Benliğini Kaybetme
Her yaptığımız eylemin, her hissetiğimiz duygunun bir mantık içerisinde olması gerektiğini bize kim söyledi? Herkes mantıklı olanı yapsaydı ya da mantıklı olanın ne olduğu bilinseydi kopyalanmış hayatlar yaşardık. Herkesin yapmak istediği ama yapamadığı, bu bana yakışmaz diyerek kendini tuttuğu ama derinlerde bir yerde kalan onca şey...
Aklına gelen, lüzumsuz olarak gördüğün ama gerçekleştirmediğin için bir yerlerde kalmış ne kadar duygu, düşünce varsa o kadar dolusun aslında. Hayat yeni şeyler sunarken sana sen hep başka yerdesin, bahsettiğim o derinlerde. Belki yaparsan seni kınayacaklardı, toplum seni dışlayacaktı, belki arkadaşlıkların bozulacaktı. Bunların hepsi büyük risklerdi ve kaybetme korkusu engel oldu bir şeylere. Kimi zamanda yapmak istemediğimiz, ama o kırılmasın, şu üzülmesin diye yaptığımız onca şey, eksiltti bizi. Sonuç; sen, sen olmaktan çıktın. Düşünüp yaptıkların, hissedebildiklerin seni sen yaparken kaybetme korkusu, sevilmeme korkusu benliğini kaybettirdi. Asıl kayıp hangisi oldu? Aslında sevdiklerini kaybetme korkusu sadece bir ihtimalken benliğini kaybedeceğin bu kadar netken kör olmuş gibi yanlış yolları seçmek aptallık değil? Aynı şeyleri defalarca yaşamak hakkında aynı şeyi söyleyemeyceğim ama. Kendine ne kadar değer verdiğin burada saklı. Başkaları için değil, kendin için yaşa. Şunu da unutma, seni yaptıkların, hissettiklerin için yargılayan, hatta seni hayatından çıkararak cezalandırdığını sanan birinin ne niyetle yanında olduğunu görmek senin için kayıp değil, kazançtır. Her arkadaşlığı, her şeyi kaybedebilirsin ama kendini asla kaybetme. Çünkü her kaybın yerini yenisi alabilir ama kendini kaybetmenin bir alternatifi yoktur. Emin ol hayatın sana biçtiği rol, bir kukla olmaktan daha fazlası.
Burda dikkat edilmesi gereken çok önemli bir şey daha var: Gerçekten sana iyi gelmeyecek, belki hayatını sabote edecek duygu ve düşüncelerden kurtulman gerekir. Bu konuda sana destek olacaklar ise en yakınındaki o özel insanlardır. Senin bile bazen kendin için neyin iyi olduğunu bilmediğin anlar gelir ve bu anlarda yanında olup sana destek olan birileri varsa hayat sana iyi davranmış demektir. Bazen yanılırsın. Aslında sandığın gibi düşünmezsin ya da hissetmezsin. Çünkü o kadar bastırılmış şey var ki hayatında, biri birini tetikler ve karışır kafan. Kimi zaman gereken sadece zaman, kimi zaman da bambaşka şeyler. Bazen hayatında çok kötü diye nitelediğin bir şey oluverir. Bakarsın kafa karışıklıklarını giderir. Yani sonuçlar oluşmadan gelenin iyi mi kötü mü olduğu belli değil. Zaten hayatın heyecanı da burada saklı değil midir?