BEATRİCE
Ona söylemiştim. Yani eşime. Kurulda deney üzerine çalışmak için bana planlarını aktarırken söyledim, bunca yükü kaldıramam ben yaptığımız şeyse çok yanlış. Ama o ısrarcıydı ve bana milyonlarca açıklama yaptı. Bilime göre bu en dogrusuydu. Zaten başka çaremizde yoktu. Sonradan aramıza katılan kişide tüm zekası ve keskin görüşüyle bizim sınırlarımızı zorladı ama oda çaresiz kabul etti bunun en doğru olduğunu. Bizim kendimizi feda edeceğimizi bilse belki kabul etmezdi. En iyi arkadaşımız oldu çünkü. Hatta inanca ve kadere göre de öyle. Bu en iyisi demişti.
Kabul ettiğimiz gün, o çocuklar tekrar yeni benzerlerinde dirildiler. Tek kötü kısmı bir bedenin ölürken aldığı hasarın benzerini yeni sağlam bedende almış oldu. Aynı yerden. Kaderdi demekki. Mucize gerçekleşmişti.
Ölen çocukların cesetleri de, bu çocuklar onların bilincini ve hafızasını aldığı an götürüldü. Bir iki gün sonra çocuklarla etrafı dolaşırken ve onlara ailelerine yakında geri gideceklerini söyler dururken, üzeri kapatılmış ve yağmurla birlikte çamur olan yüksekliklere çiçek ekilmiş dedim. İnandılar. İnanacak kadar küçüklerdi çünkü .
Asıl bedenlerinin oraya öylece gömüldüklerini bilselerdi akillarindakini nasıl silebilirdik bilmiyorum. Daha o tarz bir yöntemi tam tamamlayamamışken gerimde onlara çok kötü travmalar bırakacağımı bilmiyordum. Ölümüme tanık olacaklarını.
İkiside kendi cesetlerinin üzerinde saatlerce oynadılar, gülüştüler, hoplayıp zıpladılar. Kızın çok kötü gömülmüş bedeninin, saçlarının, toprakla karışıp anlaşılmamış olmasına şükrettim. Çünkü ikiside o saçların üzerinde oynadılar. Pis saçlar, toprakta kaybolup gitti. O gömülen kızın cesedi, benim kızımdı.Buna rağmen ölmüş gibi hissetmedim. Bu biraz yüzü daha değişik güzeller güzeli kız, bana kızımı gömmediğimi hissettirdi. Aynı çakmak çakmak bakan gözlerini gördüm.
Onlarda anlamadılar.
O gün öylece geçip gitti ve o tümsekler üstüne tonlarca konteynarlar yüklendi.
Çocuklar ailelerine sağ salim döndüğünde, cesetler çoktan tonların altında kaybolup gitmişlerdi.
'O çocuklar zaten ölecekti.'dedi bana. 'Düşünsene ailelerinin şuan çekeceği acıyı, o annelerini düşün.' dedi eşim. Bende yaşayacaktım o acıyı . Çok zordu cidden.
'Şuan sıcak yataklarına yatırıyor ve masal anlatıyorlar çocuklarına' dedi. Evet öyleydi, haklıydı.
O ailelerin ferahlamalarını düşündüm ve kendimi kahraman gibi hissettim. Zaten kötü olacak bir trajik sonu iyiye çeviren, çocukları kurtaran bir kahramanlar grubundandım aklımca. Gururluydum . O cesetler çürüyüp giderken,yaşamaya devam etmeleri benim için olağandı ve kötü birşeye alamet değildi. Gayet olağandı. Kaderle oynamıyorduk. Onu destekliyor ve iyiye çeviriyorduk. Kendimizden olağanca fedakarlık edip, çocuklarımızın zihinlerini o çocukların bedenlerinde yaşamaya devam ettiğini bilerek rahat hissedecektik. Aslında gerçekten üç tane aile çocuklarını kaybedeceklerken, artık ikisi kavuşuyor,biride çocuklarının kaybını zaten yaşıyordu. Aslında bilmiyor olsalarda bedeni bir çocuğu yeniden yaşatıyordu. Bakınca, çok güzel iş yapmıştık.
Ama bu çocuklar her buraya geldiğinde hissediyorlar ve bana anne diyorlar. Her gittiklerinde beni unutuyorlardi. Bazen hatırlıyorlardi. Ama bazen. Bir kaç beyin aktivitesi ölçer ,gönderir uzatmazdik zaten . Veriler bize yeterdi. Ve hayatlarını çok etkilemiyordu bu. En azından ben öyle olduğunu düşünüyordum. Beni kendimi bu canilikte katledilmeyle feda ettiren bu durum, bence bir mucizeydi.
Onlarda öyle.
Zaten uzaklara gittiklerinde içlerinden en zeki olani, o hep anlatılan kuzeniyle (aslında bir arkadaşı) bir trafik kazasından sağ çıkamayacaklarını anlamışti ve hatirlamasa bile bir terslik olduğunu biliyordu.
ilk gördüğü anda tanıdığı o koyu saçlı kızın hep yanindaymis gibi büyüdüğünü neden hissettiğini az çok anlamışti da. çok zeki ve ileri görüşlüydü. Üstelik hisleri ve yetenekleri çok güçlenmişti.
Çocukların yeteneklerinin o dünyanın kapılarını açmasını bekliyor muyduk? Hayır elbette.
Ama küçük kızımın,aslında kendi kardeşinin çocuklar bizde kalirken onların zapdetemedikleri ve bilmedikleri güçleri cagirmalari yüzünden ölmesini biliyorduk. Özellikle kız olanın bilmeden sahip olduğu bastırılmış potansiyeli yüzünden . Öğrenmiştik bunu. Buna rağmen ,evlat acısına rağmen devam ettik.
Herşeye rağmen devam ettik. Hiçbir tehdit bizi bundan alıkoyamadi.
Kız güçlerini kullanmayı ve yönlendirmeyi hiç bilemedi çünkü çok fazlaydı ve olağanüstü birşey olmadan açığa çıkmazdı. Yeteneklerinden bir haber yaşadı. Hafızası da çok kolay gidiyordu.
Ama oğlan kafadar kuzeniyle neler yapabildiğini anladı ve onları zaptedip yönlendirdi.
Arkadaşıyla biz ilgilenmemiştik. Ama deneyi yönetenler kurulunu tanıyordum.
Üstelik o çocuklarda oldukça iyi ve zekiydi.
Ama daha farklılardı. Kişilikleri çok ayrıydı. Girişken hatta korkusuz denecek kadar muziplik gösteren bizim çocuk, kuzenine tüm kesiflerini anlatmis, hiç düşünmeden iki dünyayı birbirine katmışti. Sonrada tanımadığı kız kardesini bulup onuda aralarına katması gerektiğini hissetmişti. Kızın yetenekleri konusunda yanilmamisti. Bu onu iyice gaza getirdi ve kontrolü onada öğrettiler.
Çok farklı bir tür kaza kurşunuyla kafasindan tüfekle vurularak ölen ve yasamasi normalde mümkün olmayan kız, ailesinden çok ayrı tutmak zorunda kaldı bu hayatı. Ailesi yaşadığına ve o kurşunun onu sıyırdığına binlerce kez şükretti. Gerisini çok onemsemedi . Kafası karışabilirdi. Bu normaldi. Gecerdi.
Oda caktirmadi zaten. Çok ayrı şeyler yasadi. Çok başka şeyler. İlginç şeyler yaşadı. O arada bana hep bunları anlatti . Hep benden yardım aradi . Bunları nerden mi biliyorum? Çünkü hep duydum ve bazen ona seslenmeye bile çalıştım. Onun yanında olduğumu, onu anladığımı,onu sevdiğimi,onun yalnız olmadığını söylemeye çalıştım. Ama bir hayalet ne kadar yanında olabilirse o kadar olabildim çünkü çoktan ölmüştüm .
Bu çocukların yeteneklerine rağmen onlarla tam bir iletişim kuramadım . Görünmez perdeyi hiç tam olarak açamadım. Ve muhtemelen pek çoğunu sonra hatırlamadı zaten o. Bir bölümünü silik bir şekilde hayal ürünü sandı. Anahtarı yine birgün onu bulmaya karar verene kadar bu böyle sürecekti. Yada kuzen. Biseyleri değiştirebilecek miydi?