Battaniye
-Abini arayalım mı?
-Kimse kalmadı mı?
-Başka seçeneğimiz var mı? Ara işte ,geç kalıyoruz.
-Ben aramam. Sen ne yaparsan yap
-Of İsmet ya. Acelemiz yokmuş gibi bir de senle uğraşıyorum.
Balyajlı genç kadın, ekranı çatlak bir telefonu eline alır.
-Alo abi, n’apıyorsun ? Müsait misin?
-Hayırdır kızım, ne oldu?
-Annemin teyzesinin kızı ölmüş , Gülay Teyze. Oraya geçmemiz lazım da.
-Arabayı mı istiyorsunuz? Tamam. İsmet gelsin , alsın.
-Yok. Annemin arabasıyla geçeceğiz. İsmet sürecek zaten de mesele o değil. Bizim oğlana sen bakar mısın diye soracaktım
Feridun bir an duraksar.
-Bakarım bakmasına da hiç bilmediğim şey. Tuvalet….
-Dört yaşında artık, öyle bir derdimiz yok. Yemek de var. Bizimkini biliyorsun , yabani. Apartmanda onun akranı yok. Akşam döneriz zaten, kalmayacağız. Annem de bizimle geleceğinden…
-Tamam , tamam (İçinden derin bir of çeker).Geçiyorum ben şimdi.
Feridun “Ulan İsmet ,ulan İsmet” diye yol boyu söylenerek gelir.
Genç kadın muzlu sütü yapacakken kapı çalınca ahali aceleyle çıkar. Çocukla amcası baş başa kalır. Kırk yıllık bitirim Feridun, deri ceketini asarken ne yapacağını bilemez.
“Amcam, n’aber ? Sana ne yapayım?”
“Karnım biraz acıktı ama biraz acıkmadı.
“Yemek…”
“Yooo, ben muzlu süt istiyorum”.
“Tamam” deyip Feridun , mutfağa geçti. “Süt yapmak kolay. İyi ki yemek istemedi. Gerçi dışardan söylerdik. Ama el kadar çocuğa da yedirilir mi? Neyse, iyi yırttık” diye içinden geçirdi.
Muzlu sütü çocuğun odasına getirdi. Çocuk çok iştahlı olmasa da yarısını severek içti.
Feridun “Demek muzlu sütü seviyorsun” deyip yere oturdu.
“Evet ,büyütüyor. Hatta çilekli sütü de seviyorum ama onun zamanı gelmemiş. O daha da büyütüyor, biliyor musun?”
“Öyle mi? Bilmiyordum”
“O zaman san gösteriyim” deyip amcasının elini tuttu. Kaloriferin yanındaki minderlere götürdü. Feridun ne yapacağını bilmeden akıntıya kapılmış gibi gidiyordu.
“Bak amca, sen buraya otur. Ben de şuraya. Sana büyüten yemeklerin kitabını okuyacağım.
“Süte n’ olacak? Bitir onu”
“Ben içmeyeceğim. İstersen sen içebilirsin” derken oyuncakların içinden bir kitap çıkardı çocuk.
Feridun süt dökülmesin diye eline aldı. Çocuk , amcasına ; amcası kalorifere yaslandı. Resimlerdeki sebzeleri, yemekleri heyecanlı heyecanlı amcasına anlattı.
Feridun baktı çocuğun içeceği yok, sütü kendi bitirdi. O sırada kitaptaki resimler devam ediyordu: Ispanak, pırasa, brokoli… derken içi geçti.
Gözünü açtığında ayıcıklı, bebek mavisi bir battaniye üzerindeydi. “Süt mü uyuttu yoksa muz mu? Belki de kaloriferdendir”. Normalde gergin uyanırdı, şuan değil.5 dakika mı uyudu bir saat mi uyudu, anlamak için etrafına bakındı. Birden çocuğu karşısında görünce gözlerini büyüttü. O hayalini gören çocuk güldü. Feridun kolunun üstüne yatmış, kalkmaya çalışırken sendeledi. Bunun üstüne çocuk hepten kıkırdamaya başladı.
O güldükçe Feridun da gülmeye başladı. Bir birlerine baktıkça daha da gülüyorlardı. Bi’ yerden sonra gözü yaşardı :
“Demek ki uyurken insanın sırtı örtülünce böyle uyanılıyormuş. Kim bilir , dayak yerine biz de böyle büyüseydik acaba bu kadar hapis yatar mıydık? ”