23.Bölüm
Retro bar her zaman ki gibi doluydu. İnsanlar stres atmak ve eğlenmek için bu gecede burayı tercih etmişlerdi. Uzun bacaklı masalarda hep çiftler vardı. Bardaki altı sandalyenin dördü boştu. Dolu olan iki sandalyede Balaban ve Zeren oturuyordu. Mavi ışıklar sönmüş sadece kırmızılar yanıyordu. Sokak lambasına benzer ışıklar belli ki yine çalıştırılmak istenmemişti.
“Burayı gerçekten seviyorum.” Zeren alman birası içiyordu. “İlk Bekir getirdi buraya beni. Adamın bilmediği hiçbir yer yok.”
“Bunu fark ettik, soruşturmada epey yardımı dokunuyor.” Her zaman ki gibi cin toniğini yudumladı. “Eee, anlat bakalım, sen kimsin, nesin hiç konuşamadık. Yardımcımı yakından tanımak isterim.”
“Hım haklısın. Az çok tavır ve hallerimi biliyorsun zaten. Bunlara ek olarak aslen güneyliyim. Ailem orada yaşıyor. Ben ise akademiden beri İstanbul’dayım. Yalnız yaşadığımı biliyorsun.”
“Neden polis olmak istedin?” Balaban kuruyemiş kâsesinde antep fıstığı arıyordu.
“Hep güçlü bir kadın olmak için savaştım. Kendi ayaklarımın üstünde durmayı istedim. Mız mız olmadım hiç. Küçük yaştan beri o üniformaya âşıktım. Televizyonda hep polisiye filmler arardım. O günlerden bugünlere işte buradayım. Hayalim gibi bir şeydi yani. Haksızlığa karşı durmak onurlu bir harekettir. Neticede bizde onurlu insanlarız.” Gülümsedi ve birasını yudumladı. “Senin de bir hikâyen var gibi ama öyle bir hayale benzemiyor.”
Balaban annesinin trafik kazasından, şehir değiştirmelerinden, akademiden ve cinayet masası hayallerinden bahsetti. Ve Sarıyer’e kadar onu sürükleyen hikâyeden.
“Anlayacağın bu benim ilk soruşturmam. Ve işler pek de iç açıcı ilerlemiyor sanki.” İki dirseğini de bara koyup, bardağını bir sağa bir sola yatırıyordu.
“Kendine haksızlık etme, sonuçta birlikte çalışıyoruz ve ortada başarısız bir durum varsa bunda hepimizin payı vardır demektir. Nitekim iyi gittiğimizi de söyleyebiliriz. Sonuçta olayda elle tutulur hiçbir kanıt yok. Sadece birileriyle konuşup, onların söylediklerine göre hareket ediyoruz. Belki, bize söylemedikleri bir şeyler var. Bunu bilemeyiz. Daha konuşacağımız insanlar var. Sabah laboratuvar sonuçları gelecek. Eminim oradan bir şeyler çıkacak ve daha da hızlanacağız. Gün doğmadan neler doğar.”
“Galiba haklısın, olayda tanınmış biri olduğu için baskıyı kaldıramamış olabilirim. Ama buna dikkat edeceğim. Hey seninle konuşmak iyi bir şeymiş.” İçmeye devam etti ve tebessüm etti.
“Seninle de öyle. Hiç öyle akşama kadar surat asan, ciddi, yüzünde mimik oynamayan insana benzemiyorsun. Yoksa sadece çalışırken mi öylesin?”
“Yetiştirilme tarzım diyelim. Gülümsediğinde insanlar seni zayıf zannediyorlar. Kolay lokma olduğunu düşünüyorlar. İyi niyeti ve sempatik yaklaşımı su istimal ediyorlar. Bu yüzden böyleyim. Zorlama bir hareket değil bu. Yüzlerine baktığımda içlerindeki kötülükleri görebiliyorum sanki. Ama herkese böyle nefret dolu değilim tabi ki. Anlayacağın bende durumlar böyle.”
“Bu akşam herkes neden yavaş içiyor?” Barmen satışları beğenmemiş hem de muhabbet açmak için ikiliye sarmıştı.
Balaban boş bardağı verip yenisini isterken; “bu günde böyle olsun karaciğer önemli organ sonuçta, hiç halden anlamıyorsun.”
“Dostum sen yapma bari.” Limon sıkarken, “karaciğerini düşünen birinin burada ne işi var. Hastane iki kilometre aşağıda.”
İkili samimi bir şekilde barmenin esprisine gülümsemişti. Barmenlikle polislik arasında ince bir bağlantı var diye düşündü Balaban. Sonuçta alkol kötülüklerin başıdır diye bir laf var. Polislikte kötülüklerle uğraşma meselesidir. İçinden düşündüğü bu ironiye yine içinden gülümseyerek kendini müziğe bırakmıştı. Efsanelerden Modern Talking çalıyordu.
“Zaman neler gösterir bilmiyorum ama işler daha da kötüleşecek gibi geliyor bana.” Tekrar Zeren’e dönmüştü.
“O da nereden çıktı şimdi? Elimizdekini bitiremedik daha. Durup dururken seri katil çıkarma başımıza.”
“Şaka bir yana, konuştuğumuz insanlardan bir şey çıkacağını düşünmüyorum. Konuşmadığımız insanlardan da ne çıkar muamma ama pek ümidim yok.”
“Eee o zaman ne yapmamız gerekiyor? Dosyayı intihar diye kapatalım gidelim mi?” Zeren konuşmalardan hiçbir şey anlamamış gibi el hareketi yapmıştı.
“Öyle demek istemedim. Sonuçta katil neler yaptığımızı takip ediyor. Dosyanın kapanmasını bekliyordu. Ama işler istediği gibi yürümedi. Biz olayın üstüne gittik ve dosyanın kapanmamasından rahatsız olması gerekiyor. Olayın seyrini değiştirmesi ve bizi kendinden uzaklaştırması gerekiyor. En azından ben olsam öyle yaparım. Eğer o bunu yapmıyorsa demek ki biz daha bam teline basamadık ve rahatsız edemedik.” Konuşurken kirli sakalıyla oynuyordu.
Zeren gayet rahat tavırlarla; “bence bu kadar derine girme komiserim. En gerçek cevaplar en basit olanlardır. Karmaşaya gerek yok. Yarın sonuçlar her şeyi ortaya serecek zaten.”
“Umarım sen haklı çıkarsın sabah ola hayr ola diyelim o zaman. Geç oldu bitirince kalkalım mı? Uzun bir gün oldu.”
“Emriniz olur komiserim. Siz nasıl isterseniz.” Zeren çakır keyif olmuştu.
Hesabı ödeyip barmenle vedalaştılar ve taksiyle mekândan çıkış yapıp sabaha kendilerini hazırlamak için deliksiz bir uyku hayali kurdular.