“İçimizdeki ben ’i bulmak özümüzdeki doğruya ulaşmaktır.”
Masal, Üniversite’de iletişim bölümünden oldukça iyi bir derece ile yeni mezun olmuş, kötü bir işsizlik döneminde çalışma hayatına başlamak için yoğun arayış içinde, okul yıllarından beri süregelen psikolojik rahatsızlıklarıyla da adeta kendi iç savaşıyla da meşgul, lakin üretmekten de yazmaktan da bir an olsun vazgeçmeyen, hayallerine tutunma hırsıyla içe dönük ama hayalperest ve realist dünyasını bir arada yaşayan yaratıcı, sıra dışı ve çok yönlü yirmili yaşlarında genç bir kadındır.
Masal’ın herkesten farklı yaşantısının sırrı, onun yazı yeteneği kuvvetli, kalemi düzgün, kelimeleri çarpıcı bulunan, çok doğal mimikleriyle, oyunculuk yeteneğiyle de saklı kalmış çok yönlü, eğitimli, kültürle donanımlı bir sanatçı özelliği taşımasıydı.
Son derece mükemmeliyetçi yapısı yanı sıra mütevazi bir kişiliğe de sahip olan Masal, hiçbir zaman kendisini böyle yaratıcı özel yeteneğiyle; sanata yatkınlığıyla önemli ve büyük biri gibi hissedemeyecek kadar adeta bir hobi gibi ilgilendiği yazı yazma işini gösterişten uzak, kendini kanıtlama çabası olmaksızın huzurlu bir keyifle, ‘işi hayatının terapi merkezi’ misal düşüncesindeki gibi büyük bir sevgiyle bağlıydı.
Masal, bu bakış açısındaki düşünceleriyle de onun felsefe ve bilim teorilerine de yatkınlığıyla entelektüel bir kişilikte olduğunu gösteriyor.
Masal akranlarına oranla olgunluğa hızlıca erişmiş özel kişiliği yanı sıra fiziksel olarak çok gösterişli bir güzelliği olmasa da göze çarpan doğal bir görünüme sahip; ortalama yüz hatlarıyla görüntüde fit tipinde fiziksel sağlığıyla görünümüne hassas şekilde önem veren, hem kendine hem çevresine karşı da duyarlı genç bir kadındır.
Genç Kadın, fiziksel görünüme bu yönde önem vermesinden daha çok, kendinin bile farkında olamayacak kadar çağ ötesi idealist yapıda kariyerine bağlanması ve hayallerine düşkün olması özel hayatının çok işlek olmamasını; gerek kız arkadaşlarıyla; dostluklarında pürüz çıkmasına sebep olabiliyordu.
Masal, arkadaşlık konusunda yeri geldiğinde çok çılgın, bıcır bıcır, hoş sohbet, konuşkanlığı da tutsa; genelde melankolik yapısı gereği yalnızlığı seçtiği için az ama öz arkadaşlıkları; dostlukları oluyordu ki, bunların arasında hayal kırıklığına uğratan arkadaşlıkları, üniversite yıllarından okulun alaycı özenti ve öykünmekten, adeta kıskançlık hastalığından kalpleri körelmiş, Masal’a attıkları ağır iftiralardan, kötü bakışların haddi hesabı olmayacak kötülükleri bile-isteye düşmanca yapabilmiş, yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen yapışık ikizler misali kızlar olan Yağmur ve Duru‘ydu. Aslına bakarsanız bir insana o kadar büyük kötülük yaptıracak bu kıskançlıklarının tek sebebi, Masal’ın Okul çevresinde derslerine içtenlikle bağlı, sevgiyle takip eden idealist bir yazar olma hayaliyle oldukça başarılı olma düşü yanı sıra genel olarak da toplum içerisinde çok iyi niyetli temiz düşünceli parmakla gösterilen duyarlılıkta doğaya, çevreye, canlılara tüm samimiyetiyle en doğal yardımlarını ihmal etmediğinden beğeni toplayan örnek; çok farklı samimiyette bir kız olması...
Adeta Masal’ın herhangi bir bakışı, duruşu, konuşması ki hatta konuşmayıp sessiz kalması bile bu kızların parmaklarını çıtırdatmalarına sebep olacak kadar kıskançlıktan sinir krizlerine girmelerini kaçınılmaz kılıyor.
Aslında bu kızlarla ilgili bir gerçekte var ki, buradaki Masal’a karşı daha çok baskın karakterin Yağmur’dan başkasının olmaması.. evet, Duru kızımız burada sadece bir piyon gibi, hiç bir etkisi yok; ne olumlu ne olumsuz.. ama yeri geldiğinde Duru da, Yağmur’un hakkından öyle bir geliyor, Yağmur hanımefendi kızımız öyle bir yalnız kalıyor ki... O da Yağmur’un çaresizliği işte. Demek ki neymiş, kötü insanların da çaresiz kaldığı, tıkandığı zamanların olduğuymuş elbet.
Ve Masal da bunları gördükçe, yaşadıkça böyle var olan insanları da olduğu gibi kabul ediyor, tanıdıkça da uzak kalmak için bağlarını da yavaşça koparırken; tecrübelerini öğrendikleriyle de hayata daha sıkı tutunmaya başlaması onu yerden göklere çıkartacak özgüven veren enerjileriyle yücelten sağlam dostluklarına kadar uzanan kardeşten öte kuzeni, arkadaşları da gün yüzüne çıkmasına vesile olur.
Öyle bir sağlam bağ; dostluktur ki bu, hakikaten kıskançlıktan parmak ısırtacak dostluk: çocukluk arkadaşı, kardeşten öte kuzeni, Öykü... Aynı yaşlardaki çok saf, sabun köpüğü kadar temizlikte kalbiyle Masal’ın yüreğine öyle iyi biliyor ki ne tatlı dokunacağını o ince düşünceli sevgi yumağı, Masal’ın biricik bebişi...
Öykü de aynı Masal gibi alanında çok zeki, yaratıcı, yetenekli, tuttuğunu koparan başarılı bir moda tasarımcısıdır. Masal’ın aksine Öykü hayata karşı hayatla daha barışık; aşkla dolu, aşkla bakan, sevimlilik budalası mutluluk küpü.. ve her zaman pozitif, yüzünden gülümsemesini, dilinden muzip şakalarıyla neşeli iltifatlarını hiç düşürmez.
Masal’a sürekli tatlı sürprizler yapma peşinde koşan Öykü, aslında Masal'la çok sıkı fıkı, yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen kardeş gibi yakın görülse de sakladığı; bir türlü açamadığı özel bir konu vardı: ama hiç bir gizem saklı kalamadığı için, bir süre sonra Masal’ın sessiz sakin katılarak dereceye giren ödül için yarışacak olan kitap yazma yarışmasında hazırlandığı bir dönem, Öykü’nün kısa sürede özel ilişki yaşadığı kendi gibi bir erkek arkadaşı olan dans kareografırı Rüzgar ile birlikteliğe başlamasını paylaşmaması; uygun oluşamayan durumun çakışması kızlar arasında bir hassas alınganlıkla çatışma çıkmasına da sebep olmuştur. Ama tâbi sonrasında çok uzun sürmeyen küslük bile denmeyen kırgınlık sonrası zorlu olumsuzlukların nasıl da aslında olumlu bir bağ ile daha kuvvetlendiren sağlam ilişkilerin vesilesine örnek olduğu gerçekliği tespitiyle de, öyle tatlı birbirlerinin gönüllerini alıcı iltifatlar, övgüler de bulundukları daim yücelir ki; tekrardan hemen kaynaşırlar. Böyle ani inişli çıkışlı durumlar çok yaşasalar da onlar birbirleri olmadan bir hayat süremeyeceklerini; sağlam oturmuş bir bağ üzerinde dostluk ötesi kardeşliklerini, kuzen olmanın da ayrıcalığıyla gösterdiklerine emindiler...
Masal ve Öykü bu çok büyük kan bağının getirisi kardeş yakınlığına anneleri ve teyzeleriyle de bir arada toplandıkları anları arttırdıkça, tatlı sert atışmalar da yaşansa öylesine sağlam kuvvetli bağlar oluşturuyorlardı.
Öykü gibi Masal da tek çocuklu özgür ve çağdaş çizgilerde yetiştirilmiş bir aile çevresi içinde büyütülmüş, olgun düşünceli naif bir kız çocuğudur.
Masal’ın ailesinin bu son dönemlerinde biraz farklı bir durum yaşamaya başlanır. Annesiyle babası ayrı olmadıkları halde modern bir yaşam benimsenerek, biraz da babasının keyfine düşkün, rahat bir adam olma etkisinin olmasıyla da bir tatil kasabasında emekliye ayrılmış eşinden ve kızından ayrı uzakta yaşam sürdürmek isteği(!) ; içeriğini bilmeyince garip gelebiliyor insana, bencil düşünce izlenimi verebiliyor belki ama ayrıntıyı öğrenmek çok acıtabiliyor da. Burada da Masal’ın babasının sonradan böyle bir yaşam biçimini benimsemesi kısa bir zaman sonra eşiyle, kızından saklanıldığı hayatının sonundaki başlarda hafife aldığı, zorlu süreçte yaşadığı akciğer kanseri rahatsızlığı getirilerini uzakta kötü bilinmek, görünmek istememesi bilinçaltında yatan düşünce dolayısıyla özellikle kızı Masal’ın babasını öyle kötü haliyle hatırlamasını istememe düşüncesinin ağır bastığından oyle bi yöntemi izlemesi; izlettirmesi sebebi oluşmuştur.
Maalesef Masal’ın bittiği tükendiği ama aslında yeni bir dönemin başında yeni hayatına başlayacağı bir andı, o an.. babasını o öldüğü gece annesinin hastaneden aldığı haberle sessiz isyanlarıyla çıkıştığı telefondaki konuşmasıyla uykudan uyanarak kulak kabartması sonucu anlıyordu her şeyi; her şey geçtikten sonra, babası gittikten sonra....
Artık ne fayda ederdi ki, babasına böyle yaşam seçimiyle -neden??! diye bir sürü sorusuna cevap aramak.. annesiyle babasının birlikte böyle bir karar alıp, doğru olup olmadığını, kendisinden saklanmasını nedenlerce tatlı sert atışmalarla çözüm bulmak için arasa da... Ne fayda, artık....
Her mutluluğun getirisi olduğu gerçeği gibi detayında gizli bir götürüsünün olacağı sürprizi yaşamak, kader yolunda vazgeçilmez bir gerçektir.
Masal’ın annesi Dilek hanım ile ilişkisi her zaman çok yakın sıcacık dostlukta birbirlerine çok iyi gelen çok benzeyen abla-kardeş misal samimiyette iyiydi. Belki de annesi gibi hiç boş kalmayı sevmeyen Masal, bir çok özel yeteneğini, sivri zekasını, alanındaki üstün başarısını, huyunu, kendine has doğallığını; güzelliğini.. bile annesi Dilek hanım’dan almıştır.
Annesinin Masal’a hep destek olarak en büyük dert ortağı olması ise onun en öncelikli şansı belki de...
Kişisel dünyasına öncelikli olarak kendi özüne; benliğine çok değer ve önem veren Masal’ın hiç erkek arkadaşı olmamıştır; ta ki içindeki özü, o ben’i bulduğu mucize 24.yaş gününe denk gelen daha da şaşırtıcı şekilde bir mucize olan -ilk kitap; ilk yazarlık- yarışmasında finalde 1. geldiği anlarda, daha önce çok kısa rastlantılarla karşılaştığı Deniz’le o özel gecede tanışana kadar..
Adeta şiirli özlü sözlerle süsledikleri kelimelerle başlamıştır bu büyülü tanışma.. sürekli methiyeler düzdükleri cümleleriyle birbirlerine bağlanırlar. Masal’ın tamamlandığı içindeki ben’i bulduğu ilk erkek arkadaşı Deniz; tıpkı Masal’ın hayallerinde çağırdığı o özel ilham perisi gibi Masal’ı körkütük etkiden kilitleyen gözlerinde takılır, birbirlerini bulurlar ve efsane bir mutluluk bağı onları sonsuzluğa kilitler.
Artık Masal hayatının sonundaki ağır, zor sınavlarını geride bırakmış, mutluluğunun doruğuna, zirveye tırmanan başarılı, güçlü bir kadın olma yolunda ilerliyordu ....
- SON -