34.Bölüm
Düşüncelerin ardı arkası kesilmiyordu. Sonuçları beklemekten başka çare kalmamış gibiydi. Onlardan bile bir şey çıkma ümidi yok gibiydi, Balaban için. Hepsi kafa kafaya vermiş, fikirlerini beyan ediyorlardı. Ama sonuç hep bir belirsizdi. Tam o sırada Balaban’ın telefonu çaldı.
“Alo.”
“Komiser Balaban mi?” Genç bir erkek sesiydi.
“Evet. Buyurun.”
“Ben Görkem, Nesrin Serçe cinayetinin yaşandığı sitenin güvenlik görevlilerinden biriyim. Harun abiyle görüştük de Musa’yı tanıyan birilerini sormuşsunuz galiba. Ben onu tanırdım. İsterseniz görüşebiliriz.”
“İyi olur. Ne zaman müsait olursunuz?” Balaban hemen görüşmek istiyordu.
Genç çocuk; “bugün izinliyim isterseniz şubeye gelebilirim. Yakınlarda sayılırım.”
“Tamam, o zaman şu an şubedeyim bekliyorum.” Dedikten sonra telefonu kapattı ve ona bakan meraklı yüzlere bir açıklama yapma gereği duydu.
“Musa’yı tanıyan bir güvelik görevlisi. Buraya geliyor. Bakalım neler öğreneceğiz?”
Mobese kayıtlarındaki şahsın kimliğini belirlemek için harıl harıl uğraşan Sinan, hala bir bilgiye ulaşamamıştı. Kamera kayıtları yakınlaştıkça puslanıyor, puslandıkça görüntü kalitesi düşüyordu. Şahısın şapkası sanki kar maskesi gibi yüzünün her tarafını kaplamıştı. Kendini iyi kamufle etmişti. Şimdilik bu işi kenara bırakıp diğer yapması gerekenlere odaklanmaya başlamıştı. En azından Musa’nın hayatının dibine kadar gidebilirdi. Hazır onu tanıyan biri gelmek üzereyken belki oradan bir şey yakalayabilirlerdi. Kapıyı çalan bir memur beklenilen genç arkadaşın geldiğini haber verdi. Komiser teşekkür edip içeri almasını söyledi.
“Merhaba komiserim, ben Görkem demin telefonda konuşmuştuk.” Uzun boylu biraz yapılı işinin hakkını verebilecek biriydi. Bir güvenlik görevlisine yakışan bir vücuda sahipti. Saçları üç numara kesilmişti. Gözleri yeşil tonlarındaydı. Sakal tıraşı olmuş ama keçi sakalına hiç dokunmamıştı.
“Otur bakalım Görkem. Bir şey içer misin?” Bütün ekip ofisteydi konuşmayı dinlemeye başlamışlardı.
“Sağ olun komiserim. Arkadaşlarım bekliyor. Hemen konuya girelim.” Acelesi olduğunu belli etmişti.
“Buraya kadar geldiğine göre Musa hakkında bir şeyler biliyorsun demek. Ne kadar tanırsın onu?” Balaban merak ettiklerini sormaya başlamıştı.
“Ben Zekeriyaköy’de komşusuyum. Dün bütün mahalleyle konuşmuşsunuz galiba ama ben işte olduğum için konuşamadım. Harun abide meseleyi anlatınca bende bir görüneyim dedim.” Delikanlının sesinde bir heyecan veya başka bir duygu belirtisi yoktu.
“Bize biraz ondan bahseder misin?” Balaban herkesin pür dikkat kesildiğini fark etti.
“Musa amca özünde iyi bir adamdı. Elinden geldiğince insanlara yardım etmeyi severdi. Kendisinin ihtiyacı olduğu halde her muhtaca elini uzatırdı. Yani ben bir kötülüğünü görmedim.” Görkem sakince devam etti. “Geleni gideni çoktu. Sabahları kendi çıkar öğlene doğru gelirdi. Karısı zaten yıllar önce vefat etti.”
“Bunlar bildiğimiz şeyler Görkem. Bize daha derin daha farklı bilgiler lazım.”
“Değişik biri arada bir gelir bayağı bir tartışmalar falan çıkartır giderdi. Musa amcanın hep morali bozulurdu.”
Şimdi Balaban’ın ilgisini çekmeyi başarmıştı. “Neden değişik dedin? Nesi vardı?”
“Musa amcayı yıllardır tanırız. Ama onu hiç tanımıyorduk. Sorduğumuzda hep değişik cevaplarla geçiştirirdi.”
“Değişik cevap derken? Neler söylerdi mesela?” Komiser koltuğunda dikelmiş dirsekleri masaya dayanmış halde karşısında oturan delikanlıya odaklanmıştı.
“Bir keresinde eski bir tanıdığın çocuğu demişti. Bir keresinde yeğenim demişti. En sonunda önemli biri değil eski bir alacak verecek meselesi diye cevap vermişti.”
Kafası karışan komiser; “sen bu duruma şaşırıp başka sorular sordun mu peki?”
“Elbette. Ya Musa amca sürekli değişik cevaplar veriyorsun, bir problem varsa söyle, belki yardımcı oluruz diyorduk. Oda yok evlat sen keyfine bak önemli bir şey değil diyordu yine.”
“Peki, bu değişik diye tanıttığın nasıl biriydi hiç yakından gördün mü?”
“Sürekli şapka takar önünü de aşağıya doğru eğerdi. Yani bakıyorsun ama hiçbir şey göremiyorsun gibi. Saklanıyor gibiydi. Ben birkaç defa gördüm, dikkatimi çeken şey, onu hiç sakallı görmedim. Köse gibi bir şeydi. Atletik birine benziyordu. Ama zayıf da gibiydi. Ses tonu tartışmalarda dışarıya geliyordu. Ama cinsiyeti belli olmuyordu.”
“Peki, gördüğün kadarıyla sence cinsiyeti neydi?”
“Valla komiserim beni yanlış anlamayın ama yürüyüşü hiç de erkek gibi değildi. Ama göründüğü kadarıyla kıza da benzemiyordu. Normal giyim tarzı olan biriydi.”
“Ne demek istediğini anlıyorum. Gözlerini falan görebildin mi? Veya görüntüsünde dikkat çeken başka şeyler de var mıydı?”
“Maalesef komiserim, görüntü hakkında başka bir şey dikkatimi çekmedi.”
Balaban Sinan’dan mobese görüntülerinde görünen şapkalı şahsı bulup Görkem’e göstermesini istedi. “Buna benziyor muydu?”
“Aynen komiserim şapkayı böyle takardı hep. Vücut yapısı falan da benziyor. Böyle biriydi.”
“Musa’nın geçmişi hakkında bildiğin bir şeyler var mı?” Balaban Görkem’den bir şeylerin çıkacağına inanıyordu.
“Komiserim dediğim gibi karısı vefat edeli bayağı oldu. Çocuk falanda yoktu. Eş, dost, akraba, gelen giden bildiğim yoktu. Ama sürekli evladı gibi sevdiği birinin olduğunu söylerdi.”
Merak eden Balaban; “kimdi o? Gelir miydi? Hiç gördün mü?”
“Çok insanlarla konuşurdu. Ama bu o, demedi hiç. Bilmiyorum yani tanımam ben. Geldiyse de tanıştırmadı.”
“Peki, cinsiyeti belli mi?”
“Valla komiserim şu an siz sorunca fark ettim. Nasıl olur bilmiyorum ama oğlum, kızım demedi hiç. Sadece evladım derdi. Bende muhabbete öyle dalar giderdim.”
“Neler anlatırdı onun hakkında?”
“O ne isterse bugüne kadar yapmış. Yine istese yeniden yaparmış. Onun yeri kendi hayatında çok önemliymiş. Ama ne yaparsa yapsın bu kişi Musa amcayı bir türlü affetmiyormuş. Başka da bir şey söylemezdi onun hakkında.”
“Ne için affetmesi gerekiyordu ki?”
“Bunu benim bilmem mümkün değil. Hiç bahsetmiyordu çünkü.”
“Peki, Nesrin’i tanır mıydın hiç?”
“Elbette. Ama muhabbetimiz yoktu. Sadece merhaba, iyi günler falan. Sonuçta ünlü birisi bilirsiniz?” Görkem sıkılmaya başlamıştı. Keçi sakalınla oynayıp duruyordu.
“Çok yardımcı oldun Görkem. Teşekkür ederiz verdiğin bilgiler için. Ve tabi buraya kadar geldiğin için. Bu benim kartım aklına takılan bir şey olursa bana ulaşırsın. Başka eklemek istediğin bir şey yoksa keyfine bakabilirsin.”
“Rica ederim komiserim. Aslında işinize yarar mı bilmem? Ama bir şey var.” Yeşile çalan gözleriyle ofisi süzdü ve devam etti. “Evdeki tartışmalarda dışarıya bazı sesler geliyordu. Onlardan birkaç cümle dikkatimi çekmişti.”
Balaban heyecanla; “nedir onlar?”
“Sanki o kişi; bu son olacak. Eğer bunu da yaparsan seni affederim tarzında bir şeyler söylüyordu. Musa amca ne kadar itiraz etse de karşısındaki, bu son çaren diye haykırıyordu. Başkada benden bir şey çıkmaz komiserim.”
“Çok yararlı bir görüşmeydi Görkem tekrar teşekkürler.”
Delikanlı çıktıktan sonra ekibin ağzı açık kalmıştı. Duydukları şeyler birçok şeye gebeydi. Görkem’in gizemli kişinin cinsiyetini onaylayamaması ilgi çekici bir noktaydı. Kamera kayıtlarından erkeğe benziyordu. Ama işler değişmişti. Ne yapıp edip onu tespit edip bulmak zorundaydılar.
“Sinan Musa’nın araştırması ne âlemde?”
“Birkaç izin peşindeyim komiserim. Biraz daha zamana ihtiyacım var.” Sinan kibarca acele ettirmemesini istemişti. Tam yoğunlaşmaya çalışırken gelen e posta ile işini tekrar yarıda bırakmıştı. “Komiserim Musa’nın evinin incelenmesi ve tırnaklarının arasından alınan örneklerin sonuçları geldi. Bence çok ilgi çekici.”
Ofistekiler heyecan dalgasına devam ediyordu. Sinan’ın tepkisi herkesin ilgisini çekmişti.