BAŞLANGIÇ
Kocaman bir yalanın içinde 23 yıl...
Hikayem aslında tam da burada başlamıştı, bu sokak ortasında. Eğlenceli ve sevgi dolu çocukluğumun ardından tek ailem olarak bildiğim annemin ölümünün üstünden geçen 8 yılın ardından öğrendiğim gerçeklerle dünyamın tamamen değiştiği o gün. Geriye dönüp baktığımda verdiğim tepkilerin, söylediğim sözlerin şu an hiçbir hükmü yok hatta tatlı birer anı olarak kaldılar. Siz şimdi hikayemi merak ettiniz değil mi?
Durun! Sizi en başa götüreyim, hayatımın tamamen değiştiği o güne...
---
Gizlice dinlediğim kapı aralığından çıktım, gözlerimden akmayı bekleyen halihazırda akmayı bekleyen gözyaşlarımı artık tutamayacaktım. Ayaklarımda koşacak gücü bulamıyordum, kendimi nasıl dışarı attığımı da bilmiyordum sadece uzaklaşmak istiyordum her şeyden, herkesten. Duyduğum her şeyi unutup gitmek fakat durduruldum biri kolumdan çekiştiriyordu.
"Dokunma bana."
Elleriyle umarsızca kollarıma yapışan Uzayı kendimden uzaklaştırdım, annesiyle öyle bir konuşma geçmişti ki aralarında gizli gizli onları dinlediğimi anlamış peşimden gelip açıklama yapmak zorunda hissetmişti kendini.
"Beni dinlemeni istiyorum, sana tüm olanları en uygun dille açıklayacaktım, yemin ederim böyle duymanı istemezdim."
Annemin gerçek annem olmadığını duymuş, gerçeği artık ne kadar saklayacaklarını konuşmuşlardı, gerçekten böyle bir şey olsa annem benden niye böyle bir şeyi saklamak istesin ki?
"Neyi söyleyeceksin Uzay, Nermin annemin benim gerçek annem olmadığını mı? sakladığınız diğer tüm gerçekler umurumda bile değil."
Uzayı umursamadan yürümeye başladım, bu sefer durdurmasına izin vermeyecektim. Sakladıkları yalanlar söyledikleri zırvalar umurumda bile değildi, babam yıllar önce bizi terk edip gitmiş annemse yüzlerini bile göremediğim adamlar tarafından öldürülmüştü. Son birkaç yıldır ailesiz yaşamıştım, bunlardan daha fazlasını duymak istemiyordum.
"Evrin çocukluk yapma, beni biraz dinle kendini yalanlarla avutamazsın, sana gerçekleri anlatmama izin ver, hey kime diyorum ben, Evrin!"
Arkamdan geldiğini tabi ki tahmin etmeliydim, bir kez daha kollarıma sıkıca yapıştı.
"Beni dinlemek zorundasın ve dinleyeceksin de."
Bir elini benden çekti etrafı kolaçan ediyordu, yalvaran gözleri ne ara bu kadar ciddi ve gözü kara bir hal almıştı. İç cebinden tuhaf görünümlü ucunda şekil işlenmiş olan mavi bir sopa çıkardı, tuhaf dilde bir şeyler söyleyerek sopayı üstümüzde sallıyordu, o sopasını salladıkça mavi ışıklar çıkıyor etrafımızı sarıyordu, Uzay dışında etrafta hiçbir şey görünmüyordu ta ki sokak ortasından, bir odada kendimi bulana kadar.
"S-sen...b-unu...nasıl yaptın?"
Kekelemiş cümlemin kırıntıları canımı yakıyordu, bu zamana kadar gücü bir evladı sayan ben şu an hissizdim. İçimde şaşkınlıktan başka bir şey kalmamıştı.
"Sana anlatmama izin verseydin, şartlar daha iyi olabilirdi."
Bu çocuk sanırım benimle kafayı buluyordu herhalde, az önce sokak ortasındaydık şimdiyse tanımadığım bir yerde bir odadayız, nasıl bir prodüksiyon dönüyor bilmiyordum ama içten içe korkmaya başlamıştım.
"Bu yaptığın büyücülük ya da ben delirdim, hayır delirmiş olamam aklım yerinde, yok ya sen kesin sen büyücüsün."
"Aslında böyle anılmaktan hoşlanmayız."
"Ne?" Şaşkınlığımı gizlemiyordum artık, yaşanan olaylar silsilesi üstüne anlam veremediğim garip şeylerin yaşanmış ve hala yaşanıyor oluşu acaba rüyada mıyım? Sorusunu da beraberinde getiriyordu, emin olmak için koluma bir çimdik attım refleks olarak küçük bir acı iniltisi koptu dudaklarımdan.
Bana doğru bir adım atmasıyla, bende karşı atak olarak geri çekildim, beni süzdükten sonra tuhaf bakışlar attı, yada ben anlam veremedim bilmiyorum çünkü uzayı ilk kez böyle görüyordum, delirmek üzereydim.
"Ailen seni bu dünyadan korumak istedi Sadece, onlara teşekkür etmelisin."
Hâlâ aile diye nutuk atıyordu, yıllarca başka bir kadına anne demiş olmam mümkün değildi, ayrıca dünyanın kendisi zaten acımasız ve ben acıların en büyüklerini yaşamış kendi düzenimde gidiyordum.
"Dediklerinin birini bile anlamıyorum bir tek annem vardı o da öldü tamam mı? Ayrıca büyücü müsün nesin benden uzak dur."
"Evrin kabullenmelisin artık Nermin teyze senin gerçek annen değil, bırak anlatayım bana başka seçenek bırakmıyorsun."
"Saçmalıklarını bir tarafına sok, artık... Ne oluyor be!" Anlamadığım dilde bir şeyler söylemeye başlamıştı yine, gözlerim kapanıyor beynim vücuduma hakimiyet kuramıyordu, yakınımdaki tekli koltuğa tutundum ama işe yaramıyordu, dizlerimin yerle buluşmasıyla gözlerimin kararması bir oldu.
___
"Neredeyim ben?"
"Aslına bakarsan aynı yerdeyiz sadece bağlısın."
Başım delicesine zonkluyordu, başıma masaj yapmak için elimi oynatmaya çalışsam da başarılı olamadım.
Ne olduğunu anlamak için bileklerime baktığımda mavi ışık hüzmeleri bileklerimde dolaşıyordu, ayak bileklerime baktığımda onlarda da aynı ışık hüzmelerinden vardı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun, bunlar da neyin nesi"
Uzay karşımda sandalyede ters oturur haldeydi, aramızda fazla mesafe yoktu. Ona karşı olan korkum en üst seviyeye çıkmıştı, kendisi ne tür bir canavardı işte bundan şüpheliydim.
"Beni dinlemeni sağlıyorum Evrin, bana başka seçenek bırakmadın ne yazık ki."
Olduğum yerde çırpınıyordum fakat boşunaydı, mavi ışıklar sert sıkı bir ip gibiydi.
"Seni dinlemek istemiyorum."
"Ama artık dinlemek zorundasın."
Elim kolum bağlıydı, ona karşı savunmasızdım. Yıllarca yaşadığım annemin gerçek ailem olmadığını söylüyordu ve uzayı çok uzun zamandır tanıyordum, bu güne kadar söylediği her şey yalandan ibaret olamazdı, bu iddiaya inanmak istemiyordum.
"Peki anlat, neymiş söyleyeceğin gerçekler."
Uzayın yüzünde memnun olur bir ifade belirdi, sandalyede ters otursa da düzeltti kendini.
"Senin asıl ailen Nermin teyze değil, lütfen bu konuda daha fazla tartışmayalım. Alya ve Sadi Gök'ün kızısın, birde bana büyücü deyip durma lütfen ben büyücü falan değilim yeryüzü koruyucularından biriyim."
"Yeryüzü koruyucuları?" Sorduğum soruya bak, başka isimler duyup ailem olmalarına şaşırmıyordum da buna mı takılmıştım? Sadece uzay değil bende çok garip tepkiler veriyordum, içimdeki kabulleniş hissi canımı sıkmaya başlamıştı.
"Aynen öyle, biz ve bizim gibiler karanlık dünya ile bu dünya arasında bir kapıdır. Yeryüzünü gece halkından koruruz."
Söylediklerinin her kelimesi bana yabancı ve saçma bir fantastik hikayesi gibi geliyordu, Uzay nasıl böyle saçmalıkların parçası olabilirdi.
"Yeryüzüymüş, karanlık dünyaymış ne saçma şeyler anlatıyorsun bizim gibiler diyorsun birde, seni anlayamıyorum, yıllardır tanıdığım uzayı tanıyamıyorum."
Ufak küçümseyici bir gülümseme uzayın yüzünü hakimiyeti altına aldı, yerinde kıpırdandı ve hikayeler anlatan büyükbaba edası takındı.
"Tamam tamam sana şöyle anlatmaya başlamalıyım sanırım, bundan yüzyıllar önce daha insan neslinin ilk çağlarına denk geliyordu sanırım, onlardan bile önce cinlerden sonraki halk 'Gece halkıydı'. Gece halkının sakinleri üstün yeteneklilerdi hatta birçok şaman öğretilerinin çıkışı gece halkından öğrenilen yeteneklerle geliştirilmiş, insan neslinin ilk geliştirilmemiş versiyonu gibi düşünebilirsin onları, insanlardan farklı birçok özelliğe sahipler.
Uzun zaman hatta karanlık çağa denk gelen zaman diliminde insanlarla bir arada yaşıyorlardı, ta ki gece halkından faaliyete geçememiş azınlıktaki bir grup insanların onların gibi olamayacaklarını, kendilerinden zayıf olduklarını ve işe yaramadıklarını düşünüyorlardı.
Belirli zamanlarda toplanır ve insan neslinin yok oluşu için planlar yaparlardı.
Bunun için daha çok yancı toplamaya başladılar, güçlendikçe istekleri arttı.
Kimisi insanlardan köle sürüsü istedi, kimisi tamamen katliamını.
Başardılar da cinlerin; meleklerin ordusu tarafından dünyadan dağ eteklerine kovulmasından sonra yaşanan dünyadaki ikinci savaşı başlattılar.
Ama unuttukları bir şey vardı, insanoğlu gece halkından sonra yaratılmışlardı, varoluşsal içgüdüyle değil mantıklarını ve iradelerini kullanıyorlardı, zekiydiler de Savaştılar...
Savaşın ilk patlak verdiği zaman diliminden sonra 5 yıl geçti, insan nesli azınlıklarından dolayı ilk kaybeden taraf oldu, Gece halkı tarafından yeraltına hapsedildiler.
Gece halkından azınlıktaki bir grup ise insanoğlundan yana saf tutmuşlardı, insanlar azınlık gece halkından barışçıl üyelerle bir antlaşma imzaladılar.
Bu antlaşma basitti, gece halkı ve insanoğlundan olma yeni tür yaratacaklardı, yani melezler.
Bu bireyler iki dünya arasında bir kapı olacaktı ve savaşı bitireceklerdi.
Bu proje 20 yıl sürdü, bu sırada azınlıktaki insanoğlu yeraltına uzanan mağaralarda geçici süre ile kendilerine yeni bir dünya yarattılar, bu süre zarfında ürediler çoğaldılar güçlendiler...
Savaşın sonraki döneminde kazanan taraf azınlıktaki barışçıl gece halkı üyeleri ve insanoğlu olmuştu, karanlık tarafta olan gece halkının tamamı yeraltına hapsedildi, melezler ise nesliyle yıllarca iki dünya arasında kapı oldular.
insanoğlunu korumaya ant içen bu melezlere
'yeryüzü koruyucuları' adını verdiler.
Yani anlayacağın ben, sen ve bizim gibi birçok insan melez kanı taşıyoruz, biz bir kapıyız, yeryüzü koruyucularıyız..."