Chuck Wendig'in Twitter hesabından paylaştığı ve zaman zaman eklemeler yaptığı tavsiyelerin tamamını görmek için buraya ya da konuyla ilgili blog yazısını okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yazmanın tek bir yolu, sihirli bir yöntemi, kimselerin bilmediği bir haritası, formülü, ya da denklemi yoktur. Başladığınız her hikayeyle nasıl yazacağınızı da yeniden öğrenirsiniz. Merak etmeyin, normali bu.
Yazarlar sadece partiye davet edilmeyenlerin katıldığı bir parti gibidir. Kaçak yolcuların idare ettiği bir gemi. Eşsiz kar tanelerinden oluşan bir çığ. Sorun değil. İyi gidiyorsunuz.
Azıcığı bile yeter. Hafta sonları hariç günde 350 kelimecik yazsanız, bir yılda bir roman müsveddeniz olur. Muazzam bir başarı. Çoğu insan her çıkmaz ayın son Çarşamba’sında bir roman yazar.
Genelde iyi şeyler yazmadan önce çok da iyi olmayan bir sürü şey yazmanız gerekir. Bu da normaldir. Kendi işinizi değerlendirmek size kalmadı zaten. E o zaman yazın gitsin. Bu da iyisiyle, kötüsüyle ve belirsiziyle sürecin bir parçasıdır. Siz yine de yazın. Gözünüzü karartıp yazın.
Bazen kolayınıza gelir, bazen de sizi çok zorlar. En iyi işleriniz her zaman en kolay yazdıklarınız olmayacağı gibi, zorlanarak yazmanız da kötü bir iş çıkaracağınıza delalet değil. Bu işler böyledir. Siz devam edin.
Yaratıcılığınız kuruyacak bir kuyu değil, bir okyanustur. Bazen kabarır, bazen çekilir ama asla kurumaz. Engin derinliklere sahiptir, dalgaları sert olur. Korsan hazineleri ve ısırgan balıklarla doludur. Bazen ayaklarınızı ıslatır, bazen de sizi başka diyarlara sürükler.
Kurguda özgünlük abartılmış bir konudur. Hiç kafanızı takmayın. Hikayeler zamansızdır. Yazdığınızhikayenin özgünlüğü sizsiniz. Karıştırılacak, yeniden düzenlenecek unsurları ve motifleri yazar seçer. Hikayeler bilinen atomları oluşturur, yazarsa bunlardan yeni anlatı molekülleri üretir.
Gerçek bir yazar yazan bir yazardır. Diplomalara ihtiyacınız yok.