33.Bölüm

Mobese görüntülerini incelemek ve laboratuvar sonuçlarını görmek için tekrar sahil yolundan şubeye gidiyorlardı. Uzun zamandır sigara içmeyen Zeren, dayanamayıp bir tane yakmıştı. Tabii ki Balaban’ın bakışları arasında yarısında dışarı atmak zorunda kalmıştı.

                “Ceren’in konuşmalarında bir şeye takılmış gibi halin var. Ne kaçırmış olabilirim?”           

                “Babasıyla yaptığımız konuşmada, Kemal’in kötü şeyler yapacağını tahmin ettiğini, onu koruyamadığını söylemişti. Ama ablası farklı düşünüyordu.” Vitesi arttırıp devam etti. “Hayatının baharında ünlü olduğunu ve intihar edebilecek biri olmadığını belirtti.”

                Dudaklarını büzen Zeren; “gerçekten bir şey kaçırmışım. Sence bu ne ifade ediyor olabilir? Ben çok da işimize yarayacak bir şey göremiyorum.”

                “Bu, ikisinden birinin ya yalan söylediğini ifade eder ya da birinin diğerinden daha fazla bir şey bildiğini ifade eder.”

                “İlginç,” diye tepki gösterdi Zeren; “peki bunu nasıl kullanabiliriz?”

                “İnan bunu bende bilmiyorum. Ama sanki baba bana daha bir samimi gelmişti.”

“Yapmayın komiserim kızın dengesi şaşmış. Konuşabilmesi bile mucize. Böyle acıya yürek dayanmaz. Kullandığı sakinleştiricilerin eminim haddi hesabı yoktur. Ağlamaktan göz pınarları kurumak üzereydi. Daha ne kadar samimi olabilirdi.” Zeytin karası gözleriyle komisere bakıyordu.”             

                “Haklı olabilirsin. Ama bu kesin haklı olduğun anlamına gelmez.” Gülümsedi.

                “Ne bu felsefe falan mı?” Mimiklerini serbest bırakıp içten bir gülümsemeyle karşılık vermişti Zeren.

                Balaban’da bozuntuya vermeden; “nesi var gerçekten güzel bir söz. Felsefe veya başka bir şey bilemem ama arada bir kullanacağım kesin.”

                “Pekâlâ, öyle olsun bakalım.”

                Şubeye varmışlardı. Arabayı park edip ofise çıktılar. Sinan’dan, gelen haberleri dinlemeye başladılar.

                “Öncelikle laboratuvar sonucundan bahsedeyim. Musa’nın camının kenarında bulunan bileklik. Bizim için hiçbir şey ifade etmiyor.”

                Balaban alnını ovalayıp; “bana bilmediğim bir şeyden bahset artık.” Kendi masasına geçip vücudunu sandalyesine bıraktı.

                “Bileklik, aynı mahallede yaşayan bir gencin olduğu tespit edildi.” Sinan işi biten evrakı, hiçbir işe yaramaz bir şekilde diğer dava evraklarının arasına yerleştirdi.

                “Genç hakkında bir bilgimiz var mı?” Zeren belki bir şey çıkar umuduyla sormuştu. Bir tek onun umurundaydı.

                “Evet, on iki yaşında bir ufaklık. Belki bakkala dondurma borcu falan vardır. İsterseniz aldıralım hemen.” Kendi kendine yaptığı espriye gülmüştü.

                Balaban hiç komik değil dermiş gibi baktığında eğlencesi yarıda kalmıştı. “Diğer konuda neler var?”

                “Mobese kayıtları geldi. Ben bayağı bir baktım. Sürekli bir giriş çıkış var. Beysbol şapkalı biri gerçekten kayıtlarda sıkça görülebiliyor. Ve bu aynı kişi. Aradığımız şahıs o olabilir. İsterseniz sizde bakın.”

                İkisi de Sinan’ın masasına gidip bilgisayara kitlendiler. “Bekir gel de şuna bir bak. Sana anlatılanlara benzer bir yanı var mı?”

                Komiserin emrini yerine getirip ekrana bakan Bekir; “siyah saç ve fit vücut benziyor ama ne kadar emin olabilirim bilmiyorum. Görüntülerde başka buna benzer birileri var mı?”

                Soruya cevabı Sinan vermişti. “Bu tarz şapka takan ve bu kadar fazla görüntüsü olan biri yok. Zaten şahsın yüzü de gözükmüyor ki. Mobese direk arkadan çekim yapıyor. Araba bile görüntülerde yok.”

                Tekrar masasına giden Balaban; “kimliği tespit etme şansımız var mı?”

                “Elimden geleni yapacağım. Daha önce işe yarar şeyler bulmuştum. Bakalım bu sefer neler yapabilirim.”

                “Bir şey bulursan haber verirsin.” Koltuğuna iyice yaslanıp geriye doğru yatırmıştı. “Adamın evindeki incelemeler ne âlemde haber var mı?”

                “Hayır, henüz gelmedi. Çok fazla parmak izi olduğu için araştırmalar sürüyormuş en kısa zamanda elimize geçer.”

                “Adamın boğuşmadan kalan tırnak arasında bir şeyler var mı?”

                “Maalesef komiserim oda beklemede.”

                “O zaman yıllık izin alıp tatile falan mı çıksak acaba? Yapacak başka bir şey kalmamış gibi görünüyor.” Balaban sinir küpü olmuştu. Bu kadar temiz iki cinayet nasıl işlenebilirdi? Panoya bakıp düşünüyor ama hiçbir cevap bulamıyordu. “Arkadaşlar sizce neyi atlıyoruz. Neden bu kadar sıkışıyoruz? Hiç bir soru neden cevap bulamıyor?” Sesi gür ve öfkeli çıkıyordu.

                Baş komiser odaya girmişti. “Arkadaşlar var mı bir gelişme?”

                Oflayan Balaban; “var komiserim. Ama şimdilik söylemek istemiyorum. Birkaç şeyi kesinleştirip yarın sabah hepsini detaylı bir şekilde size rapor olarak sunacağım.”

                “Pekâlâ, bekliyorum o zaman.” Dedikten sonra odadan çıkmıştı.

                Şaşıran Zeren; “neymiş bu benim bilmediğim gelişme?”

                “Gelişme falan yok. Sadece şu an öfkeli bir adamdan fırça yemek istemedim. Belki yarın sabah kahvaltıdan sonra birkaç doz alırız.”

                “Hım. Değişik bir strateji umarım işe yarar.”

                Panoya bakmaktan başka elinden hiçbir şey gelmiyordu. Böyle giderse dava elinden alınacaktı. Ona zaman lazımdı. Ama yeteri kadar kalmamıştı. Acilen alkol içmesi gerekiyordu. Düşünme yetileri kaybolmak üzereydi. Saatine baktı. Daha çok erkendi. İlahi bir işaret gelmesi gerekiyordu. Dosyaları tekrar okumaya karar verdi. Neden sorusunun cevabını vermesi gerekiyordu. Nesrin’i kim neden zehirlemişti? Musa’yı kim boğmuştu? Sırada başka biri var mıydı? Eğer başka bir iz daha bulursa oda cinayete kurban gider miydi? Sorulan çok fazla soru vardı. Ama hiçbir cevap yoktu. Farklı bir yol denemek istedi.

                “Sinan, Musa’nın hayatını en dip ayrıntısına kadar araştırmanı istiyorum. Her şeyini bilmem gerekiyor. Nesrin’in yaşadığı sitede çalışan ne kadar güvenlik varsa hepsinin ayakkabı numarasına kadar bilmek istiyorum. Savcılıktan izin almamız için bütün delilleri toparlayın Harun’un evinin aranmasını istiyorum. Hakan, Nesrin’in evinin arkasında incelettiğin tekerlek izlerinden ne çıktı? Veya dur Musa’nın evinin akasındaki çayırda bulduğum birkaç resim var onları da incelettir ve karşılaştır sonra sonuçları gösterirsin. En kısa zamanda bu istediklerimin sonucuna ulaşmanızı istiyorum. Aklımda birkaç fikir var. Bakalım doğrumu düşünüyorum.”

                Zeren merakla bu fikirlerin kendisiyle de paylaşılmasını istiyordu. Ama şuan sırası olmadığını oda biliyordu.

                Panodaki soru işareti olan kâğıdı kaldıran Balaban, Sinan’dan Musa’nın evine defalarca giren çıkan beysbol şapkalı şahsın resmini istedi. Panoya iğneledikten sonra geriye doğru çekildi. Bilgisayardan kaydı açtırdı ve mobese görüntülerini tekrar izledi. Başa aldı tekrar izledi. Ve sonra tekrar. İçeri girerken gözükmeyen yüzü, dışarı çıkarken de belli olmuyordu. Şapkanın ön tarafı yüzünü gizlemek için iyice ön tarafa eğilmişti. Bu bir sorundu. Kimlik belirlemede çok zorlanacakları anlamına geliyordu. Ama asıl sorun bu şahıs en son evden çıktığında Musa bir daha evden çıkmamıştı. Kaydı ileri alabildiği kadar alıyordu. Videonun sonunda Musa’nın cansız bedenine ulaşan ekibi görüyorlardı. Bu gizemli şahıs katilin ta kendisiydi.