniz." dedikten sonra diğerlerinin konuşmasına fırasat vermeden hemen kapıyı açıp dışarı çıktı.

     Veronika göz yaşlarına hakim olmadı ve göz yaşları yanaklarından süzüldü. Akira ağlamadı ama canı fena halde sıkkın bir şekilde yerdeki halıya bakıyordu. Veronika dönüp Akira'ya baktı ama ne söyleyebilridi ki o bir yabancıydı. Adından başka hiçbirşey bilmiyordu. Kendi odasına doğru hiç birşey söylemeden gitti. Odasının kapısını açıp içeri girdi ve boy aynasına gözü takıldığında hala tören elbisesinin üzerinde oldupğunu hatırladı. Aynanın yanında demir bir dolap vardı. Kendi dolabından daha büyüktü. Kapısını açıp baktığında ise gördüğüne inanamadı. Dolapta bir sürü kıyafet vardı. tişörtler, pantolonlar, etekler, ve daha niceleri. biranda heyecanına enik düşüp elbiseleri alıp ayna karşısında üzerine tuttu. Okulda belli başlı kıyafetler vardı. Tören,okul, iş ve günlük kıyafetler ki günlük olanların bile belli bir düzeni vardı. Bir kaç dakikalığına sanki başka bir alemde gibiydi. Çok mutlu olmuştu. Onu bu rüyadan uyandıran ise yeni görevi oldu. Sıla'nın ağlama sesini duyduğunda elbiseleri teleşla yatağına bıraktıktan sonra Sıla'nın odasına doğru gitti. Odaya girdiğinde Akira'yı görünce şaşırdı. Akira " Üstünü değiştirip gel istersen ben bakarım o zamana kadar olur mu?" Veronika, Akira'nın bu nazik teklifini içtenlikle kabul edip hemen odasına döndü ve fazla düşünmeden bulduğuı ilk elbiseyi giyip hemen Sıla'nın yanına döndü. Sıla'yı Akira'nın kollarından yavaşça aldı ve Akira çıkana kadar onu kollarında salladı. 

Akira bebeği verdikten sonra odasına gidip üstünü değiştrmek istedi. Törenden önce yıkandığı için banyoya gerek olmadığını düşündü ve o da dolabı açtığında en az Veronika kadar şaşırdı. Bir tane pijama ve tişört giydikten sonra boy aynasının karşısına geçip kendisine şöyle baktı. Çekik gözler ve yuvarlak bir yüzün üstünde güzel bir kaş yakışıklı olması onun seçim sebebi olmadığını biliyordu ama bir an düşününce Veronika'nın da güzelliği akılına geldi. Toparladı kendini ve yatağın ucuna oturdu. Ne yapabileceğini düşündü. Tanımadığı bir kadın ve yeni doğmuş bir bebek ile beraber bu evde arkadaşlarından uzakta yaşayacaktı. Okul ona çok fazla şe öğretti. Ev işleri olsun, doğada hayatta kalma olsun ve insan ilişkileri vs. ve başarılı bir öğrenciydi. erken mezun olma durumu vardı lakin o mezun olmak istemedi. Burada bir düzen kurmak ve ileride müdür olmak istiyordu. Baba olmak onun akılının ucundan dahi geçmiyordu. Aklına Çaça'nın sözleri geldi.. Yapacak birşey yoktu. Odasından çıkıp evi dolaşmaya başladı. 

Veronika Sıla'yı uyuttuktan sonra o da aynadan kendini görünce kendini inceledi. Altın sarısı saçlar ve temiz bir yüzü vardı. Çoğu kadının imrenerek baktığı bir kadındı ama yaşı ve kişiliği gereği çok geri planda kalıyordu. Bu onun için hiç bir sorun olmadı aksine  bu durumdan memnundu ve okulun iç entrikalarından korunuyordu.

Veronika, Akira ve Sıla için artık yeni bir hayatın ilk günü geriye kalırken hepsi kendi yatağında mışıl mışıl uyudular.