22.Bölüm

Dışarı çıktıklarında Balaban, Hakan’ı aramış Servet’in resmiyle birlikte Tayyar’a gidip, aralarında bir bağlantı olup olmadıklarını, tanıyıp tanımadığını sormasını istemişti. Evde bulunan şırıngayı üzerinde herhangi bir iz var mıdır diye, birde içinde en son ne kullanıldığını öğrenmek için görevlilerle laboratuvara göndermişti. Hala kısmetleri tükenmediyse belki bir şeyler çıkabilirdi.

                “Hareketli bir gün oluyor değil mi?” Balaban arabanın içinde kolunu camdan dışarı çıkarmış, aracı çalıştırmadan olanları beyninde toparlayıp, yerleştirmeye çalışıyordu.

                Zeren ise koşmaktan hala kendine gelememiş gibi su içiyordu. “Aynen komiserim, böyle bir kovalamaca, hatta adam kaçtığı için böyle önemli bir delil bulacağımız aklımın ucundan geçmezdi.”

                “Umalım da test sonucunda bir şeyler çıksın. Şimdi ne yapıyoruz?” Arabayı çalıştırmış ama el frenini indirmemişti.

                “Saat daha erken Burak’a gidelim, bakalım neden yalan söylemiş? Ve Servet’i ne kadar iyi tanıyor, nasıl tanıyor birde ondan öğrenelim.”

                Tarabya’dan Demirciköy’e doğru yola çıktılar. Uzun uzadıya sahil yolundan trafiğe yakalanmadan hatta ışıklara bile yakalanmadan Sarıyer’e kadar gelmişlerdi. Demirciköy’e giden ağaçlıklı yolda, güneşin kaybolmaya başladığını fark ettiler.

                “Ne dersin alkol işini bu akşam yapalım mı?” Balaban radyoya biraz ses vermişti. “Günün anlam ve önemini konuşup stres atarız.”

                “Asla hayır demem. Bu sıcak beni bitirdi, soğuk bir şeyler içmek de iyi gelir.” Zeren torpidodan bulduğu kâğıt parçasını kendine yelpaze yapmıştı.

                “O zaman saat on birde orada buluşuruz. Ekilmeyi sevmem haberin olsun.” Mimik oynatmadan yardımcısına bakarak mesajı vermişti.

                Arabayı park edip ihtişamlı evin bahçe kapısından içeri girdiklerinde, yarı olimpik havuzun başında Burak bir kız arkadaşıyla bir şeyler içiyordu. Polisleri görünce şaşırmıştı. Elindekini masaya bırakıp arkadaşının yanından uzaklaşmış ve ikilinin yanına gelmişti.

                “Burayı iyice dingonun ahırına çevirdiniz. Bu sefer hangi saçma soruları sormaya geldiniz. Gördüğünüz gibi çok fazla bir zamanım yok. Bir dahaki sefere haber vererek gelirseniz size özel vakit ayırabilirim.”

                “Seni uyuşturucu taşıyıp, toplu alanlara sokup, başkalarına verirken görmüşler. İstersek onlardan yazılı ifade alıp seni içeriye sokabilirim. Böyle bir olay yaşamak ister misin?” Balaban gayet sakin bir ses tonuyla ipleri eline almıştı.

                Ne olduğunu anlayamayan Burak; “hey dur bir dakika ne yapmaya çalışıyorsun? Biraz da kısık sesle konuşursan sevinirim.” Çocuk polislerin geldiğini görüp evin kapısına çıkan ailesine bakarak konuşuyordu.

                “Kararını ver fazla vaktim yok, akşama bir davetim var.” Sakinliğini koruyup Zeren’e döndü, onunda kendisine bakarak not defterini çıkardığını gördü.

                “Tamam, sorun hadi cevap vereceğim ne istiyorsunuz.”

                “O partiye uyuşturucu sokmadığını söylemiştin neden yalan söyledin?”

                “Böyle bir şeyi neden itiraf edeyim aptala falan benziyor muyum?”

                “Tartışılır ama konumuz bu değil.” Burak bu cevaba kızmıştı. Konuşmasına fırsat vermeden Balaban; “son kez soracağım bu soruyu ona göre cevap ver. Testleri bekletme zahmetinden beni kurtar. Nesrin’e o gece uyuşturucu verdin mi?”

                “Evet, eroin aldı.”

                “Güzel daha önce kullandı mı? Haberin var mı?”

                “Bildiğim kadarıyla ilk kezdi. Yani o an öyle söylemişti. Bende daha önce böyle bir şey yapmadım ona.”

                “Dozu ne kadardı?”

                “Tek kullanımlık. Tek şırınga işte. Hey bakın bunların ölümüyle ne alakası olabilir. Kullandıktan sonra ertesi gün sonuçta hayattaydı.”

                “Üzülerek söylemem gerekiyor ki, burada soruları ben soruyorum. Bana Servet Kutucudan bahset.”

                “Konumuzla ne alakası var?” Balaban’ın ters bakışı sonrası soru sormayı bırakması gerektiğini anladı; “çocukluk arkadaşım, severim kendisini iyi adamdır. Ne zaman işim düşse halletmeye çalışır. Partide de birlikteydik bu kadar. Ne öğrenmek istiyorsunuz.”

                Ailenin bakışı merakla devam ediyordu. Kız arkadaşı da ailenin yanına gitmişti. “Onun senin torbacın olduğunu biliyoruz. Pis işlerini ona yaptırdığını da biliyoruz. Nerelerde takılır öğrenmemiz lazım. Ve Tarabya’dan başka adreslere ihtiyacımız var.”

                Burak neler olduğunu merak etse de soru sormanın bir anlamı olmadığını anlamıştı. Ailesi de olan biteni öğrenmeden ne varsa dökülmüştü. “Bildiğim kadarıyla Yeniköy ve Emirgan’da takıldığı iki yer var. Adresleri veririm.”

                “Seviniriz. Bu arada çok hızlısın bakıyorum.” Balaban bakışlarını onlara bakan aile ve kıza çevirmişti.

                “Anlamadım ne demek istiyorsun?”

                “Birini gömeli uzun zaman olmadı ama yenisini bulmuşsun tanıştırmak ister misin?” Kızı göstermişti.

                Sert çıkan Burak posta koymak istemişti. “Bu seni hiç ilgilendirmez, başka soracak bir şeyin yoksa kapının yerini biliyorsunuz.”

                “Boşuna dememişler şu hayatta ölü bile üç günde unutuluyor. Neyse zaman ayırdığın için teşekkür ederiz. Adresleri kontrol edeceğiz, bir şey bulamazsak yine geliriz. Ve şu an için başka sorumuz yok. Artık soruları sana narkotik soracak kendine iyi bak.”

                Burak şaşkınlıkla polislerin peşinden; “lanet olsun, böyle anlaşmamıştık. İstediğiniz her soruya cevap verdim. Hepiniz aynısınız. Hepinizden nefret ediyorum. Hiçbir şey ispat edemezsiniz. Elinizden geleni arkanıza koymayın,” diyerek bağırıyordu.

                “Bu adreslerle de artık yarın uğraşırız. Bir adrese biz gideriz diğer adrese Hakan’la Bekir bakar. Bu günlük bu kadar yeterli. Biraz uyumak istiyorum. Sen neler yapacaksın?” Balaban esniyordu.

                “Biraz alış veriş yapar eve kaçarım. Sonrada akşam buluşuruz.”

                “Tamam anlaştık.”